Çıkar çatışması ve uzlaşmazlığı gizlemek zorlaşıyor
Güney Kore'de yapılan G-20 Ekonomi Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı'ndan çıkan sonuç bildirgesi, küresel sorunların çözümü ve ağırlaşmasını önlemek konusunda hiçbir şey söylemiyor. Temenniler taahhüt gibi gösteriliyor, fakat yaptırımdan hiç bahsedilmiyor, grup içindeki çıkar çatışmaları gözardı ediliyor. Nasıl bir anlaşma ise her üyenin mevcut stratejilerine aynen devam edeceği nerede ise kesin gibi görünüyor. G-20 ülkeleri temel ekonomik esasları yansıtan piyasanın belirledii döviz kuru oranlarını gözeteceklerini ve rekabetçi devalüasyonlardan kaçınacaklarını taahhüt etmişler! Gelişmiş ekonomiler, döviz kurlarında aşırı oynaklığa karşı ihtiyatlı olacakmış! Küresel ekonomideki toparlanma, kırılgan ve düzensiz olmasına rağmen devam ediyormuş. İşbirliği içinde olunması zorunlu imiş; işbirilği ve eşgüdüm içerisinde güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeyi sağlamada G-20 üzerine düşeni yapacakmış! Ayrıca ekonomik toparlanmayı tehdit eden küresel dengesizlikleri politikalarının izlenmesi, büyük finans şirketlerine daha sıkı kurallar getirilmesi konularında da anlaşma sağlanmış!..
Ne diyelim, çok laf yalansız olmuyor. Öncelikle sormak gerekiyor, G-20 içinde rekabetçi devalüasyon yapan var mı? Kesinlikle hayır; sadece parasının değerlenmesini önlemeye çalışanlar var ve bu yaklaşımlarından vazgeçmeleri de beklenmiyor. G-20'ye mensup tüm ekonomiler öncelikle büyümek istiyor, öyle ki Türkiye dışında kalanlar enflasyon konusunu büyük ölçüde ihmal edecek kadar büyümeyi istiyor. Fakat gerek yapısal farklar, gerekse stratejiler büyümek isteyenler arasında ciddi bir çıkar çatışması yaratıyor ve mevcut koşullar altında çözümü mümkün görünmüyor.
Gelişmiş ekonomiler aşırı gevşek para poitikalarına devam ettiği ve sorunlu olduğu bilinen finansal sistemlerini suni teneffüsle yaşatmaya çalıştığı sürece, gelişmekte olan ekonomilerin yıkıcı sermaye hareketlerine karşı kendilerini korumaya çalışması, paralarının değerlenmesini önlemeye yönelik önlemler almaya devam etmesi normaldir. Sebep ortadan kalkmadıkça sonucun değişmesi beklenmemelidir. Eğer Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ekonomiler sermaye hareketlerinin yıkıcı etkisini dikkate almadan paralarının değerlenmesine izin verirler ise büyüyemezler, onların büyüyemediği ortamda gelişmiş ekonomilerin daha kolay toparlanacağını düşünmek saflıktır, ekonomiden hiç anlamamaktır.
Gelişmiş ekonomiler faaliyet gelirlerinin erimesini önleyememiş, aşırı gevşek para ve maliye politikalarının desteği ile hem talep daralmasını önlemeye çalışmış, hem de faaliyet dışı gelir yaratan varlık balonlarını şişirmiş, sonuçta büyüme potansiyellerini fark etmiştir. Bazı gelişmekte olan ekonomilerin de kendi yaptıkları aynı hataları tekrarlamasını bekleyecek kadar ciddi bir çaresizliğe düşmüşlerdir. Örneğin Çin'in parası değerlenecek, faaliyet gelirleri azalacak, fakat faaliyet dışı gelirler sayesinde iç talep ve istihdam artmaya devam edecek, kendileri varlık balonlarından azami oranda istifade ederek, durumlarını daha da kötüleşmesini önleyecek gelir transferini yapabilecekler!.. Gelişmiş ekonomiler daha kötüye gitmez iken, gelişmekte olanların onlara bağımlılığı artacak ve bu sayede güç dengelirinin değişmesi önlenecek!.. Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ekonomiler eğer bu tuzağa düşmek istemiyorlar ise faaliyet gelirlerinni azalmasını önlemek adına gereken önlemleri alacak ve paralarının değerlenmesine izin vermeyecekler ve sermaye akımlarının varlık balonu yaratmasına engel olmaya çalışacaklar. G-20 Zrivesi'nde bunun aksine bir taahhütte bulunmuş gibi görünmüyorlar. Onların desteğini almak adına kelimeler özenle seçilmiş, cari denge ile paraların değerliliği ve beklenen değişim ile olası yaptırımlar konusu sanki hiç gündeme gelmemiş. Gelişmiş ekonomiler umdukları sonucu alamayınca, birlik görüntüsü vermek ve beklentilerin bozulmasını önlemek adına teslim olmuş, karşı tarafın direncini kıramamış. Zira karşı tarafın para politikaları ve mali sektörün denetimi konusundaki katı tavırlarını görünce başka çıkış bulamamış!.. Sonuç bildirgesinde bahsedilenin aksine işbirilği ve eşgüdüm olamayacağını, sürdürülebilir olmayan eğilimlere devam edilmesine ve dengesizliğin büyümesine kayıtsız kalınmasına razı olmuş...
Sonuç bildirgesi, diğer gelişmekte olan ekonomilerin de paralarının değerlenmesini önlemek adına harekete geçmek zoruda kalacağı, kur savaşlarının etki alanının genişleyeceği beklentisini güçlendiriyor. Parasal güç ve sermaye akımlarının piyasa ve küresel eğilimler üzerindeki etkisinin azalması güç dengelerindeki değişimi hızlandıracak gibi görünüyor. Bazı gelişmekte olan ekonomilerin kırılamayan direnci nedeniyle gelişmiş ekonomilerin işsizliği azaltma veya artışını önleme çabaları başarısız olacak, büyüyemedikleri gibi enflasyonla daha hızlı bir şekilde tanışacaklar, faaliyet gelirlerinden sonra faaliyet dışı gelirler de eriyecek, XXXX alemden transferler azalacak gibi görünüyor. G-20 zirveleri gelişmiş ekonomiler için hayal kırıklığı olmayı sürdürecek çok yönlü istikrarsızlık artışı daha ciddi tehlikeler yaratacak gibi görünüyor. Aşırı gevşek para politikasına bağımlı olup, mali sektörlerinde yanlış yapanları ödüllendirenler, galiba eski alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalacak, bu gerçek kabullenilmediği sürece küresel sorunlar ağırlaşacak; güç kaybedenlerle işbirilği içinde olanlar da onların hayal kırıklığına ortak olmak zorunda kalacaklar...