Citizenfour Oscar aldı

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM [email protected]

Citizenfour, bir takma isim. Türkçesi: Dördüncü Vatandaş. ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’nda (NSA) çalışan bilişim uzmanı Edward Snowden’in 2013’te, kurumun gizli yazışmalarını dünya basınına açıklarken kullandığı takma isim. Halen, 10 yıldır beraber yaşadığı partneriyle Rusya’da siyasal sığınmacı. Tıpkı, WikiLeaks olayının baş aktörü Julian Assange’ın, 2012’den beri Londra’da Ekvator Büyükelçiği’nde sığınmacı olarak yaşaması gibi: İkisi de ABD Yönetimi’nin kirli çamaşırlarını ortalığa saçarak küresel bir tartışmaya neden oldular. Özel yaşamlarını öteleyerek, esas ülkelerinde değil, sığındıkları yerlerde belirsiz bir süreyle yaşamayı göze aldılar. 

Belgeselci Laura Poitras, Edward Snowden’in öyküsünü beyazperdeye taşıdı. 2 saat süren belgesel, Törkiş bir yapıda değil: Aktörler yok. Arka planda dramatik sesle edebiyat yapan da yok. Sadece Snowden ve bildiklerini dünyaya yaymasında yardımcı olanların sesleri, görüntüleri var. 

En Başarılı Uzun Metrajlı Belgesel sınıfında Oscar aldı. Başarılı kurgusu ve çekiminden öte, şu soruyu ekrana getiriyor: Devlet, vatandaşı “yönetmekle” mi yükümlüdür? Yani, vatandaş=yönetilen, devlet=yönetici midir? Yoksa, vatandaş= seçmen ve devlet=seçilmiş memur mudur? 

Snowden, dünyanın en özgürlükçü anayasasına sahip ABD’nin vatandaşı olduğu için ikinci seçeneği vurguluyor. Çünkü, o anayasanın daha Birinci Maddesi’nde özetle, “Basın özgürdür, parlamento bu özgürlüğü kısıtlayacak hiç bir yasa çıkartamaz” yazılı. 

Ama gerçek hayat bu kadar siyah- beyaz değil. O anayasanın memleketinde “bile” ABD vatandaşlarının iletişimini Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) dinlediğini, kaydettiğini dünya, 6 Haziran 2013’te Guardian, 7 Haziran’da Washington Post’ta ön sayfadan öğrendi. NSA, sadece Amerikalıları değil, gerekli gördüğü “herkesi” dinliyordu üstelik. Hem de 2007’de bu işe Microsoft’la başlamış, sonra Yahoo, Google, Facebook, PalTalk, YouTube, Skype, AOL ve Apple’la devam etmişti. Bu şirketler “öyle değildi, şöyleydi” diye sulusepken açıklamalar yapsalar bile, sunucularındaki kullanıcı bilgilerini devlete açmışlardı. Chicago Üniversitesi’nde anayasa hukuku dersi vermiş olan Başkan Obama bile, “Güvenlik adına gerekli bir ihlal” dedi. Ancak, yapılan işin, güvenlik gereğini fazla aştığı ve özel yaşamın gizliliğini hiçe saydığı, gelişmiş demokrasilerde dile getirildi. Bu tartışma hala sürüyor. Bitmeyecek. 

Skandalla, İngiltere’nin NSA’den daha da kapsamlı dinleme yaptığını “herkes” öğrendi. ABD’nin has müttefiği Almanya’da Başbakan Merkel bile dinlenmişti. Almanya, ABD, İngiltere ise Türkiye’yi “hem ortak, hem hedef” olarak dinlemişlerdi (Der Spiegel,31.08.14.) Bunun, halen sürdüğü muhakkak. 

Konu bir hukuk problemi olarak büyüdü ama ekonomik boyut da kazandı. Tek bir örnek: Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Roussef de “elbette” dinlenmişti. Bu anlaşılınca Roussef, ABD ziyaretini iptal etti. Brezilya’nın 1.3 trilyon dolar değerindeki petrol ihalesine katılmaya hazırlanan Exxon ve Chevron ihaleden çekilmek zorunda kaldı. 

Son söz: Citizenfour, Oscar dahil 14 önemli ödül aldı. Nisan’da İKSV Film Festivali’nde gösterilecek. Film bittikten sonraki “katkıcı” listesine ise kimse dikkat etmeyecek... Ben burada özetliyorum: Laura Poitras’la 17 kişi yapımda . 15 kişi çekimde. 10 hukukçu. 46 kişi çekim sonrası montaj. Çeşitli düzeyde katkıcı olarak 155 kişi. 30 kadar STK ve medya kurumu. Ayrıca arşiv, müzik katkıları. Mali destek sağlayanlar arasında Ford, MacArthur, Rockefeller Vakıfları, Sundance (Robert Redford) ve Alman Federal Film Fonu (DFFF). Citizenfour, yenilikçi kurgusuyla küresel destekli bir belgesel.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019