Çocuklara maddi yardım kapanmakta olan demografik fırsat penceresine çare olur mu?

Seyfettin GÜRSEL
Seyfettin GÜRSEL Seyfettin GÜRSEL [email protected]

Geçen pazartesi Cumhurbaşka­nı 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti ve evliliğe ama özellikle do­ğum oranını artırma amacıyla ço­cuklara yapılacak maddi yardım­ları açıkladı. Bu yardımların amacı açıkça söylenmese de son yıllarda nüfus artışında ortaya çıkan çok sert düşüşü geriye çevirmek.

Uzun süredir yüzde 2’nin üzerinde sey­reden nüfus artışı 2000’lerin ikin­ci yarısında hızla azalarak önce yüzde 1’e indi 2023’te yüzde 0,4’e geriledi. Bu sert düşüş doğurganlı­ğın azalmasından kaynaklandı. 21. Yüzyılın başında yüzde 2 olan ka­ba doğurganlık hızı 2023’te yüzde 1,1’e, doğurganlık yaşındaki kadın başına çocuk sayısı da 2,4’ten 1,5’e geriledi.

Demografik fırsat penceresi erken kapanıyor

Diyebilirsiniz ki “Bunun ne sa­kıncası var? Daha az çocuk daha eğitimli ve daha sağlıklı çocuk, hatta daha az yoksulluk demek­tir.” Bir bakıma haklı olabilirsiniz. Ama ne yazık ki bu gidişat demog­rafik fırsat penceresini fazlasıyla erken bir kapanışa doğru götürü­yor ve bunun ciddi sakıncaları var.

Demografik fırsat penceresi kı­saca, çalışabilir nüfusun (15-64) artmasına paralel olarak bu nüfu­sun büyük bölümünün istihdam­da yer alarak üretken ha­le gelmesi ve bu nüfusun da eğitim seviyesinde ar­tış ve teknolojik gelişme sayesinde giderek daha verimli olması şeklin­de tanımlanabilir.

Kaba­ca 19. yüzyılın ikinci ya­rısından itibaren tıp ala­nındaki gelişmeler ölüm oranları hızla azaltmış ve insanlık tarihinde ilk kez yüksek ve istikrarlı nüfus ar­tışı başlamıştır. Bu artış bir aşa­ma sonra çalışabilir nüfusu daha da hızlı arttırarak toplam nüfus içindeki payını yükseltmiştir. Nü­fusun giderek büyük bölümü gelir yaratır oldukça yaşlı nüfusa da ge­çinilebilir emekli maaşları bağla­mak mümkün olmuştur.

Günümüzün yüksek kişi başı gelire sahip, sanayileşmiş ülkele­rinde demografik fırsat kiminde bir asrı aşan kiminde 60-70 yılı bulan bir sürede başarıyla kulla­nılmıştır. Türkiye’de demografik fırsat penceresinin 1970’lerden sonra açıldığı görülüyor. 1935 ile 1970 arasında yüzde 53-54 civa­rında seyreden çalışabilir nüfu­sun payı 2 binli yılların ikinci ya­rısında yüzde 67 civarına ulaş­mış, son yıllarda ise yatay seyre geçmiştir. 2023 yılında bu pay yüzde 68,3’tür.

Bu arada yaşlı nü­fusun (65+) toplam içindeki pa­yı da yüzde 4,4’ten 2023’te yüzde 10,2’ye yükseldi. TÜİK’in tahmin­lerine göre çalışabilir nüfusun pa­yı 2030 yılında ancak yüzde 69 ci­varına yükselebiliyor ardından da düşüş başlıyor. Yaşlı nüfusun payı ise yüzde 13,5’e yükseliyor ve art­maya devam ediyor.

Çalışabilir nüfus oranı hala düşük

Bu dönemde Türkiye demog­rafik fırsatı ne yazık ki yeterince kullanamadı. 1970’ten 2008’e çalı­şabilir nüfus, yaklaşık 15 milyon­dan 48 milyona yükseldi ama sa­nayileşme yeterince hızlı olama­dığından bir yandan kişi başı gelir ancak orta gelir seviyesine yükse­lebildi diğer yandan çalışabilir ka­dın nüfusunun ancak dörtte biri işgücünde yer alabildi. 2008’den 2023’e ise çalışabilir nüfus artı­şı düşük bir tempoyla ancak 58 milyona gelebildi ama artış artık durmak üzere.

