COP28 nasıl başladı, nasıl gitmiyor?

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak

28’incisi düzenlenen Taraflar Konferansı, günde 2,7 milyon varil petrol ihraç eden, yılda 7,5 milyar metreküp doğalgaz ihraç eden, bütün ekonomik kazanımını fosil yakıtlardan sağlayan Birleşik Arap Emirlikleri’nin ev sahipliği ile başladı. Bu ev sahipliğinin amacı, sanayi devriminden bu yana mevcut ekonomik mantığımız olan fosil yakıt odaklı dünya ekonomisine dikkat çekmekti.

Ancak daha zirve başlamadan iklim krizini fırsata çevirmeyi amaçlayan, zirve süresince en az 15 ülkeyle fosil yakıt anlaşmalarına dair toplantılar planlayan BAE, zirveye sansasyonel bir şekilde damgasını vurdu. İddialar üzerine Marshall Adaları Eski Cumhurbaşkanı Hilda Heine, zirvenin ana danışmanlığından istifa etti. Fakat zirve ile ilgili çarpıcı olaylar bununla sınırlı kalmadı.

Zirveye sponsor olan şirketlerin çoğunun, sera gazı emisyonlarını net sıfır hedefleri doğrultusunda azaltmayı taahhüt etmediği ortaya çıktı. Tüm bu gelişmeler yaşanırken BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Bu yıl insanlık tarihinin en sıcak yılı olacak” dediği açılış konuşmasıyla zirveyi başlattı. Zirve’nin üçüncü gününde ise yenilenebilir enerji ve yeni mali katkılar konuşuldu.

Direnç gösterenler ve taahhüt verenler

Çin ve Hindistan tüm fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılması gerektiği konusunda anlaşmaya varma çağrılarına bir kere daha direndi. Suudi Arabistan fosil yakıt ve enerji referanslarına karşı çıktı ve IPCC’nin verilerini sorguladı. ABD, BM fonuna 3 milyar dolar katkıda bulunma taahhüdünü duyurdu. AB, ticari geleceği açısından azaltılmamış fosil yakıtların aşamalı olarak sonlandırılmasını, X3 temiz enerjiyi ve elektrikli otomobilleri savundu.

Türkiye, küresel ısınmadaki tarihi sorumluluğunun yüzde 1 olmasına rağmen enerji dönüşümü alanında önemli adımlar attığını belirtti. Küçük ada ülkeleri de IPCC’nin verilerine ve bilim tavsiyelerine odaklanılmasının önemini vurguladı. Afrika Grubu, iklim adaleti, finansmana erişim ve SKDM endişeleri adına durum tespiti talep etti.

Avusturalya; ABD, Kanada, Japonya ve İngiltere de dahil olmak üzere 22 ülkenin 2050 yılına kadar nükleer enerji kapasitesini üç katına çıkarma taahhüdünü imzalamadı. Brezilya ise dünyadaki en zengin yüzde 1’lik kesimin, en yoksul yüzde 66’lık kesimden daha fazla karbon salınımından sorumlu olduğunu ve bu zengin kesimin, yalnızca ekonomisi güçlü ülkelerde yaşadığını bildiği için, sera gazı emisyonlarının azaltılması konusunda zengin ülkelerin nakit desteği sağlaması gerektiğini savundu.

Masada kalanlar

 Zirvenin beşinci gününe gelindiğinde ise “Ekonomilerimizi hem insanlar hem de gezegen için çalışacak şekilde yeniden programlamak günümüzün en büyük zorluklarının çözümü olur mu?” sorusu, ekonomik sistemler değişikliğinin herkese uyan tek bir boyutu olmadığı için yine çözümsüz kaldı. “Ekonomilerimizi, enerji ve gıda sistemlerimizi hem insanlar hem de gezegen için çalışacak şekilde temelden yeniden yapılandırırsak ne olur?” sorusu da bir kere daha cevapsız kaldı. Geçişler, kazananlar ve kaybedenler yaratır dendi, ekonomisi güçlü ülkeler neler kazanabileceklerini hesapladı, mevcut sorunlar ise pozitif mesajlarla harmanlanarak masada kaldı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar