Çiftetelli!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğüne göre; çiftetelli, "göğüs ve göbek titreterek, gerdan kırarak oynanan bir oyun". Dolayısıyla göbeği olmayan, kaslı ve atletik bir vücuda sahip kişilerin, bu tanıma göre çiftetelliyi hakkını vererek oynaması biraz zor. Bu yüzden, dün basına yansıyan Uzakdoğu kaynaklı haberlerde biraz yanlışlık var gibi geldi bize.

Sportmen, yüzücü, dalgıç bakanımız Kürşat Tüzmen'in göbeği mi var ki "göbek titreterek" çiftetelli oynayabilsin! Olsa olsa, Uygur vatandaşı kırmamak için piste çıkmıştır belki. Hani, haberle ilgili fotoğraf olmasa, hiç inanmayacağız da, fotoğraf olunca bu çiftetelli oynamanın nezaketen gündeme geldiğini düşünüyoruz.

Yoksa, uygulamaya konulması için direktif verdiği önerisi Bakanlar Kurulu tarafından uygun bulunmadığında ne hale düşmüş, ne kadar üzülmüştür Kürşat Tüzmen. Bu ruh hali içinde kalkıp oynayabilir, göbek atabilir mi? Söyler misiniz, keyif göbeği, keyif oynaması mıdır bu? Siz yapabilir misiniz, yapamazsınız değil mi, çok zor. Politikacı olmak budur işte, uluslararası ilişkiler hatırına, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Urumçi kentinde Uygur asıllı işadamının verdiği yemeğe katılır; ev sahiplerini kırmamak adına acınızı, ıstırabınızı, binlerce kilometre ötede Bakanlar Kurulu'nda alınan karar yüzünden ne kadar incindiğinizi içinize atarak piste çıkar ve fizik yapınıza da hiç uygun düşmediği halde çiftetelli oynamaya gayret edersiniz. Üstelik bunu yaparken, ev sahiplerinin de keyfini kaçırmamak için yüzünüzden gülücüğünüzü eksik etmezsiniz. Hem de bunu öyle güzel yaparsınız ki, içinizin nasıl kan ağladığını bilmeyenler, çok ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu anlamaz, ülkenizde bakan arkadaşlarınızın, daha da önemlisi başbakanınızın sizi gıyabınızda terslediğini akıllarına bile getirmezler. Siz gurbet ellerde ülke ihracatını artırmak için ter döker, yorgun düşerken, hükümet sözcüsü çıkar, sizin önerinizin Bakanlar Kurulu'nda benimsenmediğini açıklayıverir. Bunu duyduğunuzda başınızdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olur olmasına ama, ne yaparsınız ki hem kararı verenler asıl söz sahipleridir; hem de onlara söyleyecek iki çift sözünüz varsa bile bunu gurbet ellerde söyleyip, başbakanıyla ters düşen bir bakan konumunda olmak istemezsiniz. Zordur bu işler, zor.

Kimilerinin aklına, Tüzmen'in Çin'in Sincan-Uygur Özerk Bölgesi'nde ne gibi temaslar yaptığı da takılmaz değil. Tabii ki amaç, ikili ticareti artırmaktır. Hani 2005 yılı sonunda Başbakan düzeyinde ziyaret gerçekleştirilen Yeni Zelanda için de amaçlardan biri ikili ticareti geliştirmekti ya; aynen öyle. Yeri gelmişken, sahi Yeni Zelanda ile ticaretimiz nasıl seyrediyor dersiniz? Hemen rakamları aktaralım. Bu ülkeyle olan ticaretimiz, ihracat ve ithalat sırasıyla milyon dolar olarak şöyle: "2003'te 21 ve 17, 2004'te 35 ve 18, 2005'te 43 ve 27, Başbakan'ın ziyaretinden sonra 2006'da 38 ve 33 (yani ihracat gerilemiş), 2007'de 51 ve 37, bu yılın ilk yedi ayında da 41 ve 33."  Yeni Zelanda'ya ihracatımız 2005 yılında toplamda on binde 6 paya sahipken, bu yılın ilk yedi ayındaki pay on binde 5'e düşmüş.

Yeniden dönelim Sincan-Uygur Bölgesi'yle olan ticarete. Bu bölgeyle ticaretimiz nedir, potansiyel nedir bilmiyoruz. Ama belli ki bu ziyaretten sonra kayda değer(!) gelişmeler yaşanacaktır.

Önerisi Bakanlar Kurulu tarafından reddedildiği için Kürşat Tüzmen'in istifası elbette gerekmez; bunlar önemli şeyler değil. Daha önce de önerileri Bakanlar Kurulu'nda kabul görmeyen bakanlar olmuştur. Ancak, son olayla kıyaslandığında "küçük" bir ayrıntı var. Bu öneriler, önce kamuoyuna açıklanmamış, bağlı müsteşarlık ya da genel müdürlüklerin talimatına konu olmamıştır. Öneriler, öncelikle Bakanlar Kurulu'nda gündeme getirilmiş, uygun bulunduğu takdirde kamuoyuna açıklamalar yapılmıştır. Bu kez işleyiş farklı olmuş, yani Tüzmen, "biraz" aceleci davranmıştır, hepsi o. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar