Çıktıdan başarı çıkarmak
Karı ölçülemeyen kamu hizmeti üreten kurumların etkinliklerinin değerlendirilmesi konusuna devam ediyoruz. Konuya ilgi duyan okurların 23 Ekim 2012’den sonraki yazılarımı ve bu haftadan sonraki üç-dört yazıyı biriktirip bir kere de toptan okumalarını öneririm. Odalar, borsalar, birlikler, sendikalar, teşvik kurumları, hizmet üreten resmi genel müdürlükler, bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşları gibi örgütlerin yönetimi konusunda kaynak aramak zahmetinden kurtulurlar. Laf aramızda arasalar da bu alanda yazın yok denecek kadar azdır. Olanların bir çoğu da laf-u güzaftan öte değildir. Nereden biliyorsun diye sual edecek olursanız bundan on sene kadar önce konu görevim icabı üstüme yıkıldığında ben çok aradım bulamadım da ondan. Bu tür kurumların işlerini denetlemek durumunda olan ortakların, üyelerin, finansörlerin, destekçilerin filan da boşuna bağırıp çağırmak yerine kimi neden sorumlu tutacaklarını bu yazılardan öğreneceklerini umuyorum. Daha da önemlisi ‘Ortaklarına’ dönem sonlarında kar-zarar cetveli ve bilançolar üzerinden hesap veremeyen “Çok çalıştık. Vallahi bir dakika bile oturmadık” demekten başka söyleyecek bir şey bulamayan iyi niyetli ‘karı ölçülemeyen kurum’ yöneticilerinin bu yazılardan faydalanacağını düşünüyorum. Benden söylemesi.
Geçen yazıda önemli bir ayırıma dikkat çekmeye çalışmıştım. Çıktı, sonuç ve etki. Bu kavramları anlatabilmek için de musakka pişirmekten bir örnek vermiştim. Diyelim ki ‘Musakka Severler Derneği’ başkanı seçildiniz. İlk icraatınız Musakka Nasıl Pişirilir konulu bir eğitim programı sunmak oldu. Yirmi ilde beş yüz kişiyi eğittiniz. Görsel ve sözlü takdimler hazırladınız. Musakkanın faydaları konusunda yayınlar yaptınız. TV programlarında boy gösterdiniz ve musakka muhabbetlerine katıldınız. Bunları anlattığınız dönem sonu raporu benim önüme gelse “Aferin boş oturmamışsınız. Çok çalışmışsınız” der sonra da sorarım “Netice ve etkisi ne oldu?” Çünkü tüm bunlar hatta katılımcıların “Vallahi gördük ama böyle musakka eğitimi görmedik” demesi bile bir çıktıdır (katılımcı memnuniyeti raporlarını netice diye sunanlar kusura bakmasınlar). Çıktılar faaliyetlerin netice ve etkisini göstermezler. Çıktılar ancak kurumun ne kadar kaynak kullanarak bu işleri yaptığını görmek için kullanılır. Yoksa çıktılardan konuşmak havanda su döğmeye benzer. Ne yazık ki bir çok karı ölçülemeyen kurum faaliyet raporları ‘Şu kadar litre suyu, günde şu kadar saat, şu kadar kişi dövdük. Eskiden dakikada beş vuruş yapıyorduk. Geçen sene şu kadar litre su dövüyorduk. Bu sene ise..’ tipi raporlardır. Bu kurumların hissedarları da yönetimi şu veya bu nedenle seviyorlarsa “Memleket sizinle gurur duyuyor” diye genel kurullarda bağırır, yok sevmiyorlarsa “İdareyi biz alsak yalnız su döğmez bunun yanında yoğurt da doğrarız” diye saldırırlar. Bu durumun ciddi derecede sakıncalı sonuçları vardır. Vakit bulursak buna da değiniriz. Kısaca söylemek gerekirse ‘çıktılardan başarı çıkarmak’ alışkanlığı bu kurumları politize eder yönetici ve elemanlar işi gücü bırakıp politika yapmaya başlarlar. Bunun sonucu da ciddi kaynak israfıdır. Kaynağı kıt ülkelerde bir özel sektör firmasının batması iş kaybı ve vakit dahil kaynak israfıdır. Bunun farkına varılır ve üzülünür. Sorumlulardan mümkünse hesap sorulur Ama binlerce karı ölçülemeyen kurumun fütursuzca israf ettiği kaynak göze batmaz, bunun fırsat maliyeti hesaplanmaz. Söz gelimi bir kalkınmakta olan ülkenin beşte biri açlık tehlikesiyle karşı karşıyayken o ülkenin ihracatı teşvik kurumunun yüzbinlerce doları bir yabancı danışman şirkete KOBİ’lerde BSC araştırması yapması için vermesinin hesabı sorulmaz. Bu durumu önlemek anılan kurumların yöneticilerinin elindedir. Önlemiyorlarsa bir bildikleri vardır. Bozkurt Hoca’nın dediği gibi “Söylemedi, yazmadı demesinler diye yazıyorum.” Haftaya olanak ölçüsünde detay vererek karı ölçülemeyen kurumların nasıl çalışmaları gerektiğini ve bu kurumlardan harcadıkları kaynakların hesabının nasıl sorulacağını anlatmaya çalışacağım. Bu konuda ilginç bulacağınız bir anımı da naklederek.
Sağlıcakla kalın.