Çin’in yükselişi ve büyük dönüşümü

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI hakan.cinar@dunya.com

2009’dan bu yana dünyanın en büyük ihra­catçısı. Dünya ihracatındaki payı yaklaşık %15 civarında. 2023 itibarıyla toplam ihraca­tı ise 3,38 trilyon dolar seviyesinde. Dünya ça­pında birçok sektörde üretim üssü konumun­da.

Elektronik, otomotiv, tekstil ve makine gibi alanlarda küresel üretimin büyük kısmı bu ül­kede gerçekleşiyor. Apple, Tesla, Nike, Adidas gibi dev markalar üretimlerini burada yapıyor. Sadece ihracat değil, aynı zamanda dünyanın en büyük ithalatçılarından biri. Toplam itha­latı 2,80 trilyon dolar seviyesinde. Enerji, yarı iletkenler ve tarım ürünlerinde de büyük itha­latçı konumunda.

Bu sıra ABD ile süregelen ticaret savaşları ve yaptırımlarla karşı karşıya. Avrupa Birliği ile de re­kabet halinde, ancak Almanya gibi ülkelerle güçlü ticari ilişkileri devam ediyor, nitekim 2023’ten bu yana AB’nin en büyük ticaret ortağı oldu.

Küresel tedarik zincirinin en kritik halkala­rından biri olan Çin, ham madde, ara mamul ve son ürün tedarikinde kilit bir rol oynuyor. Bunu en çok pandemi döneminde anladık. Çin’deki tedarik zinciri aksaklıkları, küresel ekonomiyi ciddi şekilde etkiledi. Çin, Kuşak ve Yol Girişi­mi ile Asya, Afrika ve Avrupa’da altyapı yatı­rımları yapıyor. Yüzden fazla ülkeyi kapsayan bu girişim, Çin’in küresel ticaretteki etkisini şüphesiz önemli ölçüde artırıyor.

Artık yalnızca üretimde değil, teknolojide de dev

1980’lerden itibaren başlayan reform süre­ciyle dünya ekonomisinin merkezlerinden biri haline gelen Çin, bugün sadece üretim gücüyle değil, teknoloji yatırımları ve küresel etkisiy­le de dikkat çekiyor. 1978 yılında Deng Xiao­ping önderliğinde ekonomik reformlara başla­yarak “sosyalist piyasa ekonomisi” modeline geçen Çin, devletin stratejik sektörleri yönlen­dirdiği ancak özel girişimciliğe de alan açan bir sistemdi. Sonuç olarak, Çin dünyanın en hız­lı büyüyen ekonomilerinden biri haline geldi. Dünya ekonomisindeki payı 2000 yılında dün­ya GSYİH’sının %3,6’sı iken, bugün bu oranı %18’in üzerine çıkarmış durumda.

Sanayideki hızının yanı sıra son 20 yılda tek­nolojiye büyük yatırımlar yaparak inovasyon merkezlerinden biri haline geldi. Huawei, Ali­baba, Tencent, Xiaomi gibi şirketler küresel arenada büyük başarılara imza atarken 5G tek­nolojisinde lider konuma gelerek, dünya çapın­da mobil iletişim altyapısını domine etmeye başladı. Elektrikli araç üretiminde de büyük yatırımlar yaparken, ABD ile yaşanan ticaret savaşları sonrası Çin, çip üretiminde bağım­sızlık sağlamak için büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor.

Her alandaki gelişmeye ayak uyduran Çin’in, dijital yuan ile dijital para alanında da öncü bir rol üstlenmeye hazırlandığını söylemek mümkün.

Çin’in ekonomik yükselişi, onun küresel po­litikada da daha etkin bir aktör haline gelme­sini sağladı. ABD ile süregelen ticaret savaşla­rı, BRICS oluşumu ve Afrika’daki yatırımları, Çin’in küresel güç dengesinde belirleyici bir konuma geldiğini gösteriyor.

BRICS ülkeleriyle ABD merkezli ekonomik sisteme alternatif oluşturmaya çalışırken, Af­rika kıtasına büyük altyapı ve enerji yatırım­ları yaparak buradaki ekonomik nüfuzunu ar­tırıyor.

Çin’in yükselişi, Doğu’nın yeniden yükselişi

Çin’in yükselişi, “Doğu’nun yeniden yükseli­şi” olarak da yorumlanabilir. Aslında böylelikle Batı’nın uzun yıllardır süregelen küresel hâki­miyetine de meydan okumuş olduğunu söyle­mek mümkün. Çin, son 40 yılda gerçekleştirdi­ği ekonomik ve teknolojik dönüşümle küresel bir süper güç olma yolunda son sürat ilerliyor. Ancak bu yükselişin önünde bazı engellerin de bulunduğunu söylemek mümkün.

En başta ABD ve Batı ile devam eden rekabe­te dayalı, ticaret savaşları ve yaptırımlar Çin’in büyüme hızını yavaşlatabilirken, azalan do­ğum oranları ve yaşlanan nüfus, Çin’in uzun vadeli büyüme stratejisini zorlaştırabilir. Di­ğer yandan Çin, ABD’den bağımsız bir çip ve ya­rı iletken üretim altyapısı kuramazsa teknoloji alanındaki liderliğini sürdürmesi de riskli hale gelebilir.

Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, Çin’in yükselişi kaçınılmaz bir gerçek olarak kabul edilebilir. Ancak Çin’in sürdürülebilir bir ekonomik model oluşturup oluşturamayacağı ve Batı ile olan rekabeti nasıl yöneteceği, önü­müzdeki yıllarda küresel dengeleri belirleyen temel unsurlar olacak. Çin, dünya ticaretinde hem üretici hem tüketici olarak dominant bir güç. Küresel tedarik zincirindeki kritik rolü, teknoloji yatırımları ve ihracat gücü ile önü­müzdeki yıllarda da dünya ekonomisinde be­lirleyici aktörlerden biri olmaya şüphesiz de­vam edecek.

Hep Trump ve ABD cephesinden konuları incelerken, aslında başkanın temel hırsının ve ülkesi için gördüğü rakibin kim olduğunu anla­mak ve takip etmek gerekiyor. İşte bu yüzden de Çin’i incelemek ve yükselişini görmek yerinde olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomide sil baştan 28 Mart 2025
İkinci sezonun fragmanı 14 Şubat 2025
Ocak ayı dert ayı 07 Şubat 2025