Bu sürede yegâne olumlu gelişme kadınların işgücü­ne katılımı, eğitim düzeylerinde­ki hızlı artış sayesinin yüzde 37’ye yükselmesidir. Ancak yüzde 57-58 ile Avrupa’nın en düşük kadın ka­tılım oranlarına sahip Yunanistan ve İtalya’nın bir hayli gerisinde ol­duğumuzu hatırlatayım. Gelişmiş ülkelerde çalışabilir nüfusun en az yüzde 65’i istihdamdayken Türki­ye’de bu oran yüzde 50’ye bile ge­lemedi.

Bu düşük oranın bir diğer nede­ni de emeklilik yaşının Türkiye’de çok düşük tutulması. Gelişmiş ül­kelerde 64 yaşın altında kimseye emekli maaşı bağlanmaz. Türki­ye’de uzun süre kadınlar ve erkek­ler 40’lı ve 50’li yaşlarda emek­li olabildiler. SGK bu bonkörlüğü kaldıramaz hale gelince 2001 kri­zinden sonra yapılan düzenleme­lerle sorun en azından bir süreli­ğine ötelenmişti. 2023 seçimle­rinde verilen EYT taviziyle başa dönüldü.

Çocuk yardımları soruna çare olabilir mi?

Türkiye’de demografik fırsat penceresinin bu gidişle en geç 2030’lu yılların başında kapana­cağı açıkça görülüyor. İktidar fır­sat penceresini daha uzun bir sü­re açık tutabilmek için kadınları çocuk yardımıyla daha çok doğur­maya teşvik etmeye karar vermiş durumda. Teşvik etkili olursa nü­fus yeniden artışa geçecek bir ku­şak sonra da çalışabilir nüfus art­maya başlayacak.

Bu beklentinin ne kadar gerçek­çi olduğunu anlamak için çocuk yardımlarına yakından bakalım. İlk çocuk için yardım tek seferlik 5.000 TL. Tek çocuğun nüfus ar­tışına katkısı olmadığından dev­let baba ilk bebeğe çeyrek altın hediye ediyor o kadar. İkinci ço­cuğa ayda 1.500 TL; çok düşük bir meblağ. Tek çocukla yetinme­ye karar veren hiçbir aile bu para için ikinci çocuğu yapmak iste­mez. Esas yardım üçüncü çocuk­ta başlıyor. Her ay 5.000 TL. Yılda 60.000 TL eder. Dördüncü çocuk gelirse yılda 120.000 TL.

Küçüm­senmeyecek bir meblağ. Ancak ne kadar etkili olacağı hakkında fikir yürütmek için kimin için ve hangi koşullarda diye sormak ge­rekiyor. Orta ve genç kuşakta ai­lelerin çoğunlukla bir ya da iki çocukla yetinmelerinin birden fazla nedeni var ama başlıca ne­deni devlet okullarının eğitimini yetersiz bulduklarından çocukla­rını özel okullara vermek isteme­leri, bu okullarda da eğitim mali­yetinin büyük ölçüde artmış, hat­ta katlanılamaz duruma gelmiş olmasıdır.

Çareyi ‘nerede’ aramamız lazım?..

Dolayısıyla nüfusun büyük ço­ğunluğunu teşkil eden orta ve or­ta üst gelirli ailelerde ayda 5.000 TL üçüncü çocuğun yemek ve ser­vis parasına bile yetmeyeceğin­den etkili olması düşük ihtimal. Yüksek gelirlilerde ise ayda 5.000 TL’nin marjinal gelir etkisi çok düşük olduğundan zaten bir et­kisi olmaz. Bu yardım sadece dü­şük gelirli kesimde etkili olabi­lir. Medyan gelirin yüzde 60’nın altındaki nüfusun payı yaklaşık yüzde 20’dir. Bu kesimde yardım sayesinde doğurganlıkta bir artış olsa bile nüfus artışına etkisi sı­nırlı kalacaktır.

Peki, çareler nerede aranma­lı? Görüşümü kısaca paylaşayım: Birincisi çalışabilir nüfusta istih­dam oranı yükselteceksiniz, bu­nun için de bir yandan kadınların istihdama katılımını daha hızlı bir tempoda artırmanın yolları­nı arayacaksınız… Diğer yandan emeklilik yaşını hızla yukarı çe­keceksiniz. İkincisi de son yıllar­da durağanlaşan emekli verimlili­ğini artırmak için kaliteli eğitimi ve teknolojik gelişmeye daha fazla kaynak ayıracaksınız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar