Cumhurbaşkanına iyi saatte olsunlar gelince
Kalkıp “Efendi kendine gel. Sadece bizde değil dünyada milyonlarca insanın ekmeği ile oynuyorsun. Sen cumhurbaşkanlığı ile televizyon şovlarını karıştırdın. Televizyon şovu olsa gülüp geçeriz zaten seyir de etmeyiz ama iş ciddiye bindi” diyerek bağırasım geliyor ama adam kimseyi dinlemiyor ki beni dinlesin. Zaten benim torunlarıma bile sözüm geçmiyor oralara hiç geçmez.
Hazret son olarak West Virginia eyaletinde White Sulphur Springs denilen bir yere gitti. Danışmanları Cumhurbaşkanı'nın katıldığı toplantının gündemi olan vergi reformu konusunda bir konuşma metni hazırlamışlardı. Biliyorsunuzdur hazret seçimi kazanır kazanmaz zengini daha zengin etmeye yarayacak bir ‘vergi reformu’ çıkarmıştı. Konuşma metni de saçmalamasıyla ünlenen başkanı hizada tutmak için hazırlanmıştı. Trump oturdu metinden iki cümle okudu sonra hani vardı ya “Nayır Necla nolamaz” tarzı bir tiyatro jestiyle elindeki kağıdı havaya fırlattı “Sıkıcı” dedi. Ondan sonra da konuşması gereken vergi reformu konusu yerine muhaliflerine saldırı dolu, artık iç bayan seçim kampanyasından kalma saçmalamalarına geçti. Yalan dolan evir çevir aynı şeyleri söyleyip duruyor. On dakika konuşmasının sekiz dakikası sağa sola saldırmakla geçiyor. Bunu hep yapıyor. Hazretin akli dengesinin yerinde olmadığı konusunda tezler hep vardı ama ben onları adam rol yapıyor, seçmenine oynuyor diye geçiştiriyordum. Artık öyle demiyorum hazrete iyi saatte olsunlar resmen gelmişler ve gelenler iyi saatlerinde de değiller.
“Vah vah kendilerine acil şifalar Amerikan halkına da sabır dileriz” deyip geçmeyin adam ABD’nin Cumhurbaşkanı. Dış kapının mandalı değil. Amerika nezle olunca dünyanın diğer ekonomilerinin büyük bir kısmı zatürre oluyor. Bu nedenle hazretin ne dediğini herkes dinliyor. Yoksa kimsenin adamın entelektüel! Kalitesine bir düşkünlüğü yok. Kalibresi belli. ABD Cumhurbaşkanı seçim kampanyasındaymışçasına konuşurken yapılabilir mi yapılamaz mı düşünmeden sallıyor. Allah’tan oralarda iç denetim mekanizmaları çalışıyor da işin cılkı çıkmadan düzeltmeler yapılabiliyor. Ancak düzeltmeler yapılana kadar olan oluyor. Hazretin lafını dinleyen, özellikle ABD dışındaki ülkelerde, etkiler görülmeye başlıyor. Hele bizim gibi adı ‘kırılgana’ çıkmış ülkeler özellikle ip üstünde yürüyor. Bu nedenle benim üzerinde durmak istediğim konu adamın yaptıkları değil de seçim telaşıyla söyledikleri. Kendisine şunları söylemek istiyorum. Dinler, dinlemez bilemem. Benden söylemesi.
“Sn. Trump efendi: Sen koskoca cumhurbaşkanısın. Aklına geleni söyleyemezsin. TV şovu yapmıyorsun. Sözlerinin sonuçlarını düşünmek zorundasın. Sen orada seçim nutukları atarken hem ülkende hem dünyanın diğer taraflarında millet yaşamaya uğraşıyor. Bunu yapıp ne söylediğine dikkat edemeyeceksen bırak git. Paran pulun var. İşe ihtiyacın yok. Senin güç hırsının, ve narsistik kişilik bozukluğunun bedelini tahmin edemeyeceğin yerlerdeki fakir fukara yalnız malıyla değil canıyla ödüyor. Bak alüminyum ve çeliğe vergi koyacağım dedin Avrupa ve Kanada’dan fırça yiyince geri adım attın. Jeton düşmedi bu sefer Çin’e sardırdın. Çin’den ithal edilen 1300 kadar ürüne %25 vergi koyma talimatı verdim dedin. Bak sana dört basit madde halinde anlatayım. Hem sen öğren hem de senin hort zortundan etkilenen diğer ülke yöneticileri ve politika tasarımcıları öğrensinler.
1) ABD yasalarına göre ithalata vergi koyma yetkin var ama yine yasalara göre bunu hedef aldığın ülkelerle görüşmeden yapamazsın. Göstermelik dahi olsa Çinlilerle oturup konuşmak zorundasın. Nitekim, senin Ticaret Bakanın Wilbur Ross televizyona çıktı ve kanunu hatırlatarak görüşüp anlaşacağız dedi. Çinliler de bunu bildikleri için sakin sakin bekliyorlar.
