“Çok bilen, çok yanılır”
1036-1043-80
“Çok bilen, çok yanılır”
NOT DEFTERİ / Dr. Uğur TANDOĞAN
[email protected]
Bir ilân
Adam, gazeteye ilân vermiş: “32 ciltlik Ana Britannica Ansiklopedisi uygun fiyata satılıktır. Evlendim; karım her şeyi biliyor.”
Bir yönetici
Bir eğitimdeydim. Bir grup yöneticiye insan kaynakları yönetimi eğitimi veriyordum. “Eğitim ve geliştirme” modülünü bitirirken son bir nokta olarak şöyle bir ifade koymuştum: Her şeyi bilirim diyen kişiden korkmalıdır. Çünkü bilmediğini bilmemektedir.” Sonra da yukarıdaki fıkrayı anlattım.
Bir yönetici bunu görünce şöyle dedi: “Çok doğru hocam. Eskiden çalışmış olduğum bir şirkette böyle bir genel müdürümüz vardı. Aynen böyle idi. Adını kullanmaz olmuştuk. Bizim aramızdaki adı 'Çok Bilen' idi.”
Akademik merakım depreşti, sordum: “Nasıldı? Ne yapardı?” Eğitimdeki yönetici şöyle devam etti: “Şirket, bir aile şirketi idi. Bu çok bilen adam, şirkete alt seviyelerden girmişti. Patronların da gözüne girdi, basamakları hızla çıktı. Genel müdür yardımcısı oldu. Becerikli idi. Öğrenimi öyle ahım şahım değildi, ama ağzı laf yapardı. Sanırım patronları etkileyen de o olmuştu. Ama iki ayağının üstünde kırk yalan söyleyebilirdi. Zaten bizim patronlar tertemiz, saf insanlardı; onun yalanlarına kandılar. O andaki genel müdür emekli olunca patronlar bu çok bilen adamı tam yetkili genel müdür yaptılar. İşte her şey ondan sonra başladı. Bizim genel müdür “Ben neymişim be abi?” oldu.
Duyduğumuza göre o dönemki diğer genel müdür yardımcılarından bazıları da onun genel müdür olmasına destek olmuştu. “Çok Bilen”, genel müdür olunca önce bu kendisine destek olan genel müdür yardımcılarını teker teker tasfiye etti. Çevresine sadece kendisini “evetleyen” kişileri atadı. Onların dolduruşu ile kendini gerçekten her şeyi bilir sandı; kimseyi dinlemedi. Finanstan, pazarlamaya, üretime hep o karar verdi. Şirketin değerli arsalarını sattı. “Prestij önemlidir” diye diye anlamsız harcamalar yaptı; paraları çarçur etti. Tedarikçilerden büyük müşterilere kadar herkesle bir şekilde kavga etti.
İnsanlar patronlara gidişatı anlatmaya çalıştı. Ama “Çok Bilen”, her seferinde patronları kandırmayı başardı. Konuşunca şirketi öyle bir anlatıyordu ki, bizler bile “Bu hangi şirket?” diye şaşırıyorduk. Anlattığı şirketle, gerçek şirket aynı değildi. Ayrı bir dünya yaratmıştı. Şirkette kimse ağzını açamaz olmuştu. İtiraz edeni işten çıkarıyordu. Çevresinde sadece onun her yaptığını doğrulayan kişiler kalmıştı.
Gerçekten de “Çok Bilen”’in öyküsü bayağı ilginç bir hal almıştı. Merakla sordum tekrar: “ Film nerde koptu?” Eğitime katılan yönetici anlattı: “Film kopmadan ben şirketten ayrıldım. Bir sabah patronların evine haciz memurları geldiğinde film tam anlamıyla koptu. Ancak o zaman yanlış adama güvendiklerini öğrenmişlerdi. Ama çok geçti; ortada şirket falan da kalmamıştı. Siz tabi “Çok Bilen”’i soracaksınız. Ben işten ayrıldıktan sonra onu görmedim. Şirkete gelen haciz memurları da “Çok Bilen”’i görememişler. “Çok Bilen” sır olmuştu. Nerde olduğu bilinmiyor. Olan, o şirkette çalışanlara ve de yılların emeğine oldu. Her şeylerini kaptıran patronlar tekrar usta olarak çalışmaya başlamışlar.”
“Çok bilenlerden korkmalı” dedim. Başka bir modüle geçtik.
Bir yorum
Yönetimlerde “çok bilen” (!) kişiler, tehlikelidir. Atalarımız ne demiş “Çok bilen, çok yanılır.” Çok bilenler, her şeyi bilirler; ama yanıldıklarını bilmezler. Ya da bilmezden gelirler. Eğer işletmede demokratik bir ortam da yoksa, yanıldıklarını söyleyenleri sustururlar. Yanlarına aldıkları goygoycuların şişirmesi ile kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sanmaya başlarlar. O zaman daha da pervasız ve daha da tehlikeli olurlar. Ve bu çok bilen kişilerin yetkisi ne kadar çoksa, yanılmalarının işletmeye getireceği maliyet de o denli yüksek olur.
Sizin işletmelerinizde de çok bilenler var mı?