Çürük sakızın balonu

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn'ın deyişiyle sistemin kalbinde büyük bir sorun var. Sistemin kalbi, bir süredir, ana damarlarından biri olan gayrimenkul fonlarındaki teklemelerden şikayetçiydi. Şimdi, mide nahiyesinden göğüs kafesinin ortasına doğru yükselen ve oradan kollara ve sırta doğru yayılma belirtileri veren şiddetli bir ağrıyla, teklemeler ağır bir krize dönüşüyor.

Kahn'ın sistem sözcüğüyle "kodladığı" şey tümüyle "kağıt ekonomisi" üzerine kurulu finans sistemi. Üretimden değil, "türevlenmiş" kağıtlarla paradan para kazandıran küresel yapı. Bu yapının kalbi de ABD. Yani, krizin merkezi ABD.  Kahn, bu durumu "küresel ekonomide daha önce benzeri görülmemiş bir kriz" tanısıyla açıklıyor.

DoğruÖ ABD gibi "dünyanın en büyük" ve de "en güçlü" ekonomi sisteminde 158 yıllık Lehman Borthers'lerin, Türkiye'ye Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'i de "armağan" eden Merryll Lynch'lerin, "küresel sigortacılık devi" International Group'ların "hazan yaprağı" gibi birer birer dökülmesi ne demek. Dahası, arkada Goldman Sachs'ları da sallayan bir "dökülmeleri muhtemel" finans baronları kuyruğu uzamaya başlamışkenÖ

Bize bir şey olmaz mı?

ABD kökenli kriz önce Avrupa'ya, oradan Avrasya istikametine doğru yayılıyor ve yarattığı ilk şok dalgaları Rusya'yı vuruyorsa, Türkiye'yi  doğrudan ilgilendiren soru şu oluyor: Bu "küresel" sistemin kanatları altında modellenmiş ekonomik ve finans yapısıyla Türkiye, "gelme" ihtimali gittikçe güçlenen bir "türev şok" dalgasına dayanabilecek mi?

Dünyanın, krizin kendisi kadar, sistemi de tartışma masasına yatırmaya başladığı; hatta işi "kapitalizmin sonu mu geliyor?" filozofisine kadar uzattığı bu ilginç tarih diliminde, Türkiye yönetenleriyle, iş dünyası aktör ve düşünürleriyle, entelektüel kapasitesiyle henüz pek oralı görünmüyor. Sadece, "bizde vaziyet sağlam" ile karışık bir kaygı durumu var.

Acaba bu kadar mı? Bugün Türkiye'yi yönetenler, bu krizin başlangıcından beri çiğneye çiğneye çürüttükleri sakızı "mali disiplinimiz sağlam, finans sistemimiz sağlıklı, eh bir de şu "orta vadeli program" var ya, kriz bize işlemez" balonuyla yüzümüze, yüzüme patlatmayı sürdürmekle yetinirlerse, "bize" çok şey olabilir.

İlk sinyal çaktı!    

Bakın, ilk sinyal Rusya'dır. 1994 yılını hatırlayın: Asya'da patlayan finans krizi Türkiye'ye Rusya üzerinden "girdiğinde" zamanın iktidarı, ekonomi yönetimi aynı sakızı balonlayıp duruyordu! Kaldı ki, ABD işin içinde değildi. Bu sistemin ne kadar çürük ve o ölçüde "haydut" olduğu henüz kavranmamıştı. Sistem ve onun "kalbi" ABD, krizi Asya üzerinden "çevre" veya "alt" ulusal ekonomilere, uluslara "ödeterek" savuşturmuştu.

Tabii, o zamanın Türkiye ekonomisiyle bu zamanın Türkiye ekonomisi aynı değil denilebilir. Evet, ekonomik yapının üzerindeki "kremaya" bakılırsa, burnumuzun dibine kontrolsuz biçimde sokulan bu zamanın krizine karşı, "yürek çarpıntılarını" bastıran "meydan okumalarla" dik durulduğu sanılabilir. Fakat, yapı geçmişe göre farklı olmasına farklıdır da, tam da bu yapının kopya ettiği  "küresel model" bugün "mucidi" ABD'siyle, İngiltere'siyle, Avrupa'sıyla çöküntünün eşiğine gelmiş bulunuyor.

Küresel finans sisteminin, başat kurumlarıyla birlikte sapır sapır sallandığı şu zamanda "türevlendirilmiş kağıt ekonomisine" entegre olmakla övünülen Türkiye; sistemi, ulusal ekonomik yapısını, politikalarını, büyük sorunlarını hiç sorgulamadan; bu ağır tehdit dinamiğini göğüsleyecek "yeni" ulusal savunma stratejisini, politikasını ve eylem planını oluşturmadan krizin dışında veya taç çizgisinde kalabilir mi? Kim bilir, belki de kalabilir. Tabii, kriz vuruncaya kadar!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013