Çok şey oluyor, olacak

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Geçen hafta enerji meselesini AB (çok kaynaktan tedarikli ve makul ücretli akım önceliği); ABD (ticaretin ABD dolarıyla yapılması önceliği) ve üretici ülkeler açılarından irdelemeye başlamıştık. Dünya üzerinde karadan ve denizden enerji üretimi ve nakli 21. asrın kaderini çizecek derecede önemlidir. Osmanlı'nın bulunduğu coğrafyada kurulan Türkiye Cumhuriyeti de aynen Osmanlı gibi istese de istemese de bu kaderin bir parçasıdır. 

Bir yandan de-dolarizasyon yanlıları çalışmalarına devam ediyorlar. Rusya’dan Çin’e ve oradan da Japonya, Güney Kore dahil Asya-Pasifik bölgesine petrol taşıyacak Doğu Sibirya- Pasifik Okyanusu petrol boru hattı (Eastern Siberia–Pacific Ocean Oil Pipeline ESPO) Rusya’nın Transeft şirketi tarafından yönetiliyor. Günde 1.6 milyar varil kapasiteli hattın anlaşması imzalandı, ama projenin en önemli yanının ödemelerin ruble ve yuan cinsinden yapılabileceğinin açıklanması olduğu görülüyor. ABD şimdilik petrol fiyatlarını aşağı çekerek cevap vermekle yetiniyor. 

De-dolarizasyon yanlısı olmakla beraber İran daha temkinli davranıyor. Planlanan Pars Boru Hattı projesi İran’ın Güney Pars rezervlerinin Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına nakli amacını taşıyor. İran’dan gelen gazın İtalya ve Yunanistan’a nakli öngörülüyor. Gaz İtalya’da kuzey ve güney olmak üzere iki hatta dağıtılacak. Kuzey Kolu İsviçre, Avusturya ve Almanya’ya, güney kolu ise Fransa ve İspanya’ya uzanacak. İran’ın Avrupa’ya gaz satışı için planladığı Trans-Adriyatik gaz hattının bu projenin bir parçası olup olmadığı henüz kesinlik kazanmamış. Ama öte yandan İran-Pakistan-Hindistan doğalgaz boru hattı İran’ın ABD baskısından kurtulmak amacıyla başlattığı stratejik önemi büyük bir proje olarak nitelendiriliyor. ABD’nin stratejik ortakları Pakistan ve Hindistan’ın İran’la yakınlaşması bu ülkenin kendisini korumak amacıyla doğal gazı bir silah olarak kullanacağına işaret ediyor. ABD kaynakları anlaşmanın pek bir şey ifade etmediğini, anlaşma imzalanmasıyla boru hattı inşa ve çalıştırılması arasında yıllar olduğunu ve bu sürede çok şeyin değişeceğini ileri sürüyorlar.
Bugün Türkiye’de kimi proje halinde, kimi çalışır durumda birçok boru hattı var. Her gün basında yeni anlaşmaların imzalandığı haberleri yer alıyor. 2009 yılında Katar; Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya gaz taşıyacak bir boru hattını teklif etti. Teklife sıcak bakmayan Esad onun yerine Irak ve İran’la bir anlaşma yaparak Katar ve Suudi Arabistan’ı dışlayıp Irak ve İran’a Avrupa gaz pazarlarına ulaşma olanağı sağlamayı hedefledi. Temmuz 2011 tarihinde Irak, İran ve Suriye 10 milyar dolarlık bir gaz boru hattı anlaşması imzaladılar. İran, Suriye’nin günde 20-25 milyon metre küp gazı İran’dan alacağını açıkladı. Proje ilginçti. Bin 500 kilometre uzunluğundaki hat on milyar dolara mal olacaktı. Hat günde 110 milyon metre küplük bir taşıma kapasitesine sahip olacak şekilde planlanmıştı. 16 trilyon metre küp gaz rezervine sahip olduğu söylenen Pars bölgesi gazının sadece yüzde 5’ini ihraç edebilen İran için bu önemli bir projeydi. İran aynı zamanda hattı Ürdün’e kadar uzatıp Akdeniz pazarlarına ulaşmayı hedeflediğini de açıkladı. Tesadüf müdür bilinmez ama İran’a konan ambargolar, Suriye ve Irak’taki iç savaş bu projenin açıklanmasını takip etti. 

Değinilen stratejik parametreler başka hatlarda da belirleyici oldu. Kafkas bölgesi olarak da bilinen GAAT bölgesi (Georgia, Armenia, Azerbaijan, Turkey) ülkeleri Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye Hazar Denizi kaynaklarını Avrupa’ya ulaştıracak projelerini açıklar açıklamaz her güç simsarı ortaya atılarak bu hat sayesinde kazanılacak servetin nasıl paylaşılacağı konusunda çalışmalara başladı. Hattın en kısa yolu olan Ermenistan güzergâhı Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sürtüşme yüzünden yapılamadı. Hat sonunda Tiflis ve Ceyhan güzergâhından geçirildi. Geçirildi ama bu ancak proje Moskova’nın Azeri petrolünü kuzeye, Rusya’ya ulaştıracak bir şekilde değiştirilmesi kabul edildikten sonra mümkün oldu. 

Yukarıdaki örneklerden de açıkça görüldüğü gibi petrol ve doğal gazın rezervlerden tüketim merkezlerine dağıtılması için kıyasıya bir rekabet yapılırken, jeo-politik gruplaşmalar belirttiğim parametreler çerçevesinde kuruluyor. Önümüzdeki on-on beş sene Dünya sulh ve selameti için çok önemli. Bugün ivedilikle cevap bulmamız gereken soru bu durumda kendi kaynağı olmayan Türkiye’nin değerli yalnızlık! içinde üzerinden boru geçen bir ülke olarak kalması halinde Cezayir, Malta, Kıbrıs ve Mısır’ı da içine alan Kazakistan-Azerbaycan dan başlayan Akdeniz-Hazar denizi ülkeleri havzasında oluşacak fırsatları kaçırıp kaçırmayacağıdır. 
Tarihte Akdeniz bölgesini asır boyu elinde tutan Osmanlı’nın Rönesans, keşifler ve sanayi devrimini peş peşe kaçırması eninde sonunda Osmanlı Devleti’nin yönetiminin sorumluluğudur. Ancak bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’nın elinde olmayan bir enstrümanı var: Oldukça güçlü bir özel sektör.  Devam edeceğiz.
Sağlıcakla kalın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019