Çukurova’nın su meselesi
Adana’da Seyhan Sol Sahil Sulama Birliği’nin köy ve mahalle muhtarlarına gönderdiği yazıda, tarımsal sulama suyunun azlığı ve suyun tasarruflu kullanılmasına yönelik uyarısı, akademik çevrelerde, üreticilerde, sivil toplum kuruluşlarında ve medyada çok farklı yankılara yol açtı. Bunun üzerine Bakanlık yetkililerinden ve sahadan aldığım bilgileri derleyerek, dezenformasyonu önlemek adına, bu yazıyı hazırladım.
Küresel ısınma artık hepimizin sorunu
Bakanlığın bilgi notu, ülkemizin kişi başına bin 313 metreküp kullanılabilir su potansiyeliyle su stresi altında olduğunu, bin metreküpün altına düşmesi durumda ise su fakiri ülkeler sınıfına gireceğimiz vurgusunu yapıyor. Su ve sulama yatırımlarına 2,4 trilyon lira kaynakla 10 binden fazla tesis yapıldığını, Su Verimliliği Seferberliği’nin başlatıldığını, ancak iklim değişikliğine bağlı olarak su kaynaklarımızdaki azalmanın da bir vakıa olduğu belirtiliyor.
Bakanlığın açıklamasında, yağışların bu yıl düşük olması, hava sıcaklarının rekor seviyelerde gerçekleşmesi ve buna bağlı olarak yüksek buharlaşma ve bitki su ihtiyacı artışı, bu yıl su konusunda bazı sıkıntılara yol açmıştır. Bunun sonucunda Çukurova Bölgesi, en olumsuz etkilenen bölge olmuştur.
Adana’da DSİ tarafından inşa edilen barajlardan yalnızca Seyhan Barajı’ndan 1 milyon 760 bin dekar tarımsal arazinin sulanmakta olduğu, DSİ Genel Müdürlüğünce 2003-2024 yılları arasında Adana’da, 11’i baraj, biri gölet, 39’u sulama tesisi ile toplamda 149 adet tesisin hizmete açıldığı da açıklamada yer almakta.
Ayrıca Seyhan sulamasının kapalı sisteme dönüştürülmesi yönünde çalışmalar da sürdürülmekte.
Çatalan Barajı’ndan ilave su alınmasına yönelik çalışmaların ilk etabının 2025 yılına yetişeceği ve nihayetinde Seyhan Ovası’nda su sıkıntısının yaşanmayacağı da açıklamada yer alıyor.
Bakanlık; şu ana kadar, kuraklığa rağmen, üreticilerin büyük çoğunluğunun herhangi bir ürün kaybı yaşamadığını söylüyor.
Uyarı, sınırlı bir alandaki 3. ürün ekimine yönelik
Temasta olduğum DSİ Bölge Müdürlüğü yetkililerinden edindiğim bilgiye göre, kamuoyuna yansıdığı şekliyle büyük bir sorun görünmüyor. Bu yılın kurak geçmesi ve yeterli suyun depolanamamasının yanı sıra İmamoğlu’nda ilave olarak sulamaya açılan 20 bin hektar alana su verilmesi ve bu nedenle Çatalan ve Seyhan Barajına gelen suyun azalması, bu yıl su kullanımında daha hassas olunmasını gerektiriyor.
Yetkililer, 1. ürün mısırın hasadının yapıldığını, 2. üründe (yerfıstığı, mısır, soya vd.) tahminen 10 Eylül’e kadar işlemlerin devam edeceğini ve sonrasında da 3. ürün (Güzlük) ekimin yapılacağını, şu an için sulama açısından bir sıkıntının bulunmadığını ifade ediyorlar. Halihazırda saniyede 150 metreküp yerine 100 metreküp kesintisiz su verilmeye devam ediyor.
Sulama birliğinin uyarısı güzlük ekilen ürünlere yönelik. Bu ise 4-5 bin hektarlık dar bir alanı kapsıyor.
Sorun ortaya çıkmadan gerekli uyarıları yapmak doğru bir yaklaşım değil mi?
Ezcümle;
Yaşanan tüm bu süreçler, tarımda üretim planlamasının ne kadar elzem olduğunu, tüm paydaşların, küresel iklim değişiminin etkilerini en aza indirmek ve gıda güvencesini sağlamak adına, uygulanan yeni politikalara katkı koymaları gerektiğini gösteriyor. “Bir bela bin nasihatten iyidir” derler. Hep lafta kalan iklim değişimi konusunu daha yakından hissetmiş olmak ve bu yıl daha belirgin hale gelen su tehdidini, kamuoyu hassasiyetinin yükselmesi adına fırsata dönüştürmek neden mümkün olmasın?