Çok şükür; Arjantin’in verileri açıklandı

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Birkaç yıldır Arjantin’in enflasyon verilerini bilmiyorduk. Bu durum değişti. Artık 2017 yılı için Arjantin’in tüketici enflasyon verileri yayınlanıyor. Tabloda hem bu yılın sonu için hem de yıllık ortalama olarak Arjantin için tahmin edilen enflasyon değerleri var. Her ikisi de çok yüksek. Durup dururken Arjantin nereden çıktı demeyin. Türkiye için özel bir anlamı var.

Şöyle: Hem Arjantin hem de Türkiye G20 ülkeleri içinde. Arjantin’e ilişkin veriler açıklanmasaydı, Türkiye bu grubun en yüksek enflasyonlu ülkesi konumundaydı. Artık öyle değil; bu nedenle yazının başlığında “çok şükür” var. Tabloda G20 içinde yer alan yükselen piyasa ekonomileri ile artık gelişmiş bir ülke sayılan Kore’nin 2016 ve 2017 enflasyon değerleri var. Grup içinde yar alan ülkelerin geriye kalanları gelişmiş ekonomiler. Hem bu nedenle hem de zaten enflasyonları çok düşük olduğu için onlara tabloda yer vermedim. Tabloya ilişkin çok fazla bir şey söylemeye ihtiyaç yok; yeteri kadar açık. Sadece şunla yetineyim: 2017’de Arjantin bir yana bırakıldığında en yüksek enflasyona sahip ülke (Türkiye) ile onun arkasından gelen Güney Afrika arasında neredeyse yarı yarıya fark var.

Dün, ağustos ayı enflasyon verilerini öğrendik. Yıllık enflasyon oranımız yüzde 10.7’ye yükseldi. Bir ay öncesine kıyasla belirgin bir artış var. Daha önemlisi temel (çekirdek) enflasyon. Orada da işler iyi değil: D temel enflasyon göstergesi ağustos ayında yüzde 10.2 oldu; yaklaşık bir puanlık bir artış anlamına geliyor geçen aydan bu yana.

Son zamanlarda enflasyon hakkında yazıp yazmamakta hep tereddüt geçiriyorum. İki nedenle: Birincisi, “bu gök kubbenin altında enflasyon üzerine yazacak yeni ne kaldı ki?” düşüncesi. İkincisi, Türkiye’de çoğunluğun enflasyonu dert etmemesi. Özellikle yüzde 10’u aşmadıkça pek de umursanmaması. Biraz aşınca da “merak etmeyin üç zamana kadar düşecek” denilmesi. Böyle olunca, enflasyon hakkında bir iki laf etmenin pek anlamı olmuyor gibi geliyor bana.

Neyse, ben yine “sıkıcı olmayı” göze alarak uyarımı yapayım: Birincisi şu: Yıllardır yüzde 8.3 etrafında salınan enflasyonda bir üst düzeye geçiş emareleri var. Özellikle temel enflasyon ile tüketici enflasyonu arasındaki dinamiğe dikkat derim. Yüzde 8.3 ortalamanın gerçekleştiği dönemin büyük bir kısmında temel enflasyon çok daha düşük düzeylerdeydi. İkincisi: Ekonomide her şey “doğrusal” gitmez. Türkçesi: “İdare ediyoruz” derken, aniden belirgin kırılmalar yaşanabilir. “Kırılma” derken “kriz” algılanmasın; kriz niteliğinde olmayan keskin sayılabilecek dönüşlerden söz ediyorum. Özellikle birkaç noktaya dikkat:

1) Makine ve teçhizat yatırımlarındaki düşüş.
2) Kredi-mevduat oranının çok yüksek değerlere ulaşması.
3) Hazine garantilerinin yaygınlığı.
4) Net sermaye girişlerindeki yavaşlama ve giren sermayenin ağırlıklı olarak kısa vadeli olması. 5) Temel enflasyondaki yükseklik.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018