2) Cenevre’de Leman gölü kıyısında bir güzel şato var. Cenevre’de görevliyken ben sık giderdim. Nefis bir bahçesi vardır. Kapısında WTO (World Trade Organization) Dünya Ticaret Örgütü yazıyor. Bir ziyaret et. Sen WTO yok gibi davranıyorsun ama var. İşi de dünya ticaretini düzenleyerek senin yapacağım dediğin şeylerin yapılmamasını sağlamak. Çinliler seni şikayet ederler ve kazanırlar. Anlaşılıyor ki şahsen umurun değil ama rezil olmanın sınırları vardır.
3) Çinliler de salak değil elbet. Sen 1.300 ürüne vergi koyarım derken mutlaka bir hesap yapmışsındır. Ben senin nasıl hesap yaptığını bilmiyorum ama Çinlilerin ne hesap yaptıklarını okudum. Onlarınki çok basit. Oturmuşlar ABD’den ne ithal ettiklerine bakmışlar. Listeyi sana oy veren eyaletlerle eşleştirmişler ve sana oy veren eyaletlerin sattığı ürünlere vergi koyarız demişler. Hani Avrupa Birliği senin alüminyum ve çelik ürünlerine ithal vergisi koymana senin parti sekreteri Paul Ryan’ın memleketi Wisconsin’den ithal ettikleri Harley Davidson motosikletlerine, Meclis Gurubu Başkanı Mitch McConnell’in memleketi Kentucky’den ithal ettikleri viskiye ve seçimlerde kritik eyalet Florida’dan ithal ettikleri portakal suyuna vergi koyunca “Ben ettim siz etmeyin” deyip geri adım atmıştın ya Çinliler de senin oy tabanını cezalandırırız deyince aynısı olmasın. Seçim nutukları atarken bunu da düşün.
4) Bu işler öyle hort zortla olmuyor. İnce hesaplar yapmak lazım. Ek gümrük nedeniyle pahalılaşacak ürünlerin ithalatçıdan tüketiciye kadar ara malı veya nihai ürün olarak sunulduğu tüm zincirlere bakmak lazım. Söz gelimi Türkiye yerli ineklere iyilik olsun diye ithal süte vergi koysa ithalatçıdan tüketiciye uzanan şişelenmiş süt zincirine bakmak yetmez. Bu fiyat artışının sütün girdiği her zincire, mesela bizde sütlaç, kurabiye, beğendili kebap, yoğurt, peynir, çorba, ayran gibi zincirlere de bakmak gerekir.
Şimdi, tüm bu nedenlerle ben top yekûn bir ticaret savaşı çıkacağını beklemiyorum. O iş biraz zor. Zaten yazımın başında da dediğim gibi ben olacaklardan değil de senin saçma sapan konuşmaların yüzünden milletin aklından geçenlerden bahsediyorum. “Sana ne len!” diyebilirsin. Bak onu da anlatayım.
Sen orada ileri geri konuşurken bizde enflasyon resmi olarak %10 küsür. ABD doları 4 TL küsur. Şimdi bak dinle. Otur bu vergilerin yerel enflasyon ve dolayısıyla faiz hadlerine olası etkilerini de hesapla. Eğer vergiler nedeniyle “iyi gidiyor” dediğin Amerikan ekonomisi ısınır da enflasyon fırlarsa ABD Merkez Bankası yavaş yavaş artıracağım dediği faizleri artırma takvimini öne çeker çabuk çabuk artırır. Üstüne üstlük bir de piyasaya sürdüğü para miktarını kısar. Daha beteri hepten durdurur. ABD’de faiz getirileri %1.5’den neredeyse %2.8’e dayandı. Eğilim de yukarı doğru. Bizim her yıl yüklü miktarda taze dış paraya ihtiyacımız var. ABD getiri faizleri daha da artarsa bu paranın bize gelmesi zorlaşır. İşte o zaman biz ne doları tutabiliriz ne de enflasyonu. Biz bunları tutamayınca faizleri de tutamayız. Sen ileri geri konuşurken bunları da düşün. Bizim de canımız var. Biz de insanız.
Sağlıcakla kal”
İşte böyle dostlar. Siz Alain Berset kim bilir misiniz? Bilmezsiniz değil mi? Neden bilmezsiniz? Adam bugüne bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birinin başkanı. Neden onun kızgınlıkları ve kürsüden döktürdükleri manşet olmuyor? Adam konuşmuyor da ondan.
Biri Trump efendiye söz gümüşse sükut altındır ata sözümüzü hatırlatsın yoksa adam hepimizin başını sırf saçmalayarak hiç bir iş yapmadan belaya sokacak.
Sağlıcakla kalın