Çiftçi, pamuk üretimine geri dönüyor
Terör saldırıları ve yaşanan olağanüstü durum nedeniyle tarım konusunda ne yazarsak yazalım sadece arşive kayıt düşmüş oluyoruz. Normal koşullarda bile tarım, gıda, hayvancılık konuları ülke gündeminde yer almazken bu olağanüstü günlerde yer almasını beklemek hayal olur.
Dileğimiz ve umudumuz Türkiye’nin bu karanlık günlerden bir an önce sıyrılıp, Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda, bilimin ve çağdaş uygarlığın ışığında hak ettiği düzeye kavuşmasıdır. Bunun için hepimize büyük sorumluluklar ve görevler düşüyor. Bu bilinçle uzman olduğumuz tarım konusunda doğru bildiklerimizi yazıyoruz. Ülkemizin bu potansiyelini değerlendirmesi için çaba gösteriyoruz.
Geçen Cuma, İzmir’de “Milli Tarım