Çiğ sütte büyük kriz var!
Hayvancılık sektörü yine çok kritik bir dönemden geçiyor. Kırmızı et fiyatındaki istikrarsızlık, yem hammaddelerindeki fiyat artışının yem fiyatlarına yansıması, destekleme politikasındaki değişiklik çalışmaları, inek kesiminin artması, hayvan hastalıkları ve karkas et ithalatı gibi gündemde birçok konu var.
Bütün bu konuların yanında pek gündeme gelmese de aslında en büyük kriz çiğ sütte yaşanıyor. Çiğ süt üretimi yapan hiç kimse durumundan memnun değil. Üç ineği olan da, 3 bin ineği olan da şikayetçi. Üretici, küçük imalatçı, mandıra sahibi, süt politikasını uygulayan bürokratlar, teknik elemanlar, sanayici, hemen herkes şikayetçi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik göreve geldiği günden beri zamanının önemli bölümünü hayvancılığa özellikle et ve süt konusuna ayırmak zorunda kalıyor. Bugüne kadar sektör temsilcileriyle 6-7 kez toplantılar yapıldı. Bakanlık, soruna çözüm üretmek için çalışmalar yapıyor, desteklemelerle ilgili yeni hazırlıklar var. Destekleme sisteminin tamamen değişmesini isteyenler de var, endişe duyanlar da.
Çiğ süt üretiminin daha çok artacağı bir döneme giriyoruz. Üretim artıyor, fakat süt alımı azalıyor. 2010 yılından sonra düşük faizli kredi alarak çiğ süt üretimi yapanlar bu fiyatlarlarla ödemelerini yapamayacaklarını söylüyor.
Görünen o ki; eğer çiğ sütte yaşanan sorunlar çözülemez ve sürdürülebilir çiğ süt üretimi olmazsa, hayvancılıkta tarihin en büyük krizlerinden biri yaşanabilir. Bu kriz, 2008’dekinden daha büyük olur. Böyle bir krizin altından kalkmak bu kez hiç de kolay olmaz.
Çiğ sütte krize ol açan gelişmeleri şöyle özetleyebiliriz.
1- Çiğ süt referans fiyatı 1 Temmuz 2014’ten bu yana artırılmadı. Litre başına 1 lira 15 kuruş olan referans fiyatın 1Temmuz 2016’ya kadar artırılmayacağı yönünde Ulusal Süt Konseyi’nde karar alındı. Referans fiyat konusuna açıklık kazandırmak gerekir. Ulusal Süt Konseyi’nin belirlediği adı üzerinde referans fiyattır. Çiğ sütün bu fiyattan satıldığı anlamına gelmesin. Çiğ sütün çok az bölümü bu referans fiyattan satılıyor. Çok büyük bölümü daha düşük fiyattan satın alınıyor. Et ve Süt Kurumu verilerine göre 2015’in ilk 10 aylık döneminde çiğ sütün ortalama fiyatı 1 lira 7 kuruş oldu. Şu sıralar, küçük üretici bir yana tonlarca sütü olan çiftliklere bile, “Sütünü en fazla 90 kuruştan alırım” deniliyor. Bundan da ötesi firmalar süt bırakmaya yani süt almamaya başladı.
2- Süt bedelleri geç ödeniyor. Daha önce 15 günde bir üreticiye çiğ süt bedeli ödenirken. Şimdi ayda bir, bazı firmalar 2 ayda bir ancak ödeme yapıyor. Yani süt satarak işletmesini çevirmeye çalışan üretici para alamadığı için yem alamıyor, giderlerini karşılayamıyor. Borçlarını ödeyemiyor.
3- Bazı alıcılar ise, üreticiye süt bedelini nakit ödemek yerine yem satarak ödüyor. Birkaç yıl önce süt üreticilerine “Yemimi almazsan sütünü almam” diyerek yem almayı adeta zorunla hale getiren süt sanayicileri bugünlerde tekrar bunu yoğun olarak uygulamaya başladı. Verilen yemin kalitesi, içeriği konusunda üreticinin ciddi endişeleri var. Bir okurumuz gönderdiği mesajda aynen şunları yazıyor: “Son durum şu; süt fabrikalarının yeni arzuları, yemi ben vereceğim, faturasını sana ödemelerimden tahsil edeceğim diyorlar. Anlaşılan yem fabrikalarıyla anlaşmışlar. Tam bir kölelik, bunu teklif edenler, yemin kalitesi ile de oynarlar. Şaşırmış kalmış durumdayım. Günlük 1 ton süt elde ediyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ben bu işe başlarken, faizsiz kredi kullanan firmayım. İşimi seviyorum, fakat beni soğuttular bu işten. Bu haberi de size bildireyim istedim.”
4- İnek kesimi hızla artıyor. Çiğ süt fiyatı maliyetleri karşılamadığı için çiftçi kırmızı et fiyatının yüksek olmasını da fırsat bilerek ineğini kesiyor. Hatırlanacağı gibi 2008’deki çiğ süt krizinde 1 milyonu aşkın inek kesilmişti. O dönem et üretimi artıyor diye sevinenler bir yıl sonra canlı hayvan ve et ithal etmek zorunda kaldı. Bugün ithalat hâlâ devam ediyor. O dönemde daha çok küçük çiftçiler inek kesiyordu. Şimdi milyonlarca lira yatırım yapan, kredi kullanan, yurtdışından damızlık düve ithal eden işletme sahipleri de inek kesiyor veya satarak elden çıkarıyor. Bu çok tehlikeli bir süreç. İnek kesimi önlenemezse Türkiye’de 2008’dekinden daha büyük et krizi yaşanır.
5- Sıkıntıda olan sadece çiğ süt üretenler değil. Çiğ süt işleyenler de büyük sorunlar yaşıyor. İhracattaki daralma, fiyat rekabeti nedeniyle ürününü satamayan imalatçıların depoları peynir ve süt tozu ile doldu. Onlar da destek almazlarsa süt alamayacaklarını ve üreticinin daha çok sıkıntıya düşeceğini söylüyor. Özellikle de ihracatın önünün açılmasını istiyorlar. Fakat ihracatın yoğun olarak yapıldığı komşu ülkeler ve Ortadoğu ülkelerindeki duruma bakılırsa bu konuda da fazla umut yok.
6- Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı desteklerle ilgili bir düzenleme yaptı. Desteklemelerle ilgili ayrıntıları 20 Ocak 2016’da bu sütunda yazdık. Yazdığımız desteklerle ilgili düzenlemelere ilişkin mevzuat hazırlandı. Çiğ Sütün Değerlendirilmesine Yönelik Destekleme Uygulama Esasları Tebliği 1 Şubat 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı. Fakat desteklerle ilgili yeni düzenlemeler de üreticilerde ciddi endişe yarattı. Sıcak süte prim desteğinin verilmemesi özellikle 4-5 ineği olan küçük çiftçiyi zor durumda bırakacak. Bu çiftçilerin soğutma tankı alarak sütünü soğutması mümkün değil. Ayrıca, koyun ve keçi yetiştiricileri küçükbaş hayvancılığa verilen ve yetersiz olan desteklerin düşürülmesinden endişeli.
Özetle çiğ sütte üreticiden sanayiciye, imalatçıdan ihracatçıya herkesin sorun yaşadığı bir dönem yaşanıyor. Adı konulmamış büyük bir kriz var. Acil önlemler alınmalı. Süt tüketimini artıracak önlemler alınmalı. İzmir’de Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı gibi diğer kentlerde de yerel yönetimler süt tüketimini artırıcı çalışmalar yapmalı. Arz fazlası süt Et ve Süt Kurumu tarafından alınarak süt tozu yapılmalı. İhraç edilen süt tozuna ihracat desteği sağlanmalı. Gerekli önlemler alınmazsa sütte yaşanan krizin, kırmızı ete, bitkisel üretime, tarıma faturası çok ağır olacak. Bizden uyarması.