Çin piyasalar açısından yine en iyi gösterge
Önemli finansal göstergelerden karışık sinyaller geliyor. Yorumcular ve analistler çok kısa vadeli tahminler yapmak zorunda kalıyor. Finans piyasalarının etki açısından en önemli oyuncuları olan fonlar pozisyonlarını çok çabuk değiştiriyor. Örneğin hedge fonlar petrolde iki hafta öncesine kadar net satış pozisyonundaydı. Zaten haziran-ağustos dönemindeki satışlarla ham petrolün fiyatı 39 dolara indi. Bu fonlar son on günde pozisyonlarını değiştirdi. Petrolde hızla alıma geçtiler. Bu şekilde alım yapmaya devam ederlerse, petrol fiyatı kısa sürede 50 dolar seviyesini geçer. Böylesine sert fiyat hareketlerine sahip olan petrol, dünya ekonomisi için ve global piyasalar için iyi bir öncü gösterge midir? Haziran-ağustos dönemindeki satış dalgasına göre, ‘‘Dünya ekonomisi için büyüme beklentisi zayıflıyor’’ yorumu yapılabilir. Halihazırdaki fiyat hareketine göre, ‘‘Dünya ekonomisinde toparlanma emareleri var’’ denebilir.
Kritik indikatörlerden bakırda da bir yönsüzlük var. Bakır fiyatı bant içinde hareket ediyor. Grafiksel açıdan fiyat üzerindeki aşağı yönlü baskının devam ettiği söylenebilir. Bakır fiyatına bakarak, ‘‘Global ekonomi için bir umut yok’’ yorumu yapılabilir. Öte yandan, bir değerli metal olduğu halde endüstriyel kullanımı fazla olduğu için bakırla aynı kategoriye konulabilecek olan platinden farklı mesajlar geliyor. Ben sadece platin fiyatına değil, platin fiyatı ile altın fiyatının farkına bakıyorum. Yatırımcılar dünya ekonomisinde canlılık ve büyüme öngörüyorlarsa, platin-altın fiyat farkı yükseliyor. Bu fiyat farkında iki aydır yükseliş trendi var. Bakırın aksine, bu gösterge ‘‘büyüme’’ bekliyor.
Majör para birimlerinden yola çıkarak da bir yerlere gelmek zor. Japon Yeni düşük maliyeti nedeniyle piyasa profesyonelleri tarafından fonlama aracı olarak kullanılıyor. Piyasa oyuncuları Japon Yeni borçlanıp, yüksek getirili piyasalara yatırım yapıyor. Bu piyasalar da genelde gelişen ülkeler oluyor. Son aylarda Japon Yeni’nde bir yükseliş trendi var. Yen dolar karşısında sadece son iki ayda yüzde 11 değerlendi. Yani JPY ile borçlananların maliyeti artıyor. Buna göre risk alma iştahının görece zayıf olması gerekir. JPY ile borçlanmak daha riskli hale gelir. Buna rağmen küresel yatırımcılar gelişen ülke piyasalarına para akıtıyor. Yüksek getirili piyasalara yoğun para girişleri var. Bir yandan JPY yükseliyor, borçlanma maliyetleri artıyor; diğer yandan gelişen ülke tahvillerine girişler oluyor. Bu durumda, ‘‘USD/JPY 100 seviyesine indi. Daha da düşebilir’’ diyerek gelişen ülkeler için karamsar tahminler yapmanın bir manası yok. Kısacası ‘‘güvenli liman’’ olarak görülen Japon Yeni de somut sinyaller vermiyor.
ABD’de borsa endeksleri rekor üstüne rekor kırıyor. Diğer taraftan Amerikan tahvil faizleri tarihin en düşük seviyelerinde geziniyor. Hem hisse senetlerinin hem de tahvillerin eş zamanlı olarak güçlü olduğu dönemler oldu. Ama bu anomalinin bu kadar uzun sürdüğü bir zamanı hatırlamıyorum. Kritik soru, yatırım kararı alırken hangi öncü göstergelere bakılacağıdır. Düzenli olarak takip ettiğim, yukarıda da yazdığım indikatörlerden net sinyaller gelmiyor. Bu şartlar altında, küresel risk barometresi olarak eski dost Çin’e dönmekten başka bir çare kalmıyor. Bu karmaşık piyasa ortamında Çin menşeli finansal araçların verdiği sinyallere daha fazla bakıyorum. Sene başında Çin ekonomisi ve finansal sistemi için olumsuz beklentiler vardı. Çin ile ilgili soru işaretleri devam etse de, olumlu gelişmelerin olduğu görülüyor. Mesela Çin’deki takipteki kredilerde pozitif gelişmeler var. Takipteki kredilerin yüksekliği uzun süredir dillendiriliyor. Bu durum bankacılık hisselerini oldukça zayıflattı. Hatta bu sıkıntının finansal sistemin sonu olacağını söyleyenler de vardı. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan rakamlara göre, takipteki kredilerin oranı üç yıl sonra ilk kez 2016’nın ikinci çeyreğinde düştü. Takipteki kredilerin oranında kalıcı bir düşüş başladıysa, bankacılık hisselerinde ciddi bir yükseliş potansiyeli olabilir. Ek olarak, demir-çelik sektöründeki şirketler bu yılın ilk yarısında son yedi yılın en iyi kar rakamlarını açıkladılar. Arz fazlası olan bu sektördeki gelişmeler moral veriyor. Çin’de demir cevheri fiyatının iki yılın zirvesine çıkması da emtia üreticisi ülkeler açısından pozitiftir. Özetle, şu aşamada Çin ekonomisinden ve piyasalarından iyi sinyaller geliyor. Bu da Türkiye’nin içinde bulunduğu gelişen ülkeler grubu için önemlidir.
Yabancı yatırımcıların gelişen ülke piyasalarına yatırımları devam edebilir. Asya ülkeleri biraz daha öne çıkıyor. Peki Türkiye bu listede yer alamaz mı? Yatırımcıların giriş yaptığı piyasalara bakarak, reform yapma niyeti olan ülkelere ilginin olduğu söylenebilir. Ülke olarak farklı sorunlarla uğraşıyoruz. Buna rağmen hükümetten, ‘‘Reformlar olacak’’ açıklamaları geliyor. Bunlar için adımlar atılırsa para girişi olur. Ekonomistlerin her fırsatta dile getirdiği ‘‘doğrudan yatırımlar’’ mevcut konjonktürde hemen her ülkede düşük gözüküyor. Bu dönemde bizde de artmaz.