Çin’in adımları da ABD faizlerini yükseltecek
Çin, doların dünya ekonomi ve ticaretindeki hegemonyasını kırmak için sistematik bir çaba sürdürüyor. 2013’te kararlaştırılıp 2014’te kurulan BRICS Yeni Kalkınma Bankası böyle bir adımdı. Rusya, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’nın katılımıyla piyasalara müdahale etmek üzere 100 milyar dolarlık bir fon havuzu oluşturdu. Döviz rezervi darboğazları ve piyasa dalgalanmalarına müdahale amacı taşıyan bu banka, gelişen ülkeler için ikinci bir Dünya Bankası olarak da görülüyor.
Şimdi kuruluş çalışmaları yürütülen Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) da yeni bir adım. AIIB, Dünya Bankası ve ABD liderliğinde kurulmuş olan Asya Kalkınma Bankası’na (ADB) rakip olacak. ABD’nin karşı çıkmasına ve ülkeleri “katılırken iki kez düşünün” diye uyarmasına rağmen ABD’nin en yakın müttefikleri bile Çin’in önderlik ettiği bu yeni girişime katılma yolunda. Katılımcı ülke sayısı, başvuru süresi bitimine daha 1 hafta varken 27’yi buldu.
Yeni Zelenda, Almanya, Fransa, İtalya ve hatta İngiltere katılımcılar arasında. Güney Kore ve Avustralya’nın yanı sıra rakip Asya Kalkınma Bankası’nın en büyük ortağı olan Japonya bile katılmayı ciddi bir şekilde düşünüyor. Asya Kalkınma Bankası’nın ev sahibi Filipinler ise zaten ortaklar arasında şimdiden yer almış durumda.
Çin’in en büyük ortak ve ev sahibi olacağı yeni bankanın, Asya’daki dev altyapı yatırımlarını canlandırırken dolar yerine yuan kullanımını artıracağı kesin.
Çin şu anda yuanın dolara rakip bir rezerv para olmasından daha çok dış ticarette ülkelerin dolar yerine kendi paralarını kullanmaları için çaba gösteriyor. ABD, dünya ticaretinde yüzde 22 paya sahip olmasına karşın dünya ticaretinin yüzde 80’i dolar ile yapılıyor.
Doların dünya ticaretindeki hakimiyeti, ABD’nin diğer ülkelere enflasyon ihraç etmesine yol açıyor. Çünkü diğer ülkeler ticarette kullanacakları doları alabilmek için fazladan para basmak zorunda kalıyorlar. Petrol ithalatçısı ülkeler ellerinde yüklü miktarda dolar rezervi bulundurmak zorunda. Petrol ihracatçıları ise elde ettikleri petrodoları ABD tahvillerine yatırıyor. Böylece ABD’nin hem bütçe açığı, hem de cari açığı ucuz yoldan finanse edilmiş oluyor. ABD, aynı zamanda tükettiği malları dünyanın diğer ülkelerinden çok ucuza temin etme imkanına kavuşuyor.
Çin’in geliştirmeye çalıştığı sistem doların bu hakimiyetini ortadan kaldırırken bütün ülkelere dış ticarette daha dengeli bir ekonomik çerçeve sunuyor. Bu yüzden de ABD’nin en yakın müttefikleri ve ticaret ortaklarına bile cazip geliyor.
Çin, Rusya ile imzaladığı on yılları kapsayan dev petrol ve doğalgaz anlaşmaları ile artık bu alışverişi yuan ve ruble ile yapacak. Rusya, Arktik bölgelerden çıkardığı petrolü Avrupa’ya ruble ile satabileceğini açıkladı. İran, dış ticaretinde dolar kullanımını azaltmaya çabalıyor. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, merkez bankasını ekonomiyi dolara bağlı olmaktan çıkarma görevi verdi.
Çin, Kanada, Katar, Singapur ve Malezya gibi ülkelerle yaptığı swap anlaşmaları ile dünyanın her yanında yuan kullanımını artıracak üsler yaratıyor. Petrol ihracatçısı ülkeler bile yuan kullanımını artırma eğilimi içinde.
Bunların yan ısıra İngiltere yuana dayalı tahvil ihracını düşünüyor. Avrupa Merkez Bankası resmi rezervleri arasına yuanı katmaya hazırlanıyor. Buna karşın Rusya döviz rezervleri içinde ABD tahvillerinin payını hızla azaltıyor.
Çin’in bu adımları dünyada dolar kullanımını azaltacak. Dolara talebin azalması, ABD tahvillerine talebin de azalması demek. Bu durum ABD’de faizlerin de yükselmesine yol açacak.
ABD’nin bugünkü dünya hakimiyeti askeri gücünün yanı sıra dolar hegemonyasına dayanıyor. Dolar hegemonyasının sarsılması, ticaret savaşları ve bölgesel çatışmalar dahil sıkıntılı süreçlere de kapı aralıyor.