Çözüm doğru eğitim politikasında
Gençlerin yüksek işsizlik oranlarının aşağıya çekilip yetişkinlerin işsizliği oranına yüzde 10'lar seviyesine düşmesi ve birlikte işsizlik oranının aşağılara çekilmesi ancak böyle mümkün olabilir.
TÜİK 2013 Şubat ayı verileri ülkemizde genç işsizliğinin, yüzde 10.5 olan işsizlik oranımızın yaklaşık iki katında yüzde20.5 oranında olduğunu gösteriyor. Bu sonuç "Avantaj olan genç nüfusumuzun" dezavantaja dönebileceğini ortaya koyuyor. Bu eğitim yapımızı gözden geçirip, istenilen işe uygun kalifiye eleman yetiştirmeyi artırabilecek eğitim modelini hayata geçirmeliyiz.
TÜİK Şubat 2013 işgücü verilerine göre 74 milyon 112 binlik nüfus içersinde çalışma yaşındakilerin işgücüne katılım oranı yüzde 49.6, işsizlik oranı ise yüzde 10.5 . Nüfus içersinde 15-24 yaş genç nüfus ise 11 milyon 543 bin . Bu genç nüfusun 4 milyon 330 bini yüzde 37'si işgücüne katılıyor. Bunların 3 milyon 445 bini bir işte çalışırken 885 bini ise iş arıyor. Buda genç nüfusta işsizlik oranının işsizlik oranının yaklaşık iki katına yüzde 20.4 oranına ulaştığını gösteriyor.
Çalışma imkanı elde etmiş gençlerin yaklaşık yarısı 1 milyon 629 bini herhangi bir sosyal güvenceden yoksun, kayıt dışında ucuz işgücü olarak çalışıyor. Bunun sonucunda ortaya çıkan tablo her 5 gençten birinin işsiz, çalışma hakkı elde eden gençlerden her ikisinden birinin sosyal güvenceden yoksun çalıştığını gösteriyor.
Genç nüfus gücü Türkiye'nin önemli avantajı olarak görülürken, büyümemiz ve üretimin artırması açısından büyük değer taşıdığı belirtilirken, ortaya çıkan bu sonuç, burada bir eksiklik olduğunu ortaya koyuyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, geçen hafta dünyada 6.5 yıl eğitim ortalamasıyla 25 bin dolar milli geliri olan hiçbir ülke bulunmadığını belirterek, "Bizim 2023 yılında 25 bin dolar hedefimize ulaşmamız eğitim sorununu çözmeden hayal olur" değerlendirmesiyle hem eğitimin öneminin altını çizdi. Hem de eğitimle ilgili mutlaka bir yenilenmeye ihtiyaç olduğunu ortaya koydu.
TÜİK verilerine göre iş güvencesiz kayıt dışı çalışanlar da eğitimin önemini bir başka yanıyla ortaya koyuyor. Üniversite mezunu gençlerin yüzde 11.7'si, Lise mezunlarının yüzde 26'sı, İlköğretim mezunlarının yüzde 60'ı, ilkokul mezunlarının yüzde 81'i, okur yazar olmayanların yüzde 93'ü iş güvencesiz çalışıyor.
Bu tablo işe uygun kalifiye eleman yetiştiren bir eğitim sistemine sahip olmadığımız için, diğer ülkelere göre sahip olduğumuz, "Yüksek oranlı genç nüfus" avantaj olma özelliğini kaybediyor. Hatta olumsuzluk yaratan özellikler taşıyor.
Bu nedenlerle bu dönemde en büyük sorunlarımızdan birinin "Eğitim yapımız" olduğu sonucuna bizi vardırıyor. Hiç vakit kaybetmeden iş dünyamızın eleman isteğine, katma değeri yüksek üretim için gerekli emek yapısına, uygun kalifiye eleman ihtiyacına cevap verecek bir yaygın ve örgün eğitim modeline sahip olmamızı gerekli kılıyor. Bir yandan teknik eğitim kurumlarının sayılarını hızla artırırken, bir yandan da düz lise gibi belli bir düzeyde eğitim görmüş gençlere, çeşitli iş alanlarında talep edilen kalifiye eleman özelliği kazandıracak 3-6 aylık kursların kamu tarafından düzenlenmesi gerekecektir.