Çok sayıda ”varsayım” ve kriz sonrasını inşa etme
Yaşanan krizi tartışırken, "…ağacı görüp, ormanı gözden kaçırıyor muyuz?" diyor, "kriz sonrası neler olabilir?" sorusunu kendime yöneltiyorum.
Bu kriz sonrasında iş yaparken kullandığımız etkin aracımız olan "zihni modelimizi" değiştirecek bir dizi varsayım aklıma geliyor.
Kriz sonrasında bugün kullandığımızın daha geliştirilmişi olan "yazılım sistemleri" üretimin iç örgütlenmesini, endüstri-devlet ilişkilerini ve devletlerarası ilişkileri köklü biçimde dönüştürecek.
Bilim ve teknoloji "akışlar uzamını" hızlandıracak; "karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinde" değişme "güçler kayması" yaratacak.
Üretim-istihdam, üretim-hammadde, üretim-para, üretim-ürün ömrü, üretim-envanter ömürleri arasındaki ilişkiler köklü değişmelere uğrayacak.
Üretimin, emek-sermaye ekseninden, yaratıcı-girişimci eksenine kayış süreci hızlanacak.
Rekabet edebilir ölçek ve teknoloji için "piyasa yapıcısı kuruluşların" önemi daha da artacak.
İş çevresinin faktör koşulları, talep koşulları, karşılıklı bağımlılık ilişkileri, rekabet sistemi ve rakip stratejileri farklılaşacak.
Ekonomi kavramının bileşenleri olan üretim, yatırım, net ihracat ve devlet harcamalarının algılama biçimi dönüşecek.
Üretimin yaygınlaşması ve homojenleşmesi "karşılaştırmalı üstünlük mekanizmasının" işleyiş yapısını radikal değişikliklere uğratacak.
Teknolojinin yarattığı "kalite homojenliği", marka ve imaja bağımlılığı artıracak.
Proje duyarlılığı, merkezi yönetimlerden yerel yönetimlere kayacak.
Rekabet gücü yaratmanın odağındaki "entelektüel güç" öne çıkacak "yönetişim ilkeleri" iş yapma tarzının belirleyici etkeni olacak.
Üretimin "mekan örgütlenmesinde" yeni yapılanma süreci hızlanacak.
Ürün hiyerarşisinde "yeni işbölümü" süreci hızlanacak; bazı toplumlar öne geçecek.
Bireylerin ve kurumların zenginliğini, "…sağlıklı veri, iyi formüle edilmiş malumat, ayıklanmış bilgi, ayrıntı dinamiklerini gözeten anlamaya" dayanan "…iyi fikir sahibi olma" belirleyecek.
Hukuk sistemi herkesin sığınacağı kale olacak: "Yasaların yönetim ve bireylerden üstün olduğu, yasa olmadan düzen olmayacağı bilincinin kökleşmesi ve yargı bağımsızlığının korunması" rekabet gücü yaratmanın, birikim yeteneğini koruma ve geliştirmenin, uzun dönemli geleceği güven altına almanın temel girdisi olma özelliğini daha da pekiştirecek.
Ticaretin gelişmesinde "eşdeğerlilik ilkesinin" önemi daha da artacak. Toplumlar arasında "hukuki uyum" temel sorun olma özelliğini koruyacak.
Mesleki örgütlenmelere dayanan, kendi programları olan, programlarını geliştirmek için gönüllü katılımlara dayalı yeterli " bütçe yaratabilen" sivil toplum örgütleri, toplumu yönlendirmenin "etkin araçları" haline gelecek.
Kriz sonrasında "öğrenme ve öğrenme sürecinin etkinleştirilmesi" ,"insan ve sermaye kaynaklarının üretim sürecinde etkin kullanılması", "verimlilikleri artırarak" uluslararası pazarlarda ayakta duran "işyerleri yaratılması" gelip "zihni model varsayımlarını sorgulamaya" bağlı hale gelecek.
Burada sıralanan varsayımlara daha onlarcasını sizler de ekleyebilirsiniz.
Asıl sorunumuz şu, bu varsayımlardan bir "zihni model" inşa edip, geleceği model kapsamında değerlendiriyor muyuz? Yanıtı verilmesi gereken işte bu soru.