Çözüm, kamu-özel işbirliğinde

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Krizin, en azından şimdiye kadar bildiğimiz görünümüyle, hafiflemeye başlaması, her ülkenin yeni dönemde ve yeni küresel koşullarda konumunu belirleme çabasında ayrışması, yani kurallar ne kadar ortak olursa olsun performanslarda her koyunun kendi bacağından asılması sürecinin de başladığına işaret ediyor. Türkiye'nin bu süreci avantajlı sonuçlandırabilmesi için hem yapısal reformları süratle tamamlamayı, hem de büyüme dinamiklerini yeniden hızlandırmayı amaçlayan zorlu bir programı gerçekleştirmesi gerektiğini, açıklanmış olan Orta Vadeli Program'ın bu kapsamlı yol haritasının sadece temkinli bir başlangıcı sayılabileceğini geçen hafta belirtmiştik. Artık bütün temel politika alanlarında toplumsal enerjiyi uyumlu bir şekilde harekete geçirmek gibi başarılı örneklerini pek de görmediğimiz bir performans gerçekleştirmek gerekiyor.

Uzlaşma ve diyalog eksikliği

Genel olarak toplumun ve ekonominin bütününü ilgilendiren sorunlarda sistematik ve uzun soluklu başarılara ulaşamayışımızın temelinde ortak bir çözüm iradesi ve vizyon etrafında uzlaşma kültürümüzün eksikliğinin ağırlıklı rolü olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda böyle bir uzlaşmaya yönelik diyalog geleneğimizin de çok yerleşik ve gelişmiş olduğu söylenemez.

Oysa diyalog ve uzlaşma, sadece muhalefeti ve direnci azaltması yönünden değil, aynı zamanda farklı düşünce tarzlarının ve çözüm alternatiflerinin ortaya çıkabilecek farklı sonuçların da dikkate alınmasını sağlaması yönünden büyük yarar sağlar. Üstelik genellikle en etkin ve verimli çözümler de böyle bulunur.

Gerçekten bugün sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinden vergi sistemine, kayıtdışına, hatta eğitim ve trafik düzenlerine kadar pek çok sorunumuzun yeterince tatminkar çözümlere kavuşmamasında uzlaşma ve diyalog yöntemlerinin yeterince kullanılmamış olmasının da etkisi olduğu yadsınamaz. Bu konular ile ilgili mevzuat düzenlemelerinin nitelikli ve isabetli olması da, bunu kontrol için yapılacak düzenleyici etki analizlerinin işlerliği de büyük ölçüde uzlaşma ve diyalog ortamının varlığına bağlıdır.

YOİKK ve Vergi Konseyi örnekleri

Nitekim yakın geçmişte bu yöntemlerin başarılı şekilde uygulandığı iki somut örnek, önemli düzenlemelerin yapılmasına ve bunların hayata da geçirilmesiyle ciddi ilerlemeler kaydedilmesine yol açtı. Hazine Müsteşarlığı'nın öncülüğünde yürüyen Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon (YOİKK) süreci ve Maliye Bakanlığı'nın öncülük ettiği Vergi Konseyi çalışmaları, özel kesimin ve sivil toplumun temsilcileri ile kamu kesiminin birlikte ve gerçekten samimi bir takım oyunu anlayışı içinde şirket kuruluşunun basitleştirilmesi, kurumlar vergisi oranının düşürülmesi, istihdam maliyetinin bir ölçüde hafifletilmesi gibi pek çok alanda ölçülebilir sonuçlar alınmasını ve uluslararası endekslerde Türkiye'nin yatırım cazibesi ve rekabet gücü bakımından ilerlemesini sağladı.

Yani devlet ile toplumun birbiriyle rakip ve çıkar zıtlığı içinde sayıldığı geleneksel anlayış geçerliliğini yitirmiştir. Hemen her konuda toplum zenginleşme ve tüketme isteği ve nitelikli kamu hizmeti beklentisi içindeyken devlet de bütçe açığından, enflasyondan ve krizlerden kaçınmak ve seçmenin güvenini kazanmak ister. Bu isteklerin birbiriyle uyumlandırılması kamu ile sivil toplum ve özel kesim arasında, ortak müşteri olan toplumsal kesimlerin yararı ekseninde sürekli bir diyalogu ve uzlaşma arayışını gerekli kılar.

Bu nedenle devletin ya da kamu kesiminin, genellikle toplumun bütününü ilgilendiren sorunları çözmeye çalışırken, toplumsal kesimleri ve özel sektörü hasım değil, çözüm ortağı olarak görmesi, özel sektöründe sadece yardım istemeyi bırakıp, artık belli bir noktaya geldiği olgunluk düzeyinde kendi karlılık düzeyi kadar kamu finansman dengesini, vergi gelirlerini ve makro istikrarı sağlama yolunda nasıl katkı sunacağını planlaması icap eder. Bu arada karşılıklı güvenin pekişmesi için şirketlerin vergi mükellefi olarak yapmakta oldukları katkının ve sosyal sorumluluk ve saydamlık anlayışlarının da yetkili otoriteler tarafından bilinmesi ve dikkate alınması yerinde olacaktır.

Bürokraside soğukluk ve belirsizliğin artışı

Son iki yıldır ekonomik ve mali sorunların gündemin arkasına doğru gerilemesi, yatırımcıların ve iş camiasının sürekli muhatap olduğu bürokratik kademelerde de yavaşlamaya ve soğukluğa yol açtı. Aynı şekilde 2002 ile 2007 arasında gelişen kamu-özel işbirliği ortamı da yerini bir kopukluğa bıraktı. Nitekim son zamanlarda önde gelen işadamlarından bu konuda açık şikayetlerin yükselmesi ve sorunların birlikte çözümlenmesi ve düzenlemelerin birlikte yapılması talebinin seslendirilmesi ilginç ve olumlu bir gelişme olarak not edilmelidir.

Geçen yıl bazı yazılarımızda da değindiğimiz gibi vergi idaresinin kapasitesinin ve etkinliğinin artırılması ve cari döneme ilişkin önleyici denetimlerin saydam bir vergi ortamı için kullanılması, bunun da kayıt içindeki vergi katkısı yüksek kesim ile diyalog içinde yapılması yerine, herhangi bir diyalog gayreti göstermeden, üstelik hukuki dayanağı, mevzuata ve hatta bakanlık tebliğine uygunluğu tartışmalı idari tasarruflarla iyi niyetli mükellefleri dahi tedirgin eden son "kod listesi" uygulaması gibi belirsizliği artırıcı yöntemlerin izlenmesi, kamu otoritesinin kendi amaçları yönünden de yeterince verimli olmayabilir. Muhtemelen mükellef kitlesi ile objektif bir işbirliği içinde olan bir kamu idaresi, sözgelişi vergi gelirlerindeki bütçe açığı sorununa, daha büyük bir gönüllü uyum ile karşılanacak ve vergi kaçakçılığı şaibesi oluşturma tehdidi ya da vergi barışından yararlanmak sureti ile değil, geçmiş yıllar ile ilgili hata risklerini sigortalama şeklinde bir vergi ödemesi ile çözüm bulabilecekti.

Unutmayalım ki sorunlar da, gelecek de hepimizin!...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019