Çin'in 'süper güç olma yolu' Türkiye'den de geçiyor

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

Çin'in tarihi İpek Yolu'nu yeniden hayata geçirmek için başlattığı 'Kuşak ve Yol' projesi 14-15 Mayıs'ta gerçekleştirilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı bir zirveyle tanıtıldı. Şimdiye kadar 304 milyar dolarlık harcama yapılan dünyanın en büyük ulaşım projesi kapsamında Rusya üzerinden ‘Kuzey Koridoru’na, İran üzerinden de, ‘Güney Hattı’na işlerlik kazandırmak amaçlanıyor. Türkiye ve Avrupa’yı Orta Asya Cumhuriyetleri, Afganistan, Pakistan ve Çin’e bağlayacak ‘Orta Koridor’ için projeleri de kapsayan modern İpek Yolu, Çin ve yol üzerindeki 65 ülke için ne ifade ediyor? Emeritus Profesör İlter Turan anlatıyor...

Kuşak ve Yol projesi Çin için ne ifade ediyor?

Bu Çin'in süper güç olma yolunda ilerlerken ortaya attığı bir proje. Kuşak ve Yol hemen her ülkeye bir şeyler vermeye çalışan ve onların ilgi göstermesini çekmeye çalışan bir proje. Çin'deki yükte hafif, pahada ağır, yüksek nitelikli üretiminin artması ve malların Avrupa ve Batı piyasalarına ulaşımında kaybedilen sürenin de önemli bir maliyet unsuruna dönüşmesi, Çin'i bu şekilde bir çözüme itiyor. Çin bunu cazip kılmak için bu hat üzerinde olan ülkelerde altyapının geliştirilmesi gibi projelere destek vermeyi ve ayrıca yatırım yapmayı öngörüyor. Zaten bunu gerçekleştirmek için Türkiye'nin de ortaklarından biri olduğu Asya Altyapı Yatırım Bankası'nı kurdu. ABD, Çin'in bölgedeki nüfuzunun artmasını engellemeyi arzuladığı için, bu bankanın kurulması ve desteklenmesine karşı çıktı. Fakat İngiltere başta olmak üzere Avrupalı dostlarını bu bankaya ortak olmaktan alıkoyamadı. Bu da Çin'in ne kadar büyük bir iktisadi güç ve ne kadar çekici bir ortak olduğunu Amerikalılara göstermiş olmalı.

Türkiye projenin neresinde yer alıyor?

İpek Yolu MS II. yüzyıldan itibaren o zamanki Çin'in merkezi olan Xien'den başlayan bir ulaşım sistemi. Deve kervanlarıyla gerçekleştirilen ulaşımda bir hat kuzeyden Avrupa'ya ulaşırken, bir diğer hat İran ve Bağdat'tan geçerek Türkiye üzerinden devam ediyordu. Çin şimdi bize Türkiye'nin bu yollardan birinin terminal noktası olabileceğini ve bunun Türkiye'ye yapılacak Çin yatırımlarıyla da desteklenebileceğini söylüyor. Örneğin Çin otomotivde giderek mesafe kaydeden bir ülke ve Çin otomotiv ürünlerinin Avrupa'ya ulaşması belki üretimin bir bölümünün bu piyasalara yakın bir yerde yapılmasıyla mümkün olacak. Türkiye de bu konuda yatırım alanı olabilecek ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. Çin bu projeyi olanca varlığıyla desteklemeye kararlı gözüküyor. Son yıllarda bazı sıkıntılarla karşılaşıyor olsa bile, Çin’in iktisadi gelişme temposu ve dış ticaretinde sağladığı başarı, uzun vadede bunu gerçekleştirecek gücü olduğuna işaret ediyor. Mevcut gelişmeler, uzun zamana yayılacak projenin geleceğinin müjdecisi olarak görülebilir. Örneğin,bir süre önce Pekin'den kalkan bir tren 11 gün sonra Polonya'ya ulaşabildi. Çin giderek fabrikalar için de ürünler üretiyor. Her ne kadar karadan ulaşım daha pahalı olacaksa da, bir makinenin bir ay önceden devreye sokulabiliyor olması, o bir ayda üretilecek gelirin kaybedilmemesi, ulaşım giderlerinden daha fazlasının kazanılmasına imkan verebilir.

Proje Çin'e siyasi bir etki alanı da yaratır mı?

Uzun vadede Asya'ya hakimiyet açısından Rusya ve Çin'in rekabet etmesi önlenemez gözüküyor. Bir nevi Batı karşıtı bir kamp olarak gelişmiş Şanghay İşbirliği Örgütü içinde Rusya ve Çin birlikte yer alıyorlar. Ancak, bu durumun sürdürülebilir olduğunu düşünmek bana biraz iyimserlik gibi geliyor. Son tahlilde, çok büyük bir nüfus ve giderek artan bir üretim gücüne sahip olan Çin'in Rusya istikametinde bir genişleme temayülü sergilemesi pek şaşırtıcı olmayacaktır. Bunun ipuçları zaten var. Rusya'nın Ural dağlarının doğusundaki bölgelerinde Çinli işçiler var. Bunlar aslında Rus unsurlardan daha çalışkan, disiplinli ve iktisaden daha becerikli, ve sayıları artıyor. Zaten yavaş yavaş Batıya doğru harekete de başladılar. Rusya ise nüfus olarak gerilerken, doğal kaynaklar dışında endüstri veya endüstri ötesi bir üretim gerçekleştiremiyor. Piyasa ekonomisiyle barışamıyor. Dolayısıyla Çin'in üstün konuma geleceği bir rekabet önlenemez gibi gözüküyor.

Çin-ABD ilişkileri üzerinde bir etkiden bahsedilebilir mi?

Çin ekonomisinin ABD ile çok yakın bir ilişkisi var. Öyle ki, örneğin ilişkinin zayıflaması ABD'de hayat pahalılığıyla sonuçlanabiliyor. Çin'in Avrupa'yla da yoğun ticareti var ama oradaki potansiyelin henüz kullanılmadığını söyleyebiliriz. Çin bunu geliştirmek için çaba gösterecektir. ABD, Obama döneminde bir yandan Çin'le iyi geçinmek bir yandan da Çin'in bölgedeki stratejik gücünü sınırlı tutmak için uğraş veriyordu. Bu uğraş Trump'ın gelmesiyle bazı bakımlardan akamete uğradı. Trump başlangıçta Transpasifik Ortaklığı’nın (TPP) aslında Çin'i denetlemek için kurulmuş bir mekanizma olduğunu yeterince algılayamadı. İlginçtir ki ABD ortaklıktan çekilirken diğer TPP’de yer alacak diğer üyeler, öngörülen serbest ticaret ilişkisini devam ettirmeye kararlı gözüküyor. Bu ülkeler ABD’nin önderliğinde ve Çin’i ortak etmeden iktisadi işbirliğini artırmayı beklerken, Trump yönetimindeki Amerika projeyi sona erdirerek bu konuda kendi ayağına kurşun sıkmış oldu. Ancak şimdi Trump yönetimi de Çin'le başlangıçta yürütülen ilişkinin isabetli olmadığını ve başka bir ilişki düzenine geçilmesi gerektiğini kabul etmiş gözüküyor.

Kuzey Kore meselesi ilişkileri germiyor mu?

Şu anda Çin'le ABD arasındaki esas rahatsızlık konusu Kuzey Kore'den kaynaklanıyor. ABD, Güney Kore ve Japonya'yı korumak için THAAD füze savunma sistemini Güney Kore'de yerleştirmeye başladı. Çin bu sistemin sadece Kuzey Kore'ye değil kendisine de dönük olabileceği ve en azından istihbarat toplama açısından Çin'e de ulaşabileceği için buna karşı çıkıyor. Çin bunu kabullenmek ve Kuzey Kore'yi frenlemek zorunda kalacaktır. Çin, bir yandan, modern İpek Yolu projesi ile Batı'ya açılımını genişletirken, diğer yandan Doğu da Pasifik'e doğru da bir güç gösterimine girmiştir. Çin burada hem ilişkilerini geliştiriyor hem de Çin denizinde bir çok girişimlerde bulunarak stratejik konumunu güçlendirmeye çalışıyor. Burada da ABD'ye kafa tutuyor ama karşılıklı bağımlılık o kadar fazla ki buradan bir savaş çıkmasını beklemek doğru olmaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019