Çözüm aranıyor!..
Ekonomi basınına yansıyan haber ve değerlendirmelere bakılır ise faizlere ilişkin tartışmalar piyasaların kafasını karıştırmaya devam edecek. Başbakan ile Merkez Bankası Başkanı'nın konuya ilişkin yorumları aynı ülkede yaşamadıklarını düşündürüyor. Durum böyle olunca Türkiye ekonomisine ilişkin belirsizlik ve kırılganlık yönündeki algılamaların yakın vadede olumlu yönde değişmesini beklememek gerekiyor.
Belli ki Başbakan döviz kurunun gerilediği düzeylere bakarak çıkarıldığı gibi üyksek oranlı faiz gerilemesi görmeyi umuyor; yüksek faizleri hem yatırımların önünde engel olarak görüyor, hem de yüksek enflasyonun sebebi olduğunu düşünüyor. Bu ilişkileri kendi mantığına göre kurarken de ne dış piyasa koşullarındaki beklenti değişikliklerini, ne de içerideki cari açık gibi sorunları hiç hesaba katmıyor; ocak ayındaki enflasyon beklentileri ile bugünkü arasındaki farkları da önemsiz bir ayrıntı olarak görüyor. Muhtemelen mega projelere finansmandaki sıkıntıyı ve Hazine garantisi vermek durumunda kalınışı da yüksek faize bağlıyor… Hal böyle olunca bu değerlendirmeler eksik oluyor ve eksik olduğu için gerçekçi olamıyor.
Merkez Bankası ise enflasyon baskısının kontrol altına alınması için kur istikrarı arıyor, bunun için de yüksek faize ihtiyaç duyuyor. Kredi istikrarının globaldekilerden daha yüksek iç piyasa faizleri ile sağlanabileceğini düşünüyor. Düşük faizin ancak sıkı makro ihtiyati politika ile olabileceğini idda ediyor!.. Fakat nasıl sıkı bir makro ihtiyati politikanın Orta Vadeli Plan hedeflerinin yakalanmasına yardım edeceğini anlamak pek mümkün olamıyor…
Gerekli ve yeterli düzeyin üzerinde net sermaye girişi olur iken bu tür görü ayrılıkları yaşanmıyordu. Hem Türk Lirası değerleniyor, hem de enflasyon ve faizler düşüyor, bu ortamda varlık değerleri yükseldikçe bilançolar güzelleşiyor ve dış kredi imkânları genişliyordu. Cari açığın büyümesi tasarruf yatırım dengesinin iyice bozulması dışında bir olumsuzluk yaşanmıyordu.
Fakat artık dış piyasa koşulları değişti, bizim gibi ülkelere yönelik risk alma isteği önemli ölçüde geriledi; cari açığı küçültmek ve tasarruf yatırım dengesizliğini düzeltmek acil ve sorunlu hale geldi.
Başbakan'ın keyfiyeti önceliklerin değişmesini engelleyemiyor. Artık hem Türk Lirası'nın değerlenmesi, hem de enflasyon ve faizlerin düzeltilmeye devam etmesi olasılığı farklılaşan dış piyasa koşulları nedeniyle nerede ise imkânsız… Cari açığı küçültmek, tasarruf yatırım dengesini düzeltmek zorunluluğu maliye politikasının sıkılaşmasını, başka bir deyişle kamu harcamalarının olabildiğince kısılmasını gerektirecek.
Başbakan para politikasını eleştirmek yerine, kırılganlık sebeplerinden biri olan maliye politikasının seçim hesaplarını bir kenara bırakarak el atsa daha hayırlı bir iş yapıyor olabilir… Eskiye özlem durumu düzelmeyecek, değişen koşulları görmezden gelmek yetmeyecek…