Çin’de Sermaye Birikimi ve Eşitsizlik
Çin Mao’nun ölümü sonrasında büyük değişime uğradı. 1978’de dünyanın yoksul ülkesi iken, şimdi gelişmekte olan ülkelerin lider ülkesi konumuna geldi.
Bu olumlu gelişmenin en somut göstergesi gayri safi yurt içi hasılasındaki (GSYH) hızlı artış oldu. Çin, 1978 yılında dünya GSYH’sından yüzde 3 pay alırken, 2015 yılında bu oran yüzde 20’ye yükseldi (satın alma gücü paritesine göre). Bu arada Çin’in nüfusu artmaya devam etti ama dünya nüfusu içindeki payı azaldı, 1978’de dünya nüfusu içindeki payı yüzde 23 iken, 2015’de yüzde 19’a geriledi.
Eldeki verilere göre Çin’de yetişkin başına GSYH 1978-2015 yılları arasında sekiz kat arttı. Yetişkin başına GSYH 1978'de ayda yaklaşık 120 Euro iken, 2015 yılında ayda 1.000 Euro’yu aştı.
Bu olumlu gelişmelere rağmen Çin’de sermaye birikimi, özel mülkiyet (servet) ve eşitsizlik üzerine fazla bir çalışmada yok, aslında fazla tartışmada yok. Thomas Piketty, Li Yang, Gabriel Zucman; Temmuz ayında voxeu.org’da bu konuda yaptıklar çalışmanın sonuçları üzerine “Capital Accumulation, Private Property, and Inequality in China, 1978-2015” başlıklı bir yazı kaleme aldılar.
Yazarların yaptıkları çalışmaya göre ulusal servet/gelir oranı 1978’de yüzde 350 iken, 2015’de yüzde 700'e yükseldi. Bu yükseliş de özel kesimin servetinin GSYH oranının yüzde 115'den yüzde 487'’ye yükselmesi belirleyici oldu. Bu gelişimin bir sonucu olarak kamunun ulusal servetteki payı 1978'de yaklaşıkyüzde 70 iken 2015'te yaklaşıkyüzde 30'a geriledi. Yine 1978'de konut stokunun yüzde 50'si hane halkına ait iken, bu oran 2015’e gelindiğinde yüzde 95'e yükseldi.
Şirketlerin mülkiyetinde ise kamu ağırlığını korumakta. Çin’de hisse senetlerinin yaklaşıkyüzde 60'ı devlete, yüzde 30'u Çinlilere (özel), yüzde 10'u da yabancılar ait. Yazarları bu duruma ilişkin şu saptamada bulunuyorlar: “Çin 1978 ile 2015 yılları arasında özel mülkiyete doğru uzun bir yol kat etti, ancak mülkiyet rejimi halen dünyanın diğer bölgelerinden farklı. Çin komünist olmayı bıraktı, fakat tamamen kapitalist değil; Güçlü bir devlet mülkiyet, karma ekonominin bir parçası.”
Yapılan çalışmaya göre en üst yüzde 10'luk gelir dilimindekiler toplam milli gelirin yaklaşık yüzde 41'i, en üst yüzde 1'lik kesim ise gelirin yaklaşık yüzde 14 ‘üne sahiptir. En alttaki yüzde 50 diliminde olanlar 1978’de gayri safi milli hasıladan (GSMH) yüzde 27 pay alırken, 2015’de payları yüzde 15'e geriledi. Özetle, 1970'lerin sonlarındaki Çin'deki eşitsizlik düzeyi, Avrupa ortalamasından daha azdı - en eşitlikçi İskandinav ülkelerinde gözlemlenenlere daha yakın - fakat şimdi ABD ile neredeyse kıyaslanabilir bir seviyeye yaklaşıyor. Çin'deki alt yüzde 50, ABD'de yüzde 12, Fransa'da yüzde 22'ye karşılık toplam milli gelirin yaklaşık yüzde 15'ini kazanabiliyor. En yüksek yüzde 1 ise ulusal gelirin yaklaşık yüzde 15'ini almakta. Bu oran ABD'de yüzde 20, Fransa'da yüzde 10.
Bu oralar göstermektedir ki, Çin’in kalkınma modeli, ABD'ninkinden daha eşitlikçi iken, Avrupa ülkelerindekinden daha az eşitlikçidir. Yani Çin’e de vahşi kapitalist ülke dersek abartmış olmayız.