Çin ile ticareti artırmalıyız
BRICS tartışmaları ile başlayan süreçte, Türkiye’nin ekonomik ve ticari risklerini çeşitlendirme stratejisi ile yönetmesinin doğru olacağına inananlardanım. Tam da bu noktada stratejik açıdan geç kaldığımız bir konuya değineceğim. Çin ile iş birliğini artırmak.
Çin ile iş birliği bize fayda sağlar mı?
2024 yılının Temmuz ayı itibarıyla, Çin’in toplam dış ticaret hacmi 516,46 milyar USD seviyesine ulaştı. İhracat 300,56 milyar USD, ithalat ise 215,91 milyar USD’ye yükselmiş durumda. 2023 yılı itibarıyla Çin’in Ar-Ge harcamaları, yaklaşık 500 milyar dolar seviyesinde. Çin’in GSYH’si 19,4 trilyon USD seviyesinde. Bunlar çok büyük rakamlar.
Son verilere göre, Türkiye ile Çin arasındaki ticaret hacmi 2023 yılı itibarıyla 50 milyar doların üzerine çıktı. Türkiye’nin Çin’e ihracatı yaklaşık 4,5 milyar dolar iken, ithalatı 45 milyar dolar seviyesinde. Bu dengesiz tablo, aslında Türkiye için iki büyük fırsat sunuyor. Çin’e yönelik ihracatın artırılması, Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatmada önemli bir rol oynayabilir. Ek olarak, yüksek ve orta yüksek teknolojili Çin yatırımlarını ülkeye çekmek, Çin ile birlikte AB, Orta Doğu ve Afrika pazarlarını hedeflemek iki ülkeye de büyük faydalar sağlayabilir. Ayrıca Çin, diğer Asya ülkelerine giriş için önemli bir merkez.
Tam burada bir rakam vereyim. Çin’de tam 6,2 milyon, dolar milyoneri var! Çin ayrıca üretmek kadar tüketmeyi de seven bir ülke. Tüketicilerin trendlere karşı hassasiyeti var. Yeni ürünlere ve yaratıcı fikirlere ilgi büyük. Kapalı bir toplum halinde yaşamanın getirdiği tekdüzelikten kurtulan Çin halkı, en azından belirli bölgelerde batı tarzı, şık ve modern zevklere sahip.
Bu durum Çin’i Türkiye için bir rakip olmakla beraber ciddi bir ekonomik partner adayı yapıyor. Bu konuda iki ülke siyasileri arasında bir yakınlaşma olduğunu görmekteyiz. Bu devam ettirilmeli. Ancak iş dünyamızın da kafasını doğuya çevirip, Çin ile birlikte ne yapabiliriz diye düşünmesi gerek. Bu konuda TÜSİAD, TOBB, MÜSİAD, TİM, DEİK ve diğer önemli organizasyonların, ortak bir strateji etrafında birleşmeleri gerekiyor. Tüm işi siyasilere bırakmak bence fırsatları kaçırmak anlamına geliyor.
Türkiye-Çin ilişkilerinde fırsatlar
Türk şirketleri, Çin’e ihracatı artırabilir, işleri büyütebilirler. Çinli sanayi şirketleri ve private equity fonları Türkiye’deki şirketlere yatırım yapabilirler. Bir NATO ülkesi olan Türkiye’de greenfield yatırımlar yapabilir, jeopolitik risklerini çeşitlendirebilirler. Finans sektöründe, birlikte dünyaya açılmak anlamında ciddi iş birliği imkânları olduğu açık. Çin’in teknoloji devleri Türkiye pazarına yatırım yaparak, hem dijitalleşme sürecine katkı sunabilir hem de Türkiye üzerinden Avrupa ve Orta Doğu pazarına erişim sağlayabilir.
Türkiye, Çin’in enerji arz güvenliğinde önemli bir rol oynayabilir. Özellikle yenilenebilir enerji yatırımları, hem Çin’in karbon nötr hedeflerine hizmet edebilir hem de Türkiye’nin enerji arzını çeşitlendirebilir. Çinli inşaat şirketleri, Türkiye’nin büyük altyapı projelerine yatırım yaparak, Türkiye’nin bölgesel bir lojistik merkezi olmasına katkıda bulunabilirler. Bu, Çin’in Avrupa pazarına erişimini kolaylaştırırken, Türkiye’ye de yeni iş imkanları yaratır.
Çin’in geniş lojistik ağı, Türk şirketlerinin Asya pazarına daha hızlı erişimini sağlayabilir. Özellikle Türkiye’nin coğrafi avantajını kullanarak, Çin’den Avrupa’ya yönelik ürünlerin dağıtımında stratejik bir merkez haline gelmesi mümkündür.
Bu konuda siyaset ve iş dünyası el ele verip, bir strateji oluşturmak gerekiyor. Şirketler de kendi işleri açısından Çin ile iş birliği imkânlarını araştırmalı. Buna iki taraflı offshoring/outsourcing ve Türkiye’de ortak yatırım fırsatları da dahil.