Cumhuriyet Bayramı’nı bile kutlayamayan ülke görüntüsünden kurtulmalıyız
İnsanlar arasında iletişim kurmak sanıldığı kadar kolay olmuyor. Özellikle siyasi hayatın kutuplaştığı ortamda sözleriniz, karşı kutuptan olanlar kuşku ile yaklaşınca, nüanslarını yitiriyor, yanlış değerlendirmeler, haksız suçlamalara uygun bir zemin oluşuyor. Dediklerimi somutlaştırmak için son günlerin gelişmelerine bir bakalım. Bir Cumhuriyet Bayramı “kutladık” demek istiyorum ama “yaşadık” demek daha doğru olacak.
İki ayrı kutlama yolu izlendi. Bu yolların her birini izleyenler diğerlerine pek de iltifatkar olmayan biçimlerde hitap ettiler. Ülkeyi birleştirmesi gereken ulusal gün, yeni bir kavganın nedeni oldu. Bence herkes kabahatli. Hükümet Ankara’da sadece resmi törenlerin yapılmasını arzuladı. Başka törenlerle kutlamak isteyenlere güvenlik gerekçesiyle izin vermedi, alternatif kutlamayı yasaklara rağmen gerçekleştirenleri bölücülükle, marjinalleri desteklemekle ve şıklıktan uzak benzer sıfatlarla nitelendirdi. Aynı seviyede cevaplar aldığını söylememe bilmem gerek var mı? Çoğulcu demokrasinin sınavı, beğenmediğiniz, karşı olduğunuz, hatta saygı dahi duymadığınız siyasi yaklaşımların kendilerini ifade etmesini temin etmenizdir. İstihbarat var, güvenlik sorunu var gerekçeleri toplanma ve gösteri yapma özgürlüğünü kısıtlamanın değil, tedbirler alarak sıkıntılı olayları önlemenin bir gerekçesi olabilir.
Gelelim alternatif kutlamayı düzenleyenlere. Bu gösterilerde egemen hava, kendilerinden olmayanların cumhuriyet düşmanı olduğu havasıdır. Ülkemizdeki siyasi ayrışma ekseninin cumhuriyetin bazı temel değerlerinin nasıl yorumlanacağına ilişkin olduğu sır değil. Bu değerlerin başında laikliğin geldiği de malum. Ancak, bu tür sorunların sadece bizim topluma ilişkin olduğunu düşünenler, biraz araştırma yapacak olurlarsa, birçok demokraside benzer sorunların tartışıldığını, demokratik siyaset aracılığıyla çözülmeye çalışıldığını, çözümlerin de çoğu zaman geçici olduğunu göreceklerdir. İçki tüketimine koyulan kısıtlamalar, kürtajla ilgili kayıtlar, kadınların örtünmesinin kamu göreviyle ne derecede bağdaştığı soruları örnek aldığımız demokrasilerde de zaman zaman gündeme geliyor, şu veya bu karar alınıyor, farklı anlayışlar yönetime gelince de bunlar değişebiliyor. Farklı görüşleri savunanlar düşman değil, farklı tercih sahipleri diye görülüyor. Ortaya çıkan uzlaşmazlıklar kavgaya dönüşmüyor. Ne yapılmalı? Toplumun kutuplaşmış düşman kamplar
algısından çıkması lazım. Bu nasıl olacak? Başlangıç yapmak için bir öneride bulunacağım. İnsanları ne oldukları ile değil, ne yaptıkları ile değerlendirmeye çalışalım. Bir örnekle açıklayayım: Geçen gün bir tenis turnuvasının açılışında iki bakanımız yuhalanmış. Bakanlardan biri turnuvanın yapıldığı salonun inşaatının tamamlanması için emek vermiş, diğeri kadın ve çocukların haklarının korunması için mücadele veren, her ikisi de sıradan siyaset yapmak yerine işini yapmaya çalışan kişiler. Orada bulunanların çoğunun ısınamadığı bir partiye mensup oldukları için yuhalanmışlar, gerçekleştirdikleri şu veya bu eylem için değil. İstemeyen alkışlamayabilir ama yuhalanmaları nezaketsizlik. Önerimi beğenirseniz, siz de uymaya çalışın, başkalarını da ikna etmeye gayret edin. Ülkemizi en mutlu günü Cumhuriyet Bayramını bile kutlamayı beceremeyen bir ülke görünümünden kurtaralım.