Çin heyetlerinin sık gelişleri hayra alâmet olabilir mi?
Son yıllarda bir dünya gerçeği olan Çin ekonomisi her geçen gün daha da büyüyor ve tüm ülkeleri ilgilendiren boyuta geliyor. Burada önemli olan, karşı tedbirler almak mı, yoksa birlikte hareket etmek mi? Bu sorunun cevabını batılı ülkeler birlikte hareket şeklinde vermiş bulunuyorlar.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin ihracat yaptığı ülkelerin payları, ABD (%21.1), Hong Kong (%17.4), Japonya (%13.6), Güney Kore (% 4.6), Almanya (% 4), Hollanda (%2.7), Singapur (%2.2), Türkiye (%2.1) olurken, İthalat yaptığı ülkelerin payları ise; Japonya (%18), Tayvan (%11.9), Güney Kore (%10.4), ABD (%8.2), Almanya (%5.9), Hong Kong (%3.9), Rusya Federasyonu (%3.3), Malezya (%2.5) şeklinde sıralanıyor.
İhracata konu ürünler; rafine edilmiş petrol ürünleri, yağlama maddeleri, kimyasal ürünler, alkollü içecekler, alkolsüz içecekler, bitkisel yağlar, hayvansal yağlar, elektrikli makineler, ulaşım ekipmanları, büro malzemeleri, canlı hayvanlar, su ürünleri, pirinç, çay, konserve meyve ve sebze, ham ipek, kömür, pamuk ipliği, hazır giyim eşyası, ayakkabı, spor eşyası, hafif sanayi mamulleri, demir-çelik ürünleri, oyuncaklar, elektronik eşya, telekomünikasyon ekipmanları ağırlıklı.
İthalata konu ürünler ise; muhtelif gıda ürünleri, elektrikli makineler, motorlu taşıtlar, ham petrol, yağlama maddeleri, bitkisel yağlar, hayvansal yağlar, doğal kauçuk, kereste, kâğıt hamuru, pamuk, demir cevheri, gübre, plastik ürünler, çelik mamulleri, elektronik devreler ve kimyasallar şeklinde genel olarak belirtilebilir.
Küresel krizin etkilerinin geçmesinden sonra, rekabetin söz konusu olduğu ileriki süreçte, acımasızlığı daha da ortaya çıkacak olan durumun, tüm çıplaklığıyla kavranabilmesi için bu konuda en çok etkisi bulunan ülke olan Çin Halk Cumhuriyeti ile ilgili yukarıda bah-sedilen verilerin yanısıra daha önceki makalelerimde belirttiğim bu ülkeye ilişkin özelliklerinde dikkate alınması gerekiyor.
Günümüz Çin ticaretinin şekillendiği temel "Maoist bir Amerika" olarak dillendirilebili-yor. Bu ticaretin ülkemizi de ilgilendiren bölümlerine baktığımızda ucuz finans kaynakları, büyük kentlerden uzaklaştıkça 100 dolar civarında seyreden asgari ücret, çok ucuz veya bedava enerji, ucuz hammadde gibi üretim girdileri, vergi iadesi ve diğer teşvik unsurları ile yabancı sermayeye tanınan kolaylıklar bakımından Çin Halk Cumhuriyeti'nin yatırımlar için bir cennet sayılabildiği görülebiliyor.
Çin şirketlerince üretilen ürünlerin kaliteli ya da kalitesiz olması bir yere kadar önem taşıyacaktır. Ki, kabul edilebilir ölçülerde kaliteli ürünlerin de imal edildiği biliniyor. İpek Yolu'nun merkezini ziyaret edip ticaret yapan yabancılar gibi günümüzde de Çin Halk Cumhuriyeti'ne gidenlerin anlattıkları da bu yöndedir. Her ne kadar dışarıdan gelenlere çok görkemli ve modern tesislerin özellikle gezdirildiği hususu dikkate alınsa da kaliteli ürünlerin çok ucuza üretilebildiğini ithalata konu olan bazı mallarda da görebilmek imkan dahilindedir ki, bu durum ile Çin'e gidenlerin anlattıkları/belgelere aktardıkları birbirini doğrular mahiyettedir. Hal böyle olmasa idi sadece kalitesiz ve çok ucuz mallarla dünya ticaretinde Çin'in yükselen bir payı elde etmesi mümkün olamazdı.
Çin Halk Cumhuriyeti'nden çeşitli heyetler de dünya arenasını gezmekte ve haklı yükselişlerini anlatarak yeni yeni bağlantılar yapmaktadırlar. Ülkemize gelen heyetlerin sayısında da büyük artışlar olmuştur. Özellikle nisan ayında Başbakanımızın yaptığı Çin ziyareti iki ülke arasındaki ilişkileri hızlandırmışa benziyor.
İki ülke arasındaki heyetlere mihmandarlık yapan en büyük sivil toplum kuruluşu Türk Çin İpek Yolu Ekonomik ve Kültürel İşbirliği Derneği'dir (TÜÇİDER). Başkanı Prof. Dr. Zeyneş İsmail ve yardımcısı Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu Genel Sekreteri M. Demokan Eren ve üyeler aktif rol oynuyorlar. Konferanslar veriyorlar. Hem Çine'e ziyaretler hem de oradan gelen heyetlerin çalışmalarını organize ediyorlar. Resmi heyetleri buluşturuyor ve işadamları arasında anlaşmaların yapılmasını sağlıyorlar. Nitekim; Çin resmi makamlarının TÜÇİDER ile yaptığı anlaşmalar da bu durumun süreceğini gösteriyor. Bir sivil toplum kuruluşunun resmi makamlarca muhatap alınarak anlaşmalar yapılmasının önemi ileriki süreçte çok daha iyi anlaşılabilir.
Mart ve Nisan 2012 aylarında Çin'in 32 milyon nüfuslu metropol ve sanayi şehri olan Chongqing'in heyetinde yer alan önemli devlet ve şirket temsilcileri ağırlanmış ve akabinde Bakan Yardımcısı (Dünya Çin Birliği ve Dünya Çin Ekonomi Birliği Başkan Yardımcısı WangYongle) düzeyinde bir heyet daha ülkemize gelmiş ve resmi ve özel temaslarda bulunmuşlardır. Birçok eyalet temsilcileri kendi bölgelerindeki yatırım teşviklerini ve dış ticarete konu olabilecek ürünler üzerinde durmuşlardır. Nitekim, Sincan - Uygur Özerk Bölgesi'nde eylül ayında düzenlenecek olan uluslararası EURASİA (Avrasya) Fuarı'nda Türklere özel önem verileceği anlaşılıyor. Keza; serbest bölgelerinde de Türk firmalarına ayrıcalıklar sağlandığı biliniyor.
Türkiye-Çin ilişkilerinin tarihi çok eskilere dayanıyor. Türkiye'nin dış ticaretteki üçüncü partnerliğine Çin yükselmiştir. AB ile olan ilişkimiz Çinli yatırımcılara güven veriyor. 1990'da yapılan ekonomik anlaşma, 1995'te tanınan karşılıklı vergi muafiyeti ve 2011 de ticarette karşılıklı paranın geçerliliğinin sağlanması ilişkilere ivme kazandırmış bulunuyor.
AB'ye gidecek mallarda karayolu taşımacılığında Türkiye güzergâh olarak görülüyor. Keza, rüzgar enerjisi, otomotiv, savunma, teknoloji, inşaat, iletim hatları, elektrikli araçlar, depolama, lojistik gibi alanlarında ortaklaşa yatırımlar yapılmak isteniyor. 5 milyon Çinli turistin Türkiye'ye gelmesi hedefleniyor.
Burada dikkati çeken nokta, çok geniş bir alanda ve yelpazede yetki sahibi kişilerin konuya verdikleri önemdir. Ülke için çalışmaya örnek olacak bir heyet yapılanması söz konusudur. Bu gibi heyetlerin bize öğrettiklerini unutmamak gerekiyor.
Uluslararası pazarlarda yer bulmak isteyen şirketlerin iktisadi kurallar içinde düşük maliyetli üretim yapmaları rekabet gücü açısından önem taşıyor. O halde, meseleye makro açıdan bakılarak sanayicimizin uluslararası düzeyde mukayeseli sektörler bazında seçici davranması ve rekabet ortamına kendisini evvelemirde hazırlaması elzemdir.
TUÇİDER faaliyetlerinden ve heyet temaslarından şirketlerimizin yararlanması menfaatleri icabı bir durum olarak anlaşılabiliyor.
Düzeltme: 2 Haziran tarihli makalemin son paragrafında kitabından yararlanılmasını öner-diğim Sayın Kaptan Kılıç'ın unvanının doğrusu; Gümrük Başkontrolörü (yeni kararnameye göre Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi) ve Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü şeklindedir.