Çin alıcı olur mu?
Çin Başbakanı Sayın Wen Jiabao Türkiye ziyaretinde iki ülke arasındaki karşılıklı ticaretin arttırılması konusunda ümit verdi. 2009 yılı ticaret hacmimizin 12.6 milyar olduğunu ve bu ticaretin 11.1 milyar açık verdiğini akılda tutularak bu konuya eğildiğimizde, karşılıklı ticaretin arttırılmasında ümit vermenin Sayın Wen Jiabao için çok uygun olduğunu görüyoruz. Çin'e olan ihracatımız 1.5 milyar dolar civarında başka bir deyişle, aldığımız sattığımızın 8 katı kadar olunca, konuya biraz daha dikkatle bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Karşılıklı ticaret hacmimizin arttırılmasında hiçbir muhalefetimiz olmadığını, buraya küçük bir çekince koyarak, vurgulamak istiyoruz. Bu çekincenin açıklaması da, ticaret hacmi bu oranları koruyarak arttırılacak ise ihracatçı olarak muhalefet etme hakkımızın doğal olduğudur. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan, Çin gibi güçlü ve etkili bir devlet ile Türk Lirası ve yuan kullanarak ticaret yapılması konusunda olumlu görüşler beyan ederek adımlar atıyorlar. Girişimlerin ve atılan adımların doğruluğunu tartışmıyoruz ancak, döviz rezervleri 2.5 trilyon dolar gibi inanılması güç seviyelere ulaşmış olan bir ülke ile yapılacak böyle bir ticarette oluşabilecek riskleri bir hayli ince hesap etmek gerekir düşüncesindeyiz. Zira geçtiğimiz günlerde ABD Doları ve euronun uluslararası piyasalardaki değerlerinin dalgalanması ve durulmasının arkasındaki etkenlerden birinin, yaptığı döviz alım satımlarıyla piyasayı etkileyen Çin olduğunu Mısır'daki sağır sultan bile duydu. Hal böyle olunca da Çin ekonomisinin, uzun yıllardır tüm dünyayı olduğu gibi ABD ekonomisini de tehdit eden bir güç olduğu vurgulayan ABD kongresi, acil tedbir alınması gerektiğini bir kere daha belirtti.
Çin dış ticaret fazlasının günlük 20 milyar ABD Doları olduğu belirtiliyor. Böyle bir ekonomi ile dans etmeye kalktığımızda ya çok kıvrak dans etme becerilerimiz olmalı, ya da ayakkabılarımızın burnu çok korumalı olmalı. Bu durumda ayağımıza basılma riski halinde manevra yaparak kaçabiliriz veya ayağımıza bassalar da canımız yanmaz. Şimdi bu benzetmeyi dış ticarete uygulayalım. Çin ile yapılacak ticarette TL/Yuan değer eşitliği nerede bağlanacak? Dalgalanmada mı bırakılacak yoksa sabit mi olacak? Biz döviz rezervlerimizin gücü ile Çin tarafından uygulanması olası değer eşitliği operasyonlarına karşı koyabilecek miyiz? Bu değer eşitliği bağlanırken, ihracatçımızın Çin'e yapması öngörülen ihracatlar ne kadar düşünülecek?
Sözü çok daha dolaştırmaya gerek yok. Bu işler biz ihracatçılara ne kadar yarayacak onu bize birileri açık, net ve sıradan ihracatçılarımızın anlayacağı gibi anlatsın isteriz.
Çuvaldızı bir yerlere batırmaya çalıştık da, iğneyi kendimize batırmadan sohbeti bitirmeyelim. Çin nüfusu 2008 sonu verilerine göre 1.35 milyarı bulmuş. Şimdi de diyelim 1.4 milyara varmıştır. Bu nüfusun % 5 ile % 10 arasındaki bir kitlenin, yüksek batı standartlarında bir hayat sürdürdüğü söyleniyor. Bu rakamın alt ucunu hesaba alsak bu da 70 milyon kişi yapar, yani ikinci bir Türkiye ve yaşam standardı da bir hayli yukarıda.
İyi ve akıllı bir pazar araştırması ve piyasa analizi ile bu kitleye yaklaşmasını başarabilecek ihracatçılarımıza gün doğacak demektir.