Çok daha fazla dış borç, çok daha yavaş büyüme ve yatırımlarda düşüş
Tablodaki değerler çok çarpıcı. İktidardaki partinin işbaşına geçtiği 2003 yılından bu yana gerçekleşen büyüme oranları ile özel yatırım harcamalarındaki artış oranlarını alt dönemler itibariyle karşılaştırıyor bu değerler. Ayrıca, cari işlemler açığının ve net dış finansmanın (net dış borçlanmanın) milli gelire oranları var tabloda. Oldukça basit ama ekonomimizin içinde bulunduğu sorunları anlamak açısından çok yararlı bir tablo.
Dört ayrı dönem itibariyle ortalamalar yer alıyor. Yatırım ve gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) artış oranları için ortalamalar, her çeyrekteki yıllık artış oranlarının ortalamaları. Cari açık ve net dış finansman için verilen ortalamalar ise, herhangi bir çeyrekte bu değişkenlerin aldıkları değerlerin o çeyreğin GSYH’sına oranlarının ortalamaları.
Bir: 2003-2007 döneminde özel yatırımlar hızla artıyor. GSYH büyüme oranımız ise yüzde 7 gibi oldukça yüksek bir oranda. İki: Oysa 2008 ile başlayan dönemin ortalama özel yatırım artışı çok düşük. GSYH büyümesi ise ilk dönemin yarısına düşüyor. Üç: 2012 ile başlayan dönemde özel yatırımlar azalıyor. GSYH büyümesi ise daha da düşüyor. Dört: Cari işlemler açığı ve net dış borçlanma bu seyrin tam tersi bir gelişme gösteriyor.
Lafı uzatmanın anlamı yok: 2008 ve sonrasında, 2003-2007 dönemine kıyasla daha fazla net dış borçlanma yapmamıza rağmen, büyüme oranımız yarı yarıya azalıyor, özel yatırımların artış oranı ise altıda bire düşüyor. 2012 ve sonrasında ise durum, özellikle özel yatırım harcamaları ve net dış borçlanma açısından daha da vahimleşiyor.
Bu yılın ikinci yarısı ile 2015’te bu tablonun olumlu yönde değişme olasılığı var mı? Ne yazık ki yok.
Önce tabloda yer almayan 2014’ün ikinci yarısına bakayım. Üçüncü çeyreğe ilişkin GSYH değerlerini iki hafta sonra öğreneceğiz. Ancak daha önce yayınlanan veriler, 2014’ün GSYH büyüme oranının 2012 ve sonrası dönemdeki ortalama büyüme oranı kadar olacağını ima ediyor. Özel yatırımlardaki düşüş ise daha şiddetli bir düzeyde seyrediyor. Buna karşılık, hem cari açıkta hem de net dış finansmanda bir miktar düşüş olacak. Yine de cari denge 2003-2007 ortalamasının oldukça üzerinde bir açık verecek.
2015’te büyüme oranımızın ne değer alacağı üç unsura bağlı. Yurtdışı finansal piyasalarda gerçekleşmesi en muhtemel senaryo, bizim gibi ülkelere daha az net dış finansman geleceği senaryosu. Bu, büyüme oranımızı düşürücü yönde çalışacak. Buna karşılık, seçim yılı olmasının da etkisiyle kamu harcamaları artabilir ve büyüme oranını yükseltici yönde çalışabilir. Üçüncüsü, yine seçim yılının etkisiyle, tüketici kredilerinin artış oranının yükselmesini engelleyen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kararları gevşetilebilir. Bu da büyüme oranını artıracak bir gelişme olur.
Bu üç unsurun büyüme üzerine net etkisi ne olur? Şimdiden belirtmek zor. Zira kamu harcamalarının ne kadar artırılacağına ve kredi kısıtlarının ne kadar gevşetileceğine bağlı. Ama şunlar kolaylıkla belirtilebilir:
Bir: Bu yolla sağlanan büyüme, net dış finansmanın azaldığı bir ortamda Türkiye’nin riskini artırır. İki: Dolayısıyla, bu büyüme artışı kalıcı olmaz.
Bu rahatsızlık verici tablodan kurtulmak isteyen herkesin şapkasını önüne alıp düşünmesi gerekiyor. Düşünmek istemeyen ise 2003-2007 dönemi ile avunmaya çalışabilir.