Çin medyasına göre, Irak'da olduğu gibi Libya'da da hedef petr

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Fransa Savunma Bakanı "Libya, Fransa Cumhurbaşkanı için uzun süredir beklenen Akdeniz randevusu anlamına geliyor. Her zaman otoriter rejimler ile İslam rejimleri arasında seçim yaptığımız düşüncesi vardı. Oysa burada durum çok farklı" derken, Çin medyasına göre, Libya'daki savaş, Irak'ta olduğu gibi tamamen "petrol" amaçlı.

Libya müdahalesinin tamamen ekonomik ve jeostratejik nedenlerden kaynaklandığını ileri süren Çin medyası, Fransa başta olmak üzere batı dünyasının tavrını son derece sert bir dille eleştiriyor.  China Daily, "Irak işgalinin nedeni petroldü; Libya'ya saldırılmasının nedeni de petrol" derken; aşırı ulusalcı Global Times gazetesi daha ileri giderek, "Batı, Libya'ya gerçekleştirdiği hava saldırıları ile dünyayı yönetmek istediği mesajını veriyor. Sonuçta, batı dünyasının Ortadoğu'ya siyasi ve askeri müdahalesi tamamen petrole dayalı" yorumlarına yer veriyor.

People's Daily gazetesi ise temelde Fransa'yı hedef alan eleştirilere yer veriyor. Gazeteye göre G20 başkanlığını yürüten Fransa'nın amacı, ortak bir dinamizmi yönetme kapasitesine sahip olduğunu göstermek.

Çin Batı'yı eleştirirken, Çin'e yönelik eleştiriler de yok değil. Uzmanlar Çin'in Libya konusuna yaklaşımının "tutarsız" olduğunu ileri sürüyorlar. Bunun nedeni Libya'ya yönelik hava hareketine karşı çıkan Çin'in, BM kararı alınırken oy vermemiş; Libya konusunda alınan karara veto koymamış olması. Çin'in bugüne kadar insani nedenlere dayalı askeri müdahalelere karşı çıktığı belirtilirken, Libya konusundaki BM oylamasına katılmaması "yeni güç statüsü"ne bağlanıyor.

"Yarın, Suriye, Yemen veya Cezayir'e müdahale etmeye hazır mı olmalıyız?"

Fransa'nın eski Dakar Büyükelçisi Jean-Christophe Rufin ise, Libya müdahalesinin ardından "İnsani amaçla başlatılan savaşlar nereye varacak?" sorusunu yöneltiyor. İnsani nedenlerden dolayı, başka ülkelere müdahale etme hakkının tehlikeli sonuçlara neden olacağını kaydeden Rufin, "En tehlikeli müdahale 2003 yılında, ABD'nin Irak'a müdahalesi ile gerçekleşti. Fransa o dönemde, bu müdahaleye karşı geldi ve bunun kötü sonuçlarını göstermeye çalıştı. Şimdi, aynı şeyi Fransa yaptığında, müdahalenin daha az tehlikeli olduğunu mu düşünüyoruz?" diyor.

Rufin, Le Monde gazetesinde yer alan makalesinde "Fransa savaşta. Sadece geniş bir koalisyonun bir parçası değil, aynı zamanda askeri roller dahil olmak üzere, operasyonun her aşamasında oynağı rol sayesinde, en ön sırada yer alıyor. Ülkemiz harekete geçme cesaretini gösterdiği için gurur duyabiliriz. Fakat bu hareketin getireceği ağır sonuçları, riskleri de göz ardı edemeyiz" yorumlarında bulunurken, bu risklere yönelik şu değerlendirmeleri yapıyor:

. "Bu insani bir savaş. Bize saldırmamış, bizim çıkarlarımızı tehdit etmeyen bir ülkeye yıkıcı askeri operasyonlar düzenliyoruz. Güç kullanmamızın tek nedeni, söz konusu ülkede insan haklarının ihlal ediliyor olması."

. "Biz bu durumda, müdahale hakkımızı kullanıyoruz, fakat müdahale hakkı kavramı çok sayıda sorunu beraberinde getiriyor. Güçlülere, istedikleri herkese saldırma hakkı veren bu müdahale hakkının yarattığı tehlikeler, çok kez gündeme geldi."

. "En tehlikeli müdahale 2003 yılında, ABD'nin Irak'a müdahalesi ile gerçekleşti. Fransa o dönemde, bu müdahaleye karşı geldi ve bunun kötü sonuçlarını göstermeye çalıştı. Şimdi, aynı şeyi Fransa yaptığında, daha az tehlikeli olduğunu mu düşünüyoruz?" 

. "Şu anda yapılması gereken duygusal boyutu aşıp, bu savaşı ve belki de diğerlerini yönetmek için bir doktrin belirlemek. İnsani bir savaş sürdürüyoruz. Fakat bu prensip heryerde uygulanabilir mi? Dış politikamızı ve tüm kararlarımızı bu prensip üzerine kurabilir miyiz? Başka zamanlarda bu çok daha teorik bir soru olabilirdi, fakat Arap devriminin yaşandığı bugün, tamamen somut bir soru. Yarın, Suriye, Yemen ve Cezayir'e müdahale etmeye hazır mı olmalıyız? Aynı düşüncesi yapısıyla, sivil toplumların haklarını garanti etmek amacıyla Afganistan'daki varlığımızı da sürdürmeli miyiz?"

. "Askeri harekatımızın temellerinin ulusal bir tartışma ortamında masaya yatırılması gerekli. Bu konuda kamuoyu görüşü alınmalı. Cumhurbaşkanımızdan, askeri bir saldırı kararı alacak yürek ve güce sahip olmasını; duygularına yenilmemesini bekliyoruz. Sahip olduğumuz Cumhuriyet mirası, bizi özel uluslararası sorumluluklar yüklüyor ve ülkeler, özgürlükleri tehdit edildiğinde doğal olarak bize dönüyorlar. Onlara nasıl bir cevap vermeliyiz ve verebiliriz. Fransızların birlikte karar vermeleri gereken konu bu."

ABD'nin ikinci rolü üstlenmesine kimse alışık değil

Peki ABD, koalisyon liderliğini Fransa'ya bırakmaya istekli mi? Washington Post'a göre, yeniden Müslüman bir ülkeye saldırma konusunda çekinceli olan Obama, "ılımlı bir müdahale"den yana. Yani bir yandan Libyalı muhalifleri desteklerken, diğer yandan, müdahale yüzünden yüklü fatura ödemek istemiyor. Fakat diğer yandan, kimse, ABD'nin lider rolünü üstlenmediği bir operasyonda yer almasına alışık değil. Atlantik Konseyi uzmanlarından Damon Wilson, "ABD yönetimi Fransa'nın girişiminden son derece memnun. Fakat gerçek şu ki, Fransa, NATO yapısı ve ABD olmadan, tek başına hareket edemez" yorumlarında bulunuyor. Her ne kadar Sarkozy, Kaddafi'nin gitmesinde Obama'dan daha kararlı görünse de, uzmanlara göre ABD, kontrolünü tam anlamıyla Fransa'ya bırakmaya yanaşmayacak. 

"Libya, uzun süredir beklediğimiz Akdeniz randevusu"

27 Şubatta göreve gelen Fransa Savunma Bakanı Gérard Longuet "Libya, Fransa Cumhurbaşkanı için uzun süredir beklenen Akdeniz randevusu anlamına geliyor. Her zaman otoriter rejimler ile İslam rejimleri arasında seçim yaptığımız düşüncesi vardı. Oysa burada çok farklı bir durumla ilgileniyoruz; ne otoriter ne de İslami rejim söz konusu ve bu bizi mutlu ediyor" diyor. Bakan, Le Figaro'ya verdiği röportajda,  koalisyonun kırılganlığına yönelik ise  şu yorumlarda bulunuyor: "Sorun, batının, diktatörlerden daha fazla sabırsız olması. Fakat güç ilişkisinde, sabırsız olan kaybeder. Kaddafi iktidarı çıkmaza girdi, daha fazla devam etme şansı yok. Demokrasiler ise güçlü durumdalar. Dolayısıyla sabırsız olmamaları gerekli. Aksi takdirde bu çatışma etkinliğini kaybeder."

Uçakların hedefi Kaddafi'nin tankları

Koalisyon güçlerinin, Libya lideri Muammer   Kaddafi'nin Guededfa aşiretinin yaşadığı Sebha kentini bombaladığı bildirildi. Başkent Trablus'un 750 kilometre güneyindeki Sebha kenti önceki akşam ve dün havadan bombalandı. Koalisyon güçleri Trablus'un Tacura bölgesini de bombaladı. Koalisyon güçlerinin hedefinde Libya lideri Muammer Kaddafi'ye bağlı tankçı birlikleri vardı. Batılı güçler düzenledikleri hava saldırısında Kaddafi'ye bağlı birliklerin Misrata dışındaki tanklarını vurdu ancak Kaddafi'ye bağlı birliklerin dün saldırı düzenlediği Misrata'daki tankların vurulamadığı bildirildi.

İtalya'da hükümete harekat yetkisi

Öte yandan İtalya Temsilciler Meclisi, Libya özel oturumunda hükümete, uluslararası güçlerin bu ülkeye düzenlediği harekata katılma yetkisi verdi. Hükümet adına Dışişleri Bakanı Franco Frattini ile Savunma Bakanı Ignazio La Russa, parlamentoya Libya ve İtalya'nın durumuyla ilgili bilgi verdi. Frattini, ''İkiye bölünmüş bir Libya istemiyoruz'' ve ''Bingazi'ye yardım eden tek ülke bizdik'' açıklamalarını yineledi.

DATE:25-03-11

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar