Çin ve politika tepkisi
Hafta içerisinde Çin’in 2019’un ilk üç aylık dönemi için açıkladığı büyüme rakamları takip edildi. 2018’in son çeyreği temelde olmak üzere şekillenen yatırımcı kaygısı olan “global yavaşlama-resesyon” başlığında hangi noktada olduğumuzu, atılan adımların işe yarama seviyesini ölçümleme adına önemli bir veriydi. Şeffaflığı ve hesaplama şekli üzerinden tartışmalara girmenin kısa vadede anlamlı bir sonuç vermeyeceğini düşündüğümden doğrudan veriyi tartışmak faydalı olacaktır.
Çin’de Polit Büro’nun kamu kanalını çalıştırarak büyüme ivmesindeki kaybın önüne geçme çabaları kısa vade için çalışmış gibi görünüyor. Yüzde 6.3 olan piyasa beklentisinin 0.1 puan üzerinde (yüzde 6.4) açıklanan ilk çeyrek büyüme rakamında kamu elinin attığı destek dikkat çekiyor. Kasım ayından bu yana; indirime gidilen munzam karşılıklar, 300 milyar dolarlık vergi paketi, 6 trilyon yuan tutarına ulaşan kamu bankalarının kredi operasyonları, genişletilen M2 para arzı, hedefli fonlama uygulamaları ve yerel yönetimlerin genişletilmiş bono ihraçları bugün global büyümeye yönelik kaygıların ötelenmesine imkan tanıyor. Çin’in açıkladığı GSYH rakamının bir diğer özelliği de niteliğinden ziyade doğrudan rakam performansının önemli olması. Bazı verilerin kalitesi tartışılsa da seviyesi bir adım önde olur. İçerisinde bulunulan zaman ve koşullar bunu mecbur kılar. Çin verisi tam olarak bu kapsamdaydı. Öyle de oldu.
Bugünü anlamak için geçmişe bakmak, nereden geldiğimizi anlamak daha doğru bir yaklaşım. Çin’in 1992-2010 dönemindeki uzun vadeli reel yıllık büyümesi ortalamada yüzde 10.6 gibi ciddi bir ivme şeklinde gerçekleşirken, 2011-2017’de söz konusu rakam 3 puanlık azalışla yüzde 7.6’ya geriledi. Ülkenin büyüme modeli olarak belirlediği yaklaşımdaki sürdürülemez durum kadar global koşullardaki değişim de performansın aşağı yönde revizyonuna neden oldu. Örneğin, en önemli ihracat partnerlerinden birisi olan Avrupa Birliği’nin bu dönemde patinaj yapması ve ECB üzerinden bir takım operasyonları devreye alması aynı sürece denk geliyor. Öte yandan, globalde oluşan Çin algısını da unutmamak gerek. 2015-2017 dönemi ortalaması ise bu yaklaşımı destekliyor; yüzde 6.8’lik büyüme artık resmi yetkililerin de durumu kabullenmesi ve yavaşlama hızını en azından kendi kontrollerinde yönetmelerinin daha doğru olduğunu düşünmelerini ortaya çıkardı. Özetle, bugünün yüzde 6.4’lük büyüme rakamı bir süredir devam eden tartışma ve önüne geçilmesi güç olan sürecin doğal bir sonucu. Bu nedenle ikinci paragrafta sıralamaya çalıştığım önlem paketi devreye alındı. Muhtemelen devamı da gelecek ve kısa vadede dönüş kolay değil.
İlk çeyrek büyümesinde piyasa beklentilerinin üzerinde kalınmasında kamunun attığı adımlar kadar piyasanın kötümser yaklaşımı da etkili.
Büyük çoğunluk bu denli kuvvetli toparlamanın kısa vadede mümkün olmasını beklemiyordu. Beklentiler daha ziyade ikinci çeyrek üzerinde yoğunlaşmış durumdaydı. Bu nedenle 2016’nın son çeyreği sonrasında ilk kez piyasa beklentisi üzeri performans takip edildi. Ayrıca, sanayi üretimi, perakende satışlar ve yatırımlar da veriyi destekledi. Yatırımlarda kamunun Ocak-Şubat performansı olan yüzde 4.3 seviyesi 0.1 puan artışla Mart ayına da taşınırken, özel kesimin 1.1 puan zayıflama ile yüzde 6.4’e gerilemesi önlem paketinin gerekliliğini hatırlattı. Devreye alınmamış olsa farklı senaryoları konuşacaktık.
Risklerin devam ettiğini unutmamak gerek. Almanya’nın zayıflaması Euro Bölgesi kadar Çin’in de problemi. 2018’de toplam ticareti içerisinde 195 milyar dolar ile beşinci sırada yer alan Almanya’nın ivme kaybı ve bunun da imalat sektörü üzerinden gerçekleşmesi Çin’i zorluyor. ABD ile devam eden ticaret görüşmelerinde stres kısmen azalmış olsa da kısa vadede mevcut tarifelerin kaldırılma ihtimali düşük gibi. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisinde son durum çabaların işe yaradığı şeklinde. Kurtarılanın bugün mü yoksa yarın mı olduğu ise derin tartışma konusu.