Çok laf yalansız olmuyor!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

G-20 zirvesi sonuç bildirgesine ilişkin taslakta yer alan ve basına yansıyan söylemler, küresel nitelikteki belirsizlik ve kırılganlığı azaltmıyor; tam aksine beklentileri yönetecek günü kurtarayım derken çelişkiler şekline dönüşen aczi gizleyemiyor. Ekonomik canlandırma ve destek paketleri küresel iyileşme güçlenene kadar sürdürülecekmiş! Büyümenin sürdürülebilir hale gelmesi için, aşırı borçlu ülkelerle tasarruf oranı yüksek olanlar arasındaki farkları giderecek bir plan uygulanacakmış! Yüksek düzeyde cari fazlası olan ülkeler iç talebi güçlendirme sözü vermiş ve büyük açıkları olanlar özel tasarrufu destekleyecek adımlar atmayı taahüt etmiş! G-20 ekonomik koordinasyon ve eşgüdüm konusunda ana forum olacakmış! Korumacılığı önleme ve dünya ticaretini serbestleştirme sözü verilmiş! Finansal sistem daha etkin bir şekilde denetlenip düzenlenecekmiş!..

Ne diyelim, çok laf yalansız olmuyor. Karar alma süresi belirsiz olunca ve alınan kararlara icabet mecburiyet söz konusu olmayınca sonuç böyle oluyor; itiraz yada veto yerine susuluyor ve herkes yine bildiğini okuyacak, kendi çıkarlarının gereğini yapmaya devam edecek gibi görünüyor. Küresel uzlaşıya dayalı yeni bir dünya düzeni ihtiyacını karşılayacak irade ufukta görünmüyor.

Örneğin Türkiye veya ABD ciddi tasarruf açığı olan ekonomiler ve özel tasarrufu güçlendirmeyi taahüt etmişler! Bu sözlerini tutmaya çalışırlar ise iç talepleri zayıflayacak, sorunlu krediler ve işsizlik artacak, kamu açıkları ve finansman ihtiyaçları büyüyecek... Kısacası işler daha kötüye gidecek. Bu aşamada sormak gerekiyor: Neden yaptıklarının tam aksi bir taahütte bulunuyorlar? Kimi aldatmaya çalışıyorlar? Yanıtlayalım aslında karşı olduklarını iddia ettikleri korumacı taraflarını gizlemeye kamufle etmeye çalışıyorlar!..

ABD krizin maliyetinin daha da ağırlaşmasını önlemek adına kamulaştırma ve parasal genişlemenin ardından korumacı tavırlarıda devreye sokmaya ve yeni bir altyapı hazırlamaya çalışıyor; Çin'den ithal edilne oto lastiklerine getirilen ek gümrük vergisi bu sürecin ilk hamlelerinden biri gibi görünüyor ve bunun korumacılık değil sektörel güçlendirme olduğu iddia ediliyor. Başka bir deyişle ABD küresel çözümü beklemeden kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor, fakat kendi yaptığını başkalarına emsal göstererek yapmasını da pek istemiyor. Benzerini Türkiye yaparsa korumacılık olacak, kendisi yaparsa olmayacak!.. Her şey yukarıda özetlediğimiz gibi açıkça konuşulsa beklentileri yönlendirmek imkansızlaşacak. Bu nedenle görüntü farklılaştırılıyor. Çin gibi büyük tasarruf fazlası veren ekonomiler iç talebi canlandırmaya, cari açığı küçültmeye söz vermiş, ABD de özel tasarrufları artırmaya taahüt etmiş gibi gösteriliyor ve korumacılık gizlenmeye çalışılıyor. Ya Çin ABD'den daha fazla mal altıp ve dengesizlik kapansın yada ABD'nin sorunu, küçültmek yönünde atacağı adımlara tepki vermesin! Bu aşamada soruyorum dünya ticaret hacmi artacak mı yoksa azalacak mı? Korumacılık güçlenecek mi yoksa tehdit olarak hatırlanması işe yarayacak mı? Net bir yanıt verebiliyor musunuz?..

Veya daha farklı bir şekilde yaklaşacak olur isek şöyle düşünebiliriz. ABD'nin Çin'den talep ettiği bazı şeyler var ve amacına ulaşmak için Çin'i, daha önce başka örneklerde görüldüğü gibi sıkıştırmaya ve teslimiyete zorluyor mesela elindeki dolarlar ile ABD'nin açıklarını finanse etsin, parasının değerlenmesine izin versin ve aşırı talepkar olmayıp önüne konulanla yetinsin! Bu tür bir tavır Güney Kore, Japonya veya Tayvan'a karşı çok etkili olabilir, ancak Çin'e karşı işe yarar mı?.. Yoksa geri tepme ihtimali çok yüksek midir?

Hatırlanacağı üzere G-20 içinde Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya ayrı bir blok oluşturmuş, özellikle yeni dünya düzenini hedefleyen taleplerini ön plana almışlardı. Küresel düzeyde artan güçlerine paralel olarak daha fazla söz sahibi olmak istiyorlardı ve başlangıç olarak rezerv para sistemini tartışmaya açmışlar Batılılar'ı hem endişelendirmiş hem de üzmüşlerdi. Belli ki ağlamayana meme vermiyorlar: IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlarda daha fazla söz sahibi olacaklar ve ayrıca G-20 ana ekonomik forum olacağı için daha etkili olacaklar. Bunlarla yetinsinler mi susup Batı'nın tehdidine boyun eğerek itaat etsinler mi, yoksa daha fazla istemeye devam etsinler mi? Belli ki Batı verdiği tavizi abartıyor ancak alanlar bunları önemsiz ve yetersiz görmeye devam ediyor; susuyor ve bildiğini okumaya devam ediyor...

Son olarak ta, ekonomik canlandırma ve destek paketlerine iyileşme güçlenene kadar devam edileceği konusuna bir bakalım: Çözümsüz sorunlar nedeniyle iyileşme hiç güçlenmez ve enflasyon artmaya başlar ise ne olacak? Bu soruyu soruyoruz zira o tarafa doğru ilerliyoruz. Bu söylem güven vermeye çalışarak beklentileri yönlendirmek dışında bir anlam taşımıyor. Burada bir itiraf var; "Bunca çabaya rağmen iyileşme güçlenmedi! Devam etmek dışında bir seçeneğimiz yok! Sonuçlarını düşünebilecek durumda değiliz!!

Durum bu kadar kritikse verilen sözler nasıl tutulacak? Bazı ekonomilerin daha fazla söz sahibi olmak konusundaki talepkârlığı nasıl önlenecek? Korumacılıktan nasıl uzak durulabilecek? Batılılar bu soruların yanıtını bilmiyor, korkuyorlar; fakat bunu hedef kitlelerin anlamasını istemiyorlar. Biliyorlar ki düşenlerin dostu olmuyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar