Çocuk ve ilkgençlik edebiyatının kardeleni

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

 

 

Kasım ayında gerçekleştirilecek Tüyap İstanbul Kitap Fuarı'nın Onur Yazarı Gülten Dayıoğlu... Fuarın her yıl Onur Yazarı için yayınladığı kitabı bu sene de benim hazırlamam istendi... Bu nedenle Haziran ve Temmuz aylarında haftada en az bir, kimi defalar da iki-üç kez buluştuk Şişli'deki Dayıoğlu Hukuk Bürosu'nda Gülten Hanım ile... Yaşamöyküsünü dinledim. Daha doğrusu ben sordum, o anlattı. Sakin bir ses tonuyla sözcüklere dökerken yaşamını, önümüzdeki yıl yarım asra ulaşacak yazarlık hayatının - yetmiş yedi yaşındayken, tıpkı ilk yazdığı günlerdeki gibi - bugün de ne kadar önemli olduğunu, nasıl soluk soluğa kotarıldığını hissettirdi. Kimi zaman gözleri daldı, kimi kez içindeki fırtınalardan birkaç esintiyi de duyumsayabildim derinlerde bir yerlerde...

Sonra, o tatile gitti... Ağustos, benim bu kitabı hazırlama ayımdı. Bantları dinledikçe, yapılan tapeleri okudukça onun yazarlık savaşını daha çok hissettim. Kendi başına, dişiyle, tırnağıyla, yüreğiyle mücadele ederek ulaşmıştı yazarlık mertebesinin üst katlarına... Sonra, yabancı dillerde basılan yetişkin edebiyatı yazarlarımızın sayısı daha parmakla gösterilirken, Türkiye sınırlarının da ötesine geçerek yine kendi çabalarıyla birçok dilde okunan bir yazar olmuştu.
Hiç hevesi kırılmadan, yılmadan, azimle, hırsla çalışmış, çalışmış, çalışmıştı... Gözlemler, araştırmalar yapmış, başarıya ulaşmak için gerektiğinde bütün kapıları çalmaktan çekinmemişti.
Aslında örnek alınacak büyük bir başarı öyküsüydü bana sıcak, içten, mütevazı bir tonla anlattığı...
Evden getirdiği küçük kurabiyeler, elde hazırlanmış mantılar, börekler, çörekler eşliğinde dillendirdiği yetmiş yedi yılda, annesiyle birlikte yaşadığı sıkıntılı günlere, acılara rağmen taşlarını nasıl tek tek, sabırla üst üste koyarak yaşamını oluşturduğunu kitabın biçimi belleğimde gelişmeye başladıkça çok daha iyi anlayacaktım.

Vurgulamam gereken, bugün piyasada olan onlarca kitabıyla çocuk ve ilkgençlik edebiyatında ulaştığı noktaya nasıl soluk soluğa, uğraşa didine, yılmadan, direnerek geldiğiydi. Yazarlığın yanısıra iyi bir eşi, iyi bir anneyi, iyi bir öğretmeni de içinde barındıran örnek bir yaşamdı onunkisi... Ve tabii ki başta eşi Cevdet Bey, ailesi de her zaman yanında olmuş, her konuda güvenmiş, desteklemişlerdi. O da hem annesini, hem de ailesini onurlandıracak bir noktaya taşımıştı kendini...

İşte bu hikâyenin yer alacağı kitabın, onun anlattığı gibi içten, sıcacık olmasını istedim; o nedenle de çok müdahale etmemeye çalıştım. Nitekim, sevgili dostum Nermin Sayın, bütün kitaplarımda olduğu gibi son okumaların ilkini yaptığında "Gülten Hanım, çocuk ve ilkgençlik edebiyatının kardeleni" deyiverdi ve benim de giriş yazımın başlığı belirlenmiş oldu...
Bu cümle hoşuma gitti, çünkü Gülten Hanım'ın sohbetimiz sırasında bana geçirdiği duyguları, ben de kitaba yansıtabilmiştim ki Nermin, böyle demişti... Umarım sizler de Gülten Dayıoğlu'nun - kitaplarının yanısıra - yaşamöyküsünü de çocuklarınıza okutur, azmin en güzel bir örneği ve sonucuyla karşılaşmalarını sağlarsınız.

"Fadiş"le, "Dört Kardeştiler"le yani Gülten Dayıoğlu'nun kitaplarıyla büyüyen kuşağın bir ferdi olarak onu tanıdıktan sonra, ki herhalde 20 yılı aşkın bir süre geçmiştir, hayal ettiğim yazardan farklı olmadığını görmüştüm. Hele bu kitabın hazırlıklarında eşi Cevdet, oğulları Cemal ve Murat Beylerle gösterdikleri dostluk ve yakınlık, ince ev sahipliği bu duygumu daha da pekiştirdi.
Kitapta, Gülten Hanım'ın çocuk ve ilkgençlik edebiyatına bulunduğu yerden bakarken nasıl evrensel olanı kavramaya çalıştığını da fark edeceksiniz. Güncelin ve evrenselin edebiyatını yapmaya çalışıyor... Sık sık konuyla ilgili bilimadamlarına danıştığı, yabancı olduğu alanlarda binlerce sayfa okuduğu fantastik kitapları da bunların örnekleri...
Gülten Dayıoğlu'yla sohbetlerimizde fark ettiklerimden birisi de çocuklar için yazarken ruhen de çocuk kalabilmeyi becerebilmiş olması... Belki de bu nedenle çok seviliyor, çok okunuyor! Yoksa, içinde taşıdığı o muhteşem duyguyu sürdürebilmek, çocuk kalabilmek için mi yazıyor? Kimbilir?! Ne diyordu şair, "gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar