Çin’deki soğuma emareleri artıyor
Bugünlerde genel olarak gelişmiş ülkelerde işler iyi gidiyor. AB belirgin bir toparlanma içinde. ABD ise beklentilerin üzerinde büyümeye devam ediyor. Yeni vergi kanunlarının ekonomi üzerindeki etkisinin hangi yönde olacağı konusunda hararetli tartışmalar devam ede dursun, son çeyrek büyüme beklentileri de yüzde 3’ün üzerine çıkmış durumda. (Her ne kadar sterlin dün biraz toparlandıysa da, Brexit sürecinde İngiltere’nin bu ekonomilerden negatif bir şekilde ayrılmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak İngiltere ekonomisinin artık küresel pazarlar açısından fazla bir ehemmiyeti olduğunu da söyleyemeyiz doğrusu.)
Büyümedeki artış şirket karlılıkları ve değerlemelerine de yansımış durumda. Çoğu endeks rekor tazelerken, piyasaların balonlaşmasının önemli bir göstergesi sayılan Shiller P/E endeksi de tarihinin 2. en yüksek seviyelerine gelmiş durumda. Ancak piyasa aktörleri arasındaki genel konsensüs piyasalardaki bu coşkunun o kadar da akıldışı olmadığı ve bir süre daha devam edeceği yönünde. (Burada Shiller’in dot.com krizini tahmin eden ünlü kitabı “Akıldışı Coşku”ya da bir şapka çıkarmış olalım.)
Batı cephesinde durum böyleyken, Çin’de ise farklı dinamikler cereyan etmekte. Uzun zamandır Çin’de finansal risklerin aşırı yükseldiği, borçluluk oranlarının tavana vurduğu ve durumun giderek sürdürülebilir olmaktan çıktığı yazılıp çiziliyordu. (Özel sektör, hanehalkları ve devletin toplam borç oranı milli gelirin yüzde 260’ını aşmış durumda. 2008’de bu oran yüzde 162 idi.) Çin otoriteleri ise bu duruma kayıtsız kalmadıklarını göstererek sene başından beri para arzının büyüme oranını yavaşlatmaktalar.
Ayrıca Çin son 2 aydır finansal piyasalara yönelik tedbirler de almakta. Bunları tarih sırasıyla özetlersek: Bitcoin gibi kriptoparaların ticaretini yapan borsaların kapatılması (bu tedbir daha çok sermaye kontrollerini sıkılaştırma amacıyla alındı), Merkez bankası’nın gölge bankacılık risklerini ortadan kaldırmak için varlık yönetimi ile ilgili kuralları sıkılaştırması, mevzuat arbitrajına yol açan yüksek kaldıraç oranlarının sınırlanması (halka açık yatırım fonlarının toplam varlıklarının net varlıklarına oranı yüzde 140, kapalı özel fonlar için ise yüzde 200 ile kısıtlanıyor), finansal kuruluşların yatırımcılara yatırım kayıplarına karşı örtülü güvence verme uygulamasının yasaklanması ve internet üzerinden küçük KOBİ ve ihtiyaç kredisi sağlayan şirketlere verilen yasal izinlerin durdurulması. (Bu önlem son dönemde hanehalkı borçluluğunda görülen hızlı artışa karşı alınan bir tedbir olarak görülmekte.) Ayrıca yüksek borçluluk nedeniyle zor duruma düşmüş olan devlete ait Chongqing Demir ve Çelik fabrikasının 6 milyar dolarlık borcu da hisse senedine çevrildi. Önümüzdeki dönemde başka şirketlerin de bu şekilde borç-sermaye takasları gerçekleştirmeleri bekleniyor.
Gerek para arzı artışında beklenenin üzerinde bir yavaşlama görülmesi (Ekim’de yıllık para artış hızı yüzde 8.8 ile 1996’dan beri en düşük seviyesine gerilemiş bulunuyor), gerekse de yukarıda özetlediğim tedbirlerin devreye girmesi Çin’in büyüme hızında aşağı yönlü risklerin artmış olduğu anlamına gelmekte. Ayrıca Çin’in milli gelir büyümesini oldukça iyi bir şekilde yansıttığı bilinen Li Ke Qiang endeksi de son dönemde belirgin bir düşüş göstermekte. (Bu endeks demiryolu kargo hacmi, elektrik kullanımı ve banka kredi hacimlerinden elde edilmekte.)
Peki, artık satın alma gücü paritesine göre milli gelir bakımından dünyanın en büyük ekonomisi haline gelmiş olan Çin’deki bu soğuma dünyanın geri kalanını nasıl etkileyebilir? Öncelikle bu durumun emtia fiyatlarındaki yükselişleri sınırlayıcı bir etkisi olacağını söyleyebiliriz. Bu soğumanın zamanlaması da oldukça iyi sayılır, çünkü başta da belirttiğim gibi gelişmiş ekonomiler neredeyse topyekun bir şekilde bir büyüme döngüsüne girmiş vaziyetteler. Ayrıca, eğer alınan tedbirler Çin’in artan finansal risklerini azaltma konusunda etkili olursa, bu orta vadede global riskleri de aşağı çeken olumlu bir gelişme olacaktır.
Asıl risk ise tabii Çin’in beklenenin üzerinde soğuması olur, ancak analistler böyle bir duruma pek ihtimal vermiyorlar. Genel kanaat 2019’a kadar borçluluk oranlarının kontrol altına alınması sonrasında Çin’in yüksek oranlı büyümesine devam edeceği yönünde