Çivisi çıkmış ekonomi…

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Amin Malouf'un "Çivisi Çıkmış Dünya"sı şöyle bir girizgâhla başlar:

"Pusulasız bir halde girdik yeni yüzyıla. Daha ilk aylardan başlayarak, dünyanın hepten çivisinin çıktığını düşündüren kaygı verici olaylar meydana geliyor; üstelik bunlar birçok alanda gerçekleşiyor -entelektüel dünyanın, finans dünyasının, iklimin, jeopolitiğin, etiğin çivisi çıkmış durumda."

Malouf, birbiriyle ilintili, birbirini besleyen, birbirini oluşturan; aynı zamanda birbirinden bağımsız birer "değişken", birer "değiştirici güç", birer "dinamik" olan bu kavramlar arasında "finans dünyasını" da sayarken, aslında "ekonomik sistem" kavramını imâ ediyor olsa gerek.

Zaten, "hayata" baktığınızda sadece "finans dünyasının" değil; o dünyanın, egemenlik simgesi mimariyle bilmem kaç katlı "kulelerini" merkezine diktiği yerleşik kapitalist ekonomik sistemin de "çivilerinden" kurtulduğu bir zamandayız.

Gücün tükenişi…

İşin daha da kötüsü, ortalıkta ne o "çivileri" yerine çakacak; ne de -denizci tabiriyle, sistemin karinasını, dümen dolabını, pusulasını, makinelerini, can filikalarını onaracak bir siyasi, ekonomik, entelektüel güç görünüyor. 2008 yılının son çeyreğinde patlayan "finans krizi"nden itibaren tüm dünyanın ve tabii bizim de yaşadıklarımız kanıttır; fazla söze gerek yok!

Ama şuna gerek var: Bu kriz gösterdi ki; gerek "politik iktisadın" gerekse "kurumsal" siyasetin, çivisi çıkmış ekonomik sistemin dağılan parçalarını toparlama güç ve yeteneği eskisi gibi değil; tükeniyor! Veya tükenmiş de siyaset ve ekonomi kadroları şimdilik durumu görüntüyle idare etmeye çalışıyorlar!

Bugün Türkiye ekonomisinin boğuştuğu sorunlar bir yönüyle "küresel tablonun" izdüşümü. Diğer bir yönü daha var: 2008 krizi patlamasaydı bile bu sorunların hemen tümü ekonominin "bünyesinde" zaten mevcuttu; yaşanıyordu. Kriz öncesinden tek fark, küçük nispî marjlar içinde, biraz da masalla karışık bir geçici "iyi hal" görünümüydü.

Çözümsüzlük hali…

Artık geçici "iyi hal" görüntüsünün "iç bükey" aynada gerçeküstü çarpıklaştığı bir zaman dilimindeyiz. "Finans dünyasının" rengârenk balonları altında birkaç yıldır düz aynaya "façası yerinde" görüntüyle yansıyan ekonomi, bugün ne öncelikli sorunlarıyla baş edebiliyor ne de asıl işlevi olan iş, aş ve yaşam üretimini yerine getirebiliyor.

Bir "çözümsüzlük" sürecindeyiz; iş, aş ve yaşam üretimi dediğimiz asıl işlevin tökezlediği, durduğu, işlemediği ve nasıl işletileceğinin bilinmediği bir zaman dilimindeyiz. İşte, kitabî adıyla "istihdam" ya da insanî adıyla "işsizlik" sorunu…

Aslında, "sorun" sözcüğü "durumun" derin anlamını karşılamakta yetersiz kalıyor; belki mesele, problem ya da akademik dille "sorunsal" sözcükleri, istihdam gücünü yitirmiş, meseleyi çözme kabiliyeti tükenmiş ekonomik yapıyı daha derinliğine ifade edebilir.

Sadece bir durum tespiti olarak; istihdam meselesi tüm kökleriyle Türkiye ekonomisinin mevcut "yapısına" bağımlıdır; bu, bir!

Bu yapı, ülkenin çalışma çağına giren ve çalışabilir kadın, erkek tüm vatandaşlarını asgari şartlarda da olsa mutlaka "insan gibi" yaşatacak "yeni iş üretme" yeteneğinden, oldum olası yoksundur; bu iki!

Bugün baş edilemez noktaya varan "işsizliği" bırakın tümüyle çözmeyi, makul ölçülere çekebilmek için alınmış ve alınacak tüm kısmî; hattâ bazıları "istismara" açık tüm tedbirler, etkisiz kalmaya mahkûmdur. Çünkü, çözüm arayanlar, ekonomik yapının"özüyle" değil "sonuçlarıyla" oyalanmaktalar; bu, üç!

Her krizde olduğu gibi, istihdam meselesinin ağırlaşmasına gerekçe gösterilen 2008 krizi de bir şekilde geçici; ama ekonomi yüksek istihdam ekseninde, moda tabirle "yeniden yapılandırılmadığı" sürece, işsizlik "her şekilde" kalıcıdır; bu da dört.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013