Çin ve Yuan için senaryolar ve bize düşenler
Çin Komünist Partisi’nin kasım ayı içerisinde yapılacak kongresi ve önceden belirlenen başkan değişimi yaklaşırken Çin Merkez Bankası kısa süre önce “Artık Amerikan Doları’nı sırtlamayacağı” yönünde karar aldığını açıkladı. Bu kararı değerlendiren Peterson Institute of Economics’in iki uzman iktisatçısı doların gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etki alanının daraldığını öne sürüyorlar.
Bu ülkelerin dolardan uzaklaşırken ya bağımsız yüzmeye başladıklarını, ya da Yuan’a endeksli hale geldiğini söylüyorlar. Bu konuda son 5 yılda 52 gelişmekte olan ülkenin para birimleri ile ilgili yaptıkları araştırmaların sonuçlarını açıklayan bu iki uzman iktisatçı, bu ülkelerden 22’sinde bu dönemde doların etkisinin bütünüyle sonlandığını, 30 ülkede ise dolar etkisinin azaltarak sürdüğünü saptadıklarını açıklıyorlar.
Özellikle Hindistan, Güney Kore, Malezya ve Filipinler’de artık başka çapalar kullanıldığını belirten uzmanlar, Güney Asya’daki yedi ülkede para birimlerinin Yuan’a endekslendiğinin altını çiziyorlar.
Bu iki iktisatçının hesaplamalarına göre, dolardaki yüzde 1 aşağı yukarı hareket Güney Doğu Asya ülkelerinin para birimlerinde aynı yönde binde 3 harekete yol açıyor. Buna karşın Yuan’da yüzde 1’lik değişim aynı ülke paralarında binde 5 oranında değişimle sonuçlanıyor. İktisatçılar bu sonuçların yeni dönemi anlatan en önemli bulgu olduğunun altını çiziyorlar.
İktisatçılar dolar sahasının sadece Uzakdoğu ve Asya’da değil İsrail, Şili gibi ülkelerde de daraldığını, Gelişmelerin Yuan’ın egemenlik alanının bölgesel kalmadığını gösteriyor. İktisatçıların çalışmasında yer almayan Afrika ve Körfez’de de Yuan’ın bilinirliğinin ve etkisinin arttığını da biliyoruz. Peterson enstitüsü iktisatçıları uzun dönemli değerlendirmelerinde 2035 yılına kadar Dünya genelinde Yuan’ın rezerv para olarak doların önüne geçeceğini, hakim para birimi olacağı iddiasını ortaya koyuyorlar. Bunun sonucunda Greenback olarak anılan dolar, yerini Redback olarak anılan Yuan’a bırakmış olacak.
Bu gelişmenin uzun zaman almasına Çin’in 2.5 trilyon dolarlık rezervini Amerikan Hazine bonolarına bağlamış olmasından kaynaklandığı da bu iktisatçıların değerlendirmeleri arasında yer alıyor. Bunun Yuan’ın dünyada hakim para olarak doların yerini almasını 10-15 yıl geciktireceği de iki iktisatçının savları arasında bulunuyor.
Çin’le ilgili bir başka gelişmede, son verilerin ülkenin yeniden yüksek büyüme seyrine girdiğini gösteriyor olması. Çin’in üçüncü çeyrek büyümesi yüzde 7.4, Eylül ayı ihracatı yüzde 9, altyapı yatırımlarının dokuz aylık büyümesi de yüzde 12 olarak gerçekleşti. Buna göre, Kasım ayındaki kongrede açıklanacak orta vadeli büyüme kararının yüzde 7-8 hedefini içerebileceği düşünülüyor. Bunun son 30 yıllık yüzde 9-12 büyüme oranlarının altındaki bir hedef olmasına karşın Çin’in önümüzdeki dönemde de dünyadaki en hızlı büyüme hedefi olan ülke olması özelliğini sürdüreceğini gösteriyor. International Construction Dergisinde de 2003 yılında en büyükler sıralamasında ilk on içinde tek bir Çin taahhüt firması yer almazken 9 yıl sonra 2010 sıralamasında ilk onda 5 Çin firmasının yer aldığı bilgisine yer veriliyor. Ve bu kuruluşların tamamının devlet kuruluşu olduğu belirtiliyor.
Bu bizi nasıl etkiler?
Bu gelişme bizim Çin’i daha yakından izlememizi gerekli kılar. 2001 yılında ilk kez Çin ve Hindistan’la daha yakından ilgilenmemiz gerektiğini bu sütunlarda kaleme alır ve Anadolu’da katıldığım işadamlarımıza anlatırken, en az bin Çinli’nin Türkiye’de lisans ve lisans üstü eğitimi ile 1000 Türk gencinin aynı şekilde Çin’de eğitimi için burslu okutulmalarına yardımcı olunmasını önermiştim. O günden sonra sık sık tekrarladığım bu önerimi yine tekrarlıyorum. Ve bunun iki ülke arasındaki ekonomik siyasal gelişmelere büyük fayda sağlayacağına inanıyorum.