Çin, İsrail’e Nanxun’da İnovasyon Sanayi Bölgesi yaptırıyor

Güven SAK
Güven SAK DÜNYA İŞLERİ

İstanbul-Tel Aviv kuş uçuşu iki saat bile sürmüyor. Tel Aviv-Şangay arası ise yine kuş uçuşu, on iki saat sürüyor. Çinliler, İsrail’in inovasyon kapasitesini Çin iç pazarı ile buluşturmak için, Şangay yakınlarında, Nanxun’da bir Çin-İsrail İnovasyon Sanayi Bölgesi kuruyorlar. Yakın dediysem, park Şangay’a 125 kilometre mesafede ama yerini kafanızda canlandırın diye Şangay diyorum. On iki saatlik uçuş mesafesindeki Çinliler, İsrail’in ekonomilerine getirebileceği imkandan faydalanmaya çalışıyor. Biz burada burnumuzun dibindeki İsrail’e aynı pragmatik gözle bakamıyoruz. Ben size söyleyeyim, biz burada manasız işlerle uğraşıyoruz. Kumdan kalelerde çocuklar gibi aynı şehvetle oyun oynuyoruz. Çin ise milletinin refahını düşünüyor. İcraat yapıyor. Şimdiye kadar ömrümüzü bir dizi manasız işle yedik. Bugünlerde ise çocuklarımızınkini de halletmek için ek tedbirler peşindeyiz. Geçenlerde Nanxun Sanayi Bölgesi ile ilgili haberleri okurken, doğrusu ya, moralim bozuldu. Biz neden böyle ezikiz? Yeni bir yıla girerken, gelin ne düşündüğümü size anlatayım.

Önce birkaç rakam. Türkiye’nin ihracat menzili, 3000 kilometrenin altında, İsrail’in ki ise yaklaşık 7000 kilometre civarında. İsrail ekonomisi, Türkiye ile kıyaslandığında çok daha geniş bir yarıçapta faaliyet gösteriyor. İsrail ekonomisi, bizden çok daha uzağa erişebiliyor. Neden? İsrail ihracatının değer olarak bakıldığında yüzde 34,9’u havayolu ile taşınıyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 3,9 civarında. Neden biz havayolu ile mal taşıyamıyoruz. Gayet basit bir nedenle, Türkiye havayolu ile taşınabilecek mal üretmeyi beceremiyor. Ne demek bu? Türkiye havayolu ile taşınabilecek, yükte hafif, pahada ağır mallar üretemiyor. Önümüze gelen arsaya beton dökmeyi marifet saydığımız için, sanayide ancak fiyatı ucuz, havaleli mallar üretebiliyoruz. Bir rakam daha vereyim, yetsin. İsrail’in toplam ihracatının yaklaşık dörtte biri yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor. Türkiye’nin ihracatının ise yirmide biri bile yüksek teknolojili değil. İşte tam da bundan; Onların ihracatı yükte hafif, pahada ağır; Bizim ihracat ise yükte ağır, pahada hafif. Onlar havayolu ile taşıyor, biz taşıyamıyoruz.

Ben uzun süreden beri, Türkiye ve İsrail ekonomilerine bakarken, ortada bir tamamlayıcılık ilişkisi görüyorum. İşte şimdi Çinliler de, İsrail ekonomisine bakınca, böyle bir tamamlayıcılık ilişkisi görmüşler ve Nanxun İnovasyon Sanayi Bölgesi fikri tam da buradan çıkmış. Yatırımcılar, 7 kilometrekarelik parkı üçe ayıracaklarmış. Birinci bölgede yenilikçi şirketler kümelenecekmiş. Bizdeki yenilikçiler neler çekiyor. İkinci bölgede yeni işe başlayanlar kuluçkada büyütülecekmiş. Biz burada olanı hala heba ediyoruz.  Üçüncü bölgede ise parkta üretilen teknolojiler ticarileştirilecekmiş. Bizim teknoloji transfer ofislerimizin hali ortada.

Ben Nunxan’ı bir nevi bizim Gebze Teknoparkı’nın büyütülmüş hali diye okudum. Steff Wertheimer, İsrail’de Tefen’deki sanayi bölgesi modelini Gebze’de operasyonel hale getirmek için çaba harcamıştı da, deney bizim manasız teknopark düzenlemesine takılmıştı. Adamcağız, Türkiye’de kimseye “yahu teknopark süs diye yapılmaz, bunun içinde ihracata dönük üretim yapmak gerekir”i anlatamamıştı. Son on yılda en az 5 milyar doları teşvik diye harcadık. Ne oldu? Hiçbir şey. Fırsat gören gözler, duyan kulaklar, düşünen akıllar içindir.

Peki, Çin nasıl yapıyor, biz neden yapamıyoruz? Ben Turgut Bey zamanındaki önemli iki özelliğimizi kaybettiğimizi düşünüyorum. Daha az pragmatik ve çok karmaşık olduk. Bakın etrafınıza komplo teorisinden geçilmiyor. Çin ise Deng Şiao Ping’in iki öğüdünü hiç unutmadı. “Kedinin siyah ya da beyaz olması önemli değildir. Önemli olan fare yakalamasıdır” şiarını Çin Komünist Partisi’ne Deng yerleştirdi. Bugünün Çin’i ideoloji dışı o son derece pragmatik yaklaşımdan çıktı.  Biz ise “üzümünü ye, bağını sorma” demeyi son zamanlarda unuttuk. Yine bizim geleneğimizde “az laf, çok iş” diye bulunan, “ışığını sakla, zamanını bekle” şiarını da Çin’e Deng öğretti. Türkiye ise kadim geleneği unuttu.
Şimdi Çin etrafta fırsatlar, biz ise tehditler görüyoruz. Neden? Onlar kendilerine güveniyor, biz güvenmiyoruz. 2014 yılı kendimize güvenimizi yeniden kazanacağımız bir normalleşme yılı olsun.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar