Çok çalıştık çok ama?

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Kar amaçlı kurumlar pazarlara sunacakları ürünleri belirlerlerken araştırırlar, soruştururlar, denemeler yaparlar, ürün ve hizmetlerini pozisyonlar tanıtım yaparlar. Her ürün için gerekiyorsa ayrı kar zarar cetvelleri hazırlarlar, satış ve karlılığı takip ederler. Peki, kârı ölçülemeyen kurumların hizmet portföyleri neye göre nasıl belirlerler? Hele kârım nasılsa ölçülemez fatalizmine sığınılma olanağı varken bu kurumların etkililiği ve etkinliği neye göre ölçülür? Neden ölçülsün? Ürünler, hizmetler hangi kıstaslara göre seçilir? Bu ürün ve hizmetlerin üretimine harcanan kaynakların israf edilip edilmediğine nasıl karar verilir? Kurumların CEO’larının başarılı olup olmadıkları nasıl kararlaştırılır?

Bu tür kurumların faaliyet raporlarını incelerseniz tüm bu sorulara cevap verilmediğini, verilemediğini kolaylıkla görürsünüz. Raporlar hakikaten faaliyet raporlarıdır. Kurumun faaliyetlerini listelerler. Şu kadar seyahat, şu kadar kişi, bu kadar rapor gibi çıktı sonuçlarını verirler. Sonuç ve etki konusu hiç işlenmez. Bunun iki nedeni var. Birincisi kârı ölçülemeyen kurumların bu amaçla hazırlanan üniversal kabul görmüş bir muhasebe sistemine sahip olmaması. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Yoksa yok (aslında var). İkincisi biraz vahim. Bu kurumların ölçülemeyen kârlarını ölçme yolunda az sayıda da olsa atılan adımlara en büyük itiraz kimden geliyor biliyor musunuz? Bu tür kurumları yönetenlerden.İstemiyorlar. Neden istemiyorlar? Vallahi ben Kanadalıların yalancısıyım. Kanadalılar kibar insanlardır onlara göre kârı ölçülemeyen örgütlerin kârını ölçmek için yapılan önerilere yapılan itirazların başında bunların karmaşık ve zaman alıcı olması itirazı geliyormuş. Bir diğer gerekçe de ki, itirazcılar bunda haklı görülüyor, yapılan önerilerin sebep-sonuç ilişkilendirmesini yapamadığı. Önce birinci gerekçeye bakalım. Kanadalılar kadar kibar olmadığım için söyleyeceklerimi yazılı medyada şunun bunun manevi şahsiyetini tahkir suçu işlemeden söyleyeyim. Böyle saçma gerekçe olmaz. Düşünebiliyor musunuz? Bir şirket yönetimi kar-zarar tablosu yayınlamıyor çünkü bu tabloyu hazırlamak için tutulması gereken muhasebe kayıtları karmaşık ve zaman alıyor. Gelelim ikinci gerekçeye. Bu gerekçe de aslında bahane. Evet, yapılan öneriler sebep-sonuç ilişkilerini belirlemeye yaramayabilir ama (ki bunu yapacak modeller de var) kar amacı güden kurumlarda kullanılan muhasebe de sebep-sonuç ilişkilerini tanımlamaz. Yani ne yapalım defter tutmayalım mı? Sizin anlayacağınız bu kurumları yönetenlerin kardan sorumlu tutulmak işlerine gelmiyor. Çok meşgulüz çok diyerek kaynak harcamak, daha fazla kaynak istemek dururken neden dertsiz başlarını derde soksunlar?

Karı ölçülemeyen kurumların ilk işleri bu kurumların etkililiği ve etkinliğini kaydedecek ve raporlayacak bir muhasebe sistemini kurmak olmalıdır. Yoksa havanda su dövenle iş yapanı ayırt edemeyiz. İşte bu ayırım yapılmadığı içindir ki bu tür kurumların çoğu döner dolaşır know-how yerine know-who ile idare edilen politize arpalıklara döner. Kimse alınmasın. Bu benim senelerdir uğraştığım, düzinelerle ülkedeki bu tür kurumlardan gözlediğim bir şey.

Peki, “Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini ” diye çare soracaksanız bulunur elbette. İster devlete ister özel sektöre ait olsun, bu tür kurumların yönetimleri kullandıkları kaynaklar ile sadece ne kadar meşguliyet sağladıklarından değil, ürettikleri sonuç ve etkilerden sorumlu tutulmalıdırlar. Söz gelimi bir yatırım teşvik kurumu kuracaksanız ve bu kurum yatırım geliştirme ve yatırım promosyonu gibi iki ana dalda hizmet üretecekse bunlardan kaç tane ürettiğine değil, üretip de ne sonuçlar aldığına ve ne etki uyandırdığına bakmak gerekir. Bu bilinç ve sorumluluğun yerleştirilmesi konuda atılan ilk adım olmalıdır.

Sağlıcakla kalın

 

(1)Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini? Diyen şair Namık Kemal’e Atatürk’ün Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini; Bulunur kurtaracak baht-ı kara mâderini! Cevabından. Not: Mâder Farsça ana demek ama beyitte vatan anlamına kullanılmış.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019