Çiğ köftelik et gibi adam

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

 

Geçen hafta saygı temelli bir 'kötü insan' tanımı vermiş ve kötü insanla kötü yöneticiyi birbirlerine karıştırmamak gerektiğini söylemiştim. Meğer okurlar dertliymiş. Bam tellerine dokunmuşum. Çoğu 'Bizimki işte aynen böyle' dedi, kimi 'Bizimki çiğ köftelik et gibi sinirleri alınmış ama şirketin hali perişan' dedi. Yıllar önce bir magazin gazetesinde bir hanımın baldır bacak resminin başlığı 'Beni hem sevecek hem dövecek sevgili arıyorum' diye verilmişti. Bunun ne demek olduğunu anlamadan, aynı hanımın bir kaç gün sonraki bir başka baldır bacak resminin başlığı 'Hâlâ bulamadı. Kimi ben hep severim hiç dövmem, kimi ben hep döverim hiç sevmem dedi' diye çıkmıştı. Aşıklar ve sadistler arasında kalan hanım umarım aradığını bulmuştur. İyi insan ve iyi yöneticiyi bir araya getirme konusunu yazarken aklıma geldi. Daha önce söylediğim gibi, "kötü insandan iyi yönetici çıkmaz" diye bir tezim maalesef yok. Zaten iyi yönetimi özellikle bizim gibi kültürel açıdan arada sıkışmış toplumlar 'haşin babalar' tarafından yapılması gereken bir şeymiş gibi tanımlar. Hani hem sevecek hem dövecek yönetici tipi pek de yadırganmaz. Sizler tonlarca gurunun ve makale yazarının 'örgüt morali', 'motivasyon' falan konularındaki hikayelerine bakmayın. Sadece döven yöneticilerin örgüt başarıları en az sadece seven yöneticilerin örgüt başarıları kadardır.
Kötü yöneticilerin en temel hatalarının başında geleni kendilerine, olmayan bazı güçler yakıştırarak her şeyi bildiklerini sanmalarıdır. Özellikle yeni yöneticiler eskiyi, eski yöneticiler de yeniyi anlamadan "dediğim dedik öttürdüğüm düdük" dememelidirler. Yeni yöneticiler 'eskiden olanların çoğu başka türlü olamayacağı için öyle olmuşlardır' ilkesini, eski yöneticiler de 'akıl akıldan üstündür' deyişini unutmamalıdırlar. Neyse, kötü yönetimin tanımını işletmenin stratejisini yanlış koyan ve/veya kaynakları yanlış planlayıp, tedarik ederek pazarlama ve üretim işlerine aktaramayan uygulamalar olarak vermiştim. Şimdi kısaca geçen haftaki örneğimizden devamla kötü yönetime bir bakalım.
Bahsettiğim hanım geldi bir strateji tutturdu ki tutabilene aşkolsun. Danışmanlar geldi, tartışmalar, takdimler yapıldı, bilenler sustu bilmeyenler coştu. Aylar geçti. Strateji nedir tanımlanmadan eski stratejinin ne olduğu ve niye değişmesi gerektiği anlatılmadan tu kaka edildi. 'Yahu eski strateji neydi, niye kötüydü?' sorusuna cevap bulamadık, yeni stratejinin ne olduğunu da anlamadık. Sorsalardı biz ona ITC'nin stratejisi nedir anlatırdık. Sormadılar. Yazılı değildi ama biz donör ülkelere kalkınmakta olan ülkelerin ihracatlarını arttırabilmeleri için makro (devlet politikaları), meso (teşvik ve aracı kurumlar) ve mikro (firmalar) düzeyinde küçük ve kısa süreli kapasite arttıran projeler yürütebilme yeteneğimizi satıyorduk. Bu kurumun kırk senelik geçmişinden oluşan bir stratejiydi. Neden bu böyleydi; çünkü uzun süreli büyük projeleri büyük para verebilecek Dünya Bankası, AB gibi donörler büyük şirketlere yaptırıyorlardı. Söz gelimi AB'nin küçük projeleri 3-5 milyon Avro büyük projeleri 6-10 milyon Avro arasıdır. Bizim en büyük projemiz 4 Milyon dolardı. Sonunda anlaşıldı ki hanımefendi stratejiyi çok yıllık büyük projeler diye çizmiş. Kurumun 2102 raporunda "artık çok yıllı büyük projeler yapıyoruz" ifadesi bu stratejinin çalıştığını göstermek için konmuş herhalde. Yemin etseler inanmam. Büyük ve çok senelik dediklerine örnek 5 yıl ve 44 ülke için 10 milyon dolar, yani ülke başına yaklaşık 50 bin dolarlık bir projeydi. Hanım yeniden yapacağım derken dinamitlediği örgütün 2012'de yapılan değerlendirmesinde kurumun 'Vizyonunun ne olduğunun belli olmaması' suçlamasıyla trajik-komik bir eleştiri almasını nasıl yorumladı merak ediyorum.
Uzun lafın kısası kötü yönetime ilk adım yanlış strateji ile başlar. Bu yanlışlığın en kötüsü örgütte kimsenin stratejinin ne olduğunu anlamamasıdır. İkinci derecede kötü stratejinin yanlış inşa edilmesidir. Eğer yeni yönetici oldunuzsa 'Erişir menzili maksuda aheste giden; tizi rahtar olanın payine dağmen dolaşır' yani "yavaş giden maksadına ulaşır; acele edenin ayağına eteği dolaşır" lafını unutmadan bir bakın bakalım orada işler neden öyle yapılıyor. Eski yöneticiyseniz de bakın, sonra bir kere daha bakın.
Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019