Çıkar çatışması!..
ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek Gerek küresel gerekse ulusal düzeyde belirsizlik ve kırılganlığın arttığını sık sık dile getiriyor ve sebeplerini açıklamaya çalışıyoruz. Fakat bu süreçte iyice belirginleşen ve açıkça tartışılmayan bir gerçek zaman içinde daha yoğun bir şekilde hissedilecek: Küresel güçler ve içeride onlarla işbirliği içinde olanlar ile bu ülkede yaşayan büyük çoğunluk arasında ciddi bir çıkar çatışması var. Geniş kesimler bu gerçeği anlayıp müdahale etme kararlılığına ulaşana kadar, sorunların ağırlaşmaya devam edeceğini söylemek de kehanet sayılmaz. Veya 2000'li yılların başından bugüne kimlerin durumunun daha iyiye gittiğine, kimlerin ise daha kötüye doğru ilerlediğine bakarak bu durumun tesadüf olup olmadığını sorgular iseniz gerçeği daha iyi anlarsınız... Ülkemizde, küresel güçler tarafından yönlendirilen ve desteklenen güçlü bir azınlık, yanı sıra karanlıkta kalmaya mahkum edildiği için yeterince bilinçlenmesi engellenmiş güçsüz bir çoğunluktan bahsetmek, belli kesimlerin hoşuna gitmese bile inkar edilebilecek bir durum değildir. Güçlü azınlık ve onları destekleyip yönlendirenlerin en büyük korkusu ise güçsüz çoğunluğun bilinçlenmeye ve kendi çıkarlarına sabip çıkmaya başlamasıdır. Bu durum gerek demokrasi gerekse serbest piyasa anlayışının gelişmesini engelleyip şekil olmaktan öteye gitmesini engelleyen en önemli faktördür. Konuya tersten yaklaşıp sorguladığımızda gerçek daha bir netleşiyor; gelir dağılımı kimler lehine ve kimler aleyhine bozuluyor, uygulanan politikaların bu sonuç üzerindeki etkisi nedir? Veya neden borç verenlerin talebine aşırı duyarlı bir tavır sergilenirken geniş kesimlerden gelenlere kayıtsız kalınır? Benzeri soruları çoğaltmak mümkündür. Soğuk Savaş dönemi sonrasında gündeme gelen küreselci eğilimlerin bu gelişmelerdeki katkısı büyüktür. Zira güçsüzleri koruyan ve güçlülerin güçsüzleri suiistimal etmesini engelleyen kuralları, küreselleşme gerekçesi ile ortadan kaldırır iseniz hangilerinin kazanacağı bellidir; bağımlılığın ve sömürünün artması da kaçınılmazdır... Güçsüz çoğunluğun karanlıkta bırakılması, siyaseten birbirine düşürülmesi, kendi çıkarlarının bilincinde olmaktan uzaklaştırılması, çaresizleştirilmesi, zaaflara dayalı şuursuzluğun tahriki ile bireyselleştirilmesi gibi eğilimler, demokrasi ve serbest piyasa anlayışının önündeki en büyük engellerdir. Zira bu ortamda toplum siyasetçiye, siyasetçi topluma güvenememektedir; kısa vadede bir şeyler yapmaya çalışan siyasetçi ise dış güçler ve güçlü azınlıkla uzlaşarak kendisini iktidara getirenleri suiistimal etmek durumunda kalmakta, çıkar çatışmasını açığa çıkarmak yerine gizlemeyi tercih etmek zorunda kalmaktadır. Ortaya çıkan bu açmazda, istikrarsızlık da istikrarın sigortası olmaktadır. Gerek güçlü azınlığın gerekse onları destekleyenlerin kendi dertlerine düşüp, güçsüz çoğunluğun giderek olumsuzlaşan durumuna kayıtsız kalması yaklaşan felaketin habercisi niteliğindedir. Bu koşullarda demokrasi, küreselleşme, serbest piyasa gibi içi boşaltılmış kavramların arkasına saklanarak günü kurtarmayı sürdürmeye çalışmak, orta vadede herkesin kaybedeceği büyük bir kaosa davetiye çıkarmaktır. Ne diyelim. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az!..