Çıkış hangi harf bilmiyorum ama "Victory"nin "V"si o

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Son küresel krizde pek çok ekonomistin gafil avlandığını söylemek pek yanlış olmaz sanırım. Uluslararası düzeyde saygınlığı olan yüzlerce ekonomist arasında sadece bir elin parmakları kadarı küresel krizi doğru zamanlamayla tahmin edebilmişti. Ancak, kriz sonrası senaryolar konusunda ekonomistler çok daha net ve birbirlerine yakın görüşler sergilediler. Kabaca, kriz sonrası beklenen gelişmeler, öncelikle Büyük Buhrandan ders çıkarmış olan gelişmiş ülkelerin para ve maliye politikalarında gevşemeye gitmeleri, resesyondan çıkılmaya başlanması ile birlikte maliye politikalarını orta vadede kontrol altına alacak tedbirler devreye sokmaları, para politikalarını ise bu süreçte (enflasyon ve iç talep gelişmelerini izleyerek) gevşek tutmaya devam etmeleri şeklindeydi. Bu makro tedbirlere ilaveten, elverdiği kadar da krizin finansal nedenleri üzerine gidilmesi beklenmekteydi. Nitekim, gelişmeler de, aşağı yukarı bu şekilde cereyan etmekte. Tabii ki, finansal sistemi neredeyse erime noktasına getiren böyle ciddi bir krizden çıkış sürecinde çok az yorumcu "V" şeklinde bir toparlanma beklemekteydi. Bugün geldiğimiz noktada da, toparlanmanın uzun ve sancılı olacağı netleşmeye başladı. Ancak, bu gidişat neredeyse 2 yıl önceden oldukça net bir şekilde ortaya konmuşken, piyasaların bugün gelişmeler karşısında şaşkın olması da ilginç. Demek ki, krizin gelişini öngöremeyen ekonomist ve yorumcuların çıkış ile ilgili öngörülerine de piyasaların itimadı kalmamış.

Bugünlerde canlanmanın soğuduğuna ilişkin oldukça net emareler ortaya çıkmakta. ABD tarafında yeni konut inşaatlarının tekrar durma noktasına gelmesi, tüketici güveninin zayıf seyretmesi, ve istihdamın bir türlü düzelmemesi bu emarelerden bazıları. (Özellikle daha önceki krizlerde ortalama işsizlik süresi 10 haftayı geçmemişken, bu sefer resesyon sonrasında da işsiz kalma süresi artmaya devam ederek 25 haftaya ulaşmış bulunuyor. Bu durum işsizlikte bazı yapısal değişimlere işaret etmekte.) Piyasalar, dün akşam Meclis'e sunum yapan Bernanke'nin durumu nasıl değerlendireceğine kilitlenmiş durumdalar. Beklenti, Bernanke'nin ekonomideki zayıf gidişatı teyit etmesi, ve daha önce fazla iyimser bir şekilde %4 civarında açıkladığı 2011 yılı büyüme hızı tahminini düşürerek, faizleri çok daha uzun süre düşük düzeylerde tutacağının sinyalini vermesi şeklinde.

Avrupa tarafına gelirsek, gene aslında hiç de sürpriz olmaması gereken, yüksek borçlu ülkelerin girdikleri darboğaz piyasaları meşgul etmeye devam etmekte. Almanya'nın pek çok yorumcu tarafından çok erken bir hareket olarak değerlendirilen maliye politikasını sıkılaştırıcı tedbirlere yönelmesi kıtanın zaten zayıf olan büyüme beklentilerini iyice düşürmüş vaziyette. Cuma günü açıklanacak olan ve esasen piyasaları rahatlatmak amacıyla yapılan doksan küsur bankayla ilgili stres testleri de, beklenilenin aksine, piyasaları daha da stres altına soktu. Öte yandan, euro bölgesi ekonomilerinin toparlanmasına önemli bir katkı sağlayabilecek olan euro'nun zayıflama süreci de geçen hafta Çin'in euro'yu destekleyici açıklamasıyla bir süreliğine sekteye uğramış gözüküyor.

Son dönemde Çin de tekleme sinyalleri veriyor. Tabii, Çin gibi bir ülkenin teklemesi büyüme hızının çift hanelerden tek haneye düşmesi anlamına geliyor! Ancak, bu ülkede özellikle konut sektöründe her an patlamaya hazır büyük bir balon olduğu da uzun zamandır dillendirilmekte. Gerek fazla ısınmış olan iç talebi kontrol altına almaya yönelik tedbirler, gerekse de ihracat piyasalarının zayıf seyri, Çin ekonomisini kısmen dizginleyecektir. Bu bağlamda, Dünya ticaret hacminin önemli bir göstergesi sayılan Baltık Kuru Yük Endeksi'nin son 2 ayda 4000 seviyelerinden 2000'in altına gerilemiş olması da önemli. Her ne kadar bu gerilemenin kısmen kapasite artışından kaynaklandığı iddia ediliyorsa da, kriz öncesinde endeks değerinin 9000'lerde olduğu da unutulmamalı.

Açık söylemek gerekirse, bütün bu küresel gelişmeler ışığında BRIC ve Türkiye gibi mali durumları görünürde daha iyi olan gelişmekte olan ülkelerin kısmen ayrışarak yüksek büyüme performanslarını devam ettirecekleri şeklinde bir öngörü aşırı iyimser kalmakta.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019