Çok mu safız, yoksa saf görünmek işimize mi geliyor, anlamak zor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

İlkokul çocukları, özellikle de kızlar, eskiden ders aralarında, yani teneffüslerde kolkola girip saf bir biçimde “lay lay la lay lom” diyerek dönerler, kendi çaplarında eğlenirlerdi. Cem Yılmaz da kimi gösterilerinde bu durumu büyüklere adapte eder ve harika bir mizah yaratırdı.

Şimdi bakıyoruz da, toplumda bir “lay lay la lay lom” havası hakim kılınmaya çalışılıyor; “Seçim geride kaldı, artık ekonomiye bakalım” denilerek.

Geride kalan seçim mi, yoksa asıl seçimlerin Türkiye çapında gerçekleştirilmiş bir provasını mı yaşadık aslında, bunun üstünde pek durulmuyor.

30 Mart’ta aslında yalnızca ve yalnızca yerel yöneticileri seçtik. Ama herkes biliyor ki, gerçek farklı. 30 Mart’ta “AKP ile devam mı, değil mi” kararı oylandı bir anlamda. Hatta ve hatta bu oylamayı “Erdoğan ile devam mı, değil mi” diye nitelemek de yanlış olmaz.

Şimdi uzun uzun 30 Mart’tan kimin galip çıktığı da tartışılacak. Kısaca değinmekte yarar var. Bir futbol liginde sezonu ilk sırada tamamlayan elbette şampiyondur. Ama o takım, sezonu geçen yıl da ilk sırada tamamlamış olmakla birlikte bu kez daha düşük bir puanla ligi kapatmışsa, bir gerileme yaşamış demektir. Ayrıca, şampiyonluktan uzak olsa bile, bir takım iki sezonda çok daha iyi bir puan performansı göstermişse başarılı bir sezon geçirmiş sayılır.

Bu benzetmeyi 30 Mart’a uyarlayalım. Detaylı rakamları daha sonraki günlerde vereceğiz. 2014 seçimi ile 2009’u kıyaslamak tümüyle anlamsız, önce bunun altını çizelim. Dolayısıyla 2014 seçimini 2011 ile kıyaslamak, 2014 için de il genel meclisi için alınan oylara bakmak gerekiyor.

Henüz 2014 seçimiyle ilgili kesin sonuçlar yok elimizde. Ama en özet haliyle AKP’nin 2011’e göre kaybettiği 2 milyonun biraz üstündeki oy, bir anlamda MHP’ye gitmiş. Bu da, 17 Aralık operasyonu sürecinde AKP’ye sırtını dönen seçmenin, yeni adres olarak MHP’yi seçtiğini gösteriyor.

“Artık ekonomiye bakalım”

“Seçim geride kaldı, artık ekonomiye bakalım, ekonomiye odaklanalım” görüşü pek yaygın, deyim yerindeyse pek moda şu birkaç gündür. Bu görüştekilere sormak gerekir:

Seçim sürecinde ekonomiye bakılamaz mıydı? Ayrıca seçim sürecinde ekonomiyle hiç ilgilenilmediğini mi düşünüyorsunuz? Ekonomiye bakılmasının, ekonomiyle ilgilenilmesinin ölçüsü nedir?

Hani Türkiye’de yaşamayan, Türkiye’yi bilmeyen ve önümüzdeki aylardaki seçim takviminden habersiz olan biri, “Seçim geride kaldı, artık ekonomiye bakalım” türü görüşleri dile getirenlere sonsuz hak verirdi kuşkusuz.

İyi de Türkiye seçim ortamından çıktı mı? Tam tersine dün de vurguladığımız gibi seçim anlamında “turpun büyükleri” heybede! Daha durun, bizi iki önemli seçim bekliyor. 30 Mart seçimi ne ki!

Önce birkaç ay sonra ilk kez halkın oyuyla Cumhurbaşkanı seçeceğiz.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül aday olacak mı, bilmiyoruz.

Başbakan Erdoğan nasıl bir tutum takınacak, aday olarak çıkacak mı, bilmiyoruz.

Hele hele Gül ile Erdoğan’ın seçimde karşı karşıya gelmesi söz konusu olabilir mi, hiç bilmiyoruz.

Gül ya da Erdoğan aday olursa veya ikisi birden aday olursa başka kimler Cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıklayacak, bilmiyoruz.

BDP, seçimde kimi destekleyecek, bu destek açık mı, gizli mi yürütülecek, bilmiyoruz. Daha açık söyleyelim, Abdullah Öcalan kimi işaret edecek, bilmiyoruz.

Kimi yorumlara göre Cumhurbaşkanı seçimiyle 2015’teki genel seçim birleştirilebilir. AKP, böyle bir karar alır mı, bilmiyoruz.

Böylesine büyük belirsizlik ortamındayız. 30 Mart’ı gölgede bırakacak bir Cumhurbaşkanı seçimi yaşayacağız. Gerçek böyleyken, kolkola girmiş küçük kızlar gibi, “Seçim geride kaldı, ekonomiye bakalım; lay lay la lay lom” diyerek dönüp duruyoruz.

Gerçeği gören çok da…

İş alemi “Ekonomiye bakalım” diyor, genel olarak bu görüş dile getiriliyor, adeta yepyeni bir sayfa açılmış gibi davranılıyor. Ancak, iş aleminin içinde hiç kuşku yok ki sıkıntının büyük olduğunu, daha da büyüme riski gösterdiğini bilen çok. Onlar büyük ölçüde bir temenni niteliğinde “30 Mart geride kaldı, artık işimize bakalım” diyorlardır.

30 Mart’ın geride kalmasının seçim sürecinin tamamlandığı anlamına gelmediğini görenlerin başında İstanbul Sanayi Odası geliyor. İSO bir süre önce 2015’in de seçim ortamında geçmemesi için genel seçimin bu yıla alınmasını istemedi mi. Dolayısıyla 30 Mart, engellerden birinin aşılması demek; hem de en basit engelin. Daha büyük engeller ise önümüzde duruyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar