Çok kutupluluk dünyasında Türkiye’ye bir tek NATO yeter mi?

Nazlı SARP
Nazlı SARP [email protected]

Türkiye, Kore Savaşı’na asker göndermesi­nin ardından 1952 yılında resmi üyeliğe ka­bul edilen güçlü bir NATO müttefikidir. Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’nün (NATO) kuru­luş amacının İkinci Dünya Savaşı sonrasında SSCB tehdidine yönelik bir güvenlik paktı oluş­turması esas olarak Soğuk Savaş Dönemi’nin de temellerini oluşturmuştur.

Stalin yönetimindeki SSCB’nin o zamanlar Türkiye’den toprak ve Boğazlar konusunda ta­lepte bulunduğu iddiası da DP yönetimindeki Türkiye’nin kendisine yeni bir yön tayin etme­sinde önemli rol oynamıştır denilebilir. Üyelik­ten sonra SSCB yıkılana kadar Türkiye, Batının komünizmle mücadelesinde önemli bir kale ola­rak görevini yerine getirir. Ancak ABD önderli­ğindeki tek kutuplu sürece geçilmesi sonrasında Türkiye-NATO ilişkileri de farklı bir yöne evrilir ki oklar bazen ABD’nin CAATSA yaptırımların­da olduğu gibi NATO’dan Türkiye’nin ulusal gü­venliğine de doğrultulacaktır.

NATO’nun kısa bir süre önce azalan etkinli­ği, Rusya Ukrayna Savaşı’nın çıkmasıyla yeni­den popüler hale gelmiştir. Türkiye’nin bu savaş sürecinde, bir NATO üyesi olarak, Rusya ve Ba­tı arasında arabuluculuk rolünü üstlenmesi ise hem müttefik ülkeler hem de Türkiye açısından önemli bir kazanımdır.

Askeri ve politik anlamda Rusya riski etrafında kümeleniyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı son NA­TO zirvesinin ana temasının sadece Ukrayna ol­duğuna bakılacak olursa, şimdiki amacının da vakti zamanındaki SSCB karşıtlığına çok benzer olarak, askeri ve politik anlamda Rusya riski et­rafında kümelendiği söylenebilir.

Rusya Ukrayna Savaşı’nın bir an önce sona er­mesini diliyorum ve ben de ülkem gibi dünyada­ki tüm ülkelerin toprak bütünlüğüne saygılıyım ancak şu sıralar sayısı 38 bini aşkın kadın ve ço­cuğun yaşamını yitirdiği ve bundan daha fazlası­nın açlık ve ölümle yüzleştiği bir savaş daha var…

Diğer taraftan NATO, her ne kadar soğuk sa­vaş dönemindekine benzer bir tutum sergili­yor olsa da Avrupa’da aşırı sağ olarak adlan­dırılan siyasi partilerin küresel karşıtlığı ile ABD seçimlerinde iktidara gelme olasılığı güç­lü Trump’ın en bariz özelliğinin küresel kar­şıtlığıyla müesses nizamı tehdit ediyor oluşu, kurumun geleceği açısından önemli risklerdir. Dolayısıyla Trump’a yapılan dehşet verici su­ikast girişimi, bu açıdan da düşündürücüdür.

Müesses nizama en büyük tehditse ekonomik (teknolojik) dönüşümden geliyor…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye artık Şanghay Beşlisi'ne daimi üye olarak katılma­lıdır” sözü, kritik bir tartışmayı da başlattı. Oysa Türkiye, hem AB’ye hem de ŞİÖ üye ol­mak diğer taraftan da NATO’da müttefikliğe devam etmek istiyor ve çelişkili gibi görünen bu durum, aslında jeoekonominin çoklu tan­dansıyla örtüşmektedir.

Günümüzde küreselleşme olgusunu dünyaya angaje eden baş aktör ABD’nin DTÖ’nün kural­larına uymadığı ve giderek küreselleşmeden çı­kılarak bölgesel oluşumlara kayan bir teknolojik dönüşüm süreci içerisindeyiz. İşte bu noktada Türkiye’nin enflasyonla mücadele için geçici olarak katlanılan rant ekonomisinden çıkarak üretim ekonomisine geçişi ve yatırımlarını akıl­cı bir biçimde yönetmesi, bu dönüşümü yakala­mak açısından hayati öneme sahip.

Yeni bir dünya düzenine yelken açıyoruz

Dolayısıyla dönüşüme hizmet eden yatırım ve iş birlikleri nereden geliyorsa oranın kerteriz alındığı ve çoklu örgütlerin çevrelediği yeni bir dünya düzenine yelken açıyoruz. Bu en önem­li ticari partnerimiz AB’den olabileceği gibi ŞİÖ’nün önemli ülkesi Çin’den de olur, BAE’den de… Artık sadece verdiğimiz ve AB ile Gümrük Birliği meselesinde olduğu gibi alamadıklarımı­za değil, karşılıklı kazan-kazan ekonomik iş bir­liklerine yönelmenin zamanı gelmiştir.

Son olarak zirvede, Türkiye'nin savunmada yüzde 2 hedefine ulaşması takdirle karşılanmış. Bu vatan, emperyalist ülkelerin işgal ettiği top­rakları nasıl şüheda ile kazandıysa, senelerdir o toprakları korumak için mücadele ettiği terör örgütlerine de geçit vermeyecek kadar güçlüdür. Özetle şarkıda olduğu gibi “gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz sizden”…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar ve altın 29 Temmuz 2024