Coğrafya ve imparatorluk

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Çinde Rusya da imparatorluk olmaya yazgılı coğrafyalarda kurulu ülkeler. Çin, etnik homojenliğe çok yaklaşmış muazzam nüfuslu 4000 yıllık kadim bir medeniyet iken – ‘ulus olmaya teşebbüs eden bir medeniyet’ (Lucian Pye) mi gerçekten yoksa bu Çin’i inceleyen Batılıların anlamadıkları bir konudan mı ibaret? – bugünkü Rusya bile –bırakalım SSCB’yi- sadece Rus etnik unsuruyla asla kontrol edilemeyecek olan bir çeşitliliğe ve coğrafyaya yayılmış durumda. Sadece kışın donan limanları dahi “sıcak denizlere inmenin” hiç de boş bir laf olmadığını söylüyor. Boş laf olsaydı Büyük Petro bunu söylemezdi diye ekleyebiliriz. Peki nedir? Neden Çin bu kadar başarılıyken Rusya –dikkat SSCB değil, o çoktan dağıldı- hala bir ekonomik güç olamıyor? Olamıyor çünkü imparatorluklar veya imparatorluk adayları arasında – ABD, Çin, hatta Avrupa- Rusya en sonda geliyor.

Misal Bolşevikler. Bolşevikler uzun bir devrimci geleneğin son temsilcileri arasındaydılar. Ekonomisi hazır olmayan Çarlık kazanamayacağı bir savaşa girmişti. Bolşevikler Şubat Devrimi sonrası koşullarında SR (köylü) partisinin toprakların dağıtılması programını benimsediler ve savaşa derhal son verme çağrısında bulundular. Köylüler topraklara zaten el koymaktaydılar ve çocuklarının cepheden dönmesini istiyorlardı. Bu benimseme –yani Bolşevik programının SR programıyla melezlenmesi ki sonraki yıllarda işçi-köylü ittifakı adıyla yenilenerek devam ettirilmeye çalışılacaktı- tuttu. Ancak köylü partisini aşan bir evrensel ideoloji gerekliydi. Gerekliydi çünkü bu kadar çok sayıda etnik gruba ev sahipliği yapan devasa bir coğrafyada “tutkal” görevini ifa etmesi beklenir. Ancak o kadardı. Bolşeviklerin bu tür bir mitolojik katkı dışında Marksizm’den alacakları pratik bir tavsiye yoktu. Nitekim pratikte her şeye el koyma anlamına gelen ‘savaş komünizmi’ tarihin en büyük hiperenflasyonuyla sonuçlandı. İç savaş kazanıldı ama ekonomi durdu ve Bolşevik programının Marksist öğesini/bacağını oluşturan öncü işçiler öldü. 1918-22 arası salgının da etkisiyle 9.7 milyon kişi öldü –1914-18 arasının üç katından fazla- ve bir felaketle karşı karşıya kalındı. Lenin NEP’i –bir kısım burjuvaya tarımsal artık ürünü pazarlama ve ticaret yapma, kar etme imkânları tanıyan Yeni Ekonomik Politika; ‘savaş komünizminden’ vaz geçilmesi- icat etti ve Bukharin NEP’in on yıllarca süreceğini ileri sürdü. Başlangıçta niyet de buydu. NEP işe yaradı. SSCB, 1913 Çarlık üretim rakamlarını 1928’de yakaladı. Savaş-devrim-iç savaş sarmalıyla saf ekonomi açısından 15 yıl kaybedilmişti diyebiliriz. Bu elbette kaçınılmaz bir sonuçtu.

NEP’in yürümeyeceğinin işareti 1925-1926 kışında tarımsal ürünlerin arzı düşünce belli oldu. Ocak 1927 Plenum kararı kolektivizasyonun ilk işaretidir. Elbette kolektifleştirme –yani devletin tarımsal artık ürüne doğrudan el koyması- kararı alınmadı. Ancak bunun akla geldiği görülüyor. Sonrası malum. Burada hız/ miktar/fiyat ve sektörel öncelikler arasında dengeli büyüme ve dengesizliklere yol açarak büyüme patikaları arasında bir tercih yapılıyordu. Elbette bu tercihin bazı sınıf ve zümrelere kazandıracak, bazılarına da kaybettirecek sonuçları vardı. Temeldeki problem, arazinin genişliğine ve tarımsal ürün/maden çeşitliliğine rağmen ki SSCB dev bir coğrafyaydı, talebin arzı aşmasıydı. Rusya’nın dış sömürgeleri olmadığı için arzulanan sanayileşme hızını yakalayacak yatırımların yapılmasını sağlayacak ve nüfusu aynı anda tümüyle besleyecek kaynaklar yoktu. Ayrıca bu yatırımlar yapılırken teknik seçiminin işgücüne etkisi, işgücünün dönüştürülmesi/eğitilmesi gibi önemli sorunlar da gündemdeydi. İlk karar köylülüğün tasfiyesi oldu. Bu kadar hız ve şiddetle yapılan kalkınma hamlesi, bilinçli tasarımla/planlamayla hedeflenen ‘geç sanayi devrimi’ çoğunluğu köylü olan toplumu darmadağın edecekti ve etti de. Üstelik emperyalizmin müdahale edeceği beklentisiyle sanayileşmenin silah sanayisine dönüşecek tipte bir ağır sanayiye yaslanması tercihi de yapılmıştı. Bir kez o noktaya gelindikten sonra, o coğrafya ve tarihle büyük dönüşüme kalkışılmaması, tempoyu düşük tutarak beklenmesi durumunda da maliyet yine çok yüksek olacaktı. Stalin’in yaptığı bir anlamda bu kararı vermektir. Çok daha önemlisi Stalin sonrasında sistemin yenilenmesi başarılamadı. SSCB biraz da büyüklüğünün lanetine uğradı. Özünde elbette ki “Yeni Çarlık’ idi. Aşırı genişlemişti ve geri çekilmeyi zamanında başaramadığı için içine doğru büzülerek çöktü.

Çin bambaşka. Çin de NEP yaptı fakat Çin NEP’i orijinal Rus fikrinin hem tam bir uygulaması oldu hemde onu mantıksal sonucuna götürdü. Yani ÇKP kontrolünde tam boy bir kapitalizm. Çin’in hikayesi Deng Xiaoping ve onun Süper-NEP uygulamasıyla 1978’de yeniden başladı. Önceki 28 yıl kayıptır. Bugün Çin İmparatorluğu yavaş yavaş 1820’de Batı tarafından kısmen sömürgeleştirilmeden önceki global ağırlığına yaklaşıyorsa bunda imparatorluğun köylülükle ilişkisini doğru kurması, etnik homojenliği sağlamış olması –veya bunun konu olmaması- ve ulusal çıkarı açıkça en başa yazan pragmatizminin payı büyük.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019