Çin'in 'antik' İpek Yolu... Hindistan'ın Baharat Yolu...

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

William DALRYMPLE (İskoç akademisyen-araştırmacı)

Asya’nın eski ekonomik ve kültürel merkezi olan Hindistan ve onun Doğu-Batı deniz alışverişinin merkezi olan limanları, Çin’in “İpek Yolu” kavramının altında gölgelenmiştir. 

Aslına bakılırsa, modern popülaritesine rağmen, “İpek Yolu” fikri (Çin'deki Şian kentinden Türkiye’deki Antakya’ya kadar Asya boyunca uzanan bir kara ticaret yolu) antik çağda veya orta çağda tamamen bilinmiyordu. Hakkında tek bir antik kayıt bile yok! Çin ya da Batılılar, onun varlığına işaret eteseler de, “İpek Yolu” ile en yakından ilişkili isim olan Marco Polo bile kayıtlarında bir kez bile söz etmez. “İpek Yolu” terimi, ilk kez 1877’de Berlin’i Pekin’e bağlayacak bir demiryolunun hayâlini kurmakla görevlendirilen Prusyalı coğrafyacı Baron von Richthofen tarafından icat edildi.

  1930’lara kadar İngilizce'de kullanılmıyordu! Popüler hale gelmesi 1980’li ve 90’lı yılları buldu. Bunun nedeni kısmen Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan romantik bir his uyandırmasıydı. Pekin’den İstanbul'a kadar her iki otel veya birahaneden biri kendisine “İpek Yolu Oteli” veya buna benzer bir isim vermeye başladı. 

Temas halinde iki dünya

 “İpek Yolu hiç var olmadı” denilemez, bu o anlama gelmiyor tabi.  Çin ile Akdeniz arasındaki bölgenin tamamının tek bir Moğol İmparatorluğu'nun yönetimi altında olduğu Moğol döneminde kesinlikle mevcuttu. Ancak Roma dönemine bakarsanız, Çin ve Avrupa’nın efsaneler ötesinde birbirlerinin varlığından haberdar olduklarına dair hiçbir kanıt yok. Bu dönem için İpek Yolu’na odaklanmak tamamen yanlış.

Hatta Çin ipeğinin bu dönemde Hindistan limanları üzerinden Roma’ya ulaştığı görülüyor. (Örneğin, karadan kuzey Hindistan’daki Kushana üzerinden Gujarat limanlarına ve İndus'a.) Bugün, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in “Kuşak ve Yol Girişimi” bunu siyasallaştırdı. Bu fikri, Çin dış politikasının bir parçası olarak harekete geçirdi, “İpek Yolu”nu tartışmasız bir gerçek yaptı.

Hindistan ise erken klasik dönemde bir fikir ve ticaret merkezi olarak önemini yeterince vurgulamadı. Hintli milliyetçiler sürekli eski Hindistan’ın başarılarından gurur duyarlar. Bana göre de en ilginç dönem, Hindistan’ın Budizm’i Çin'e göndermekten Roma dünyasına lüks mallar sağlamaya kadar tüm dünyaya fikirlerini ihraç ettiği MS 1. ve 2. yüzyıllardır. Hindistan’ın bu ticarette rolünü artık bilsek de hâlâ cevaplanması gereken pek çok soru var. Çünkü artık Hindistan ve Roma’nın birbirinden kopuk iki uzak dünya değil, her yıl doğrudan temas halinde olan iki dünya olduğunu biliyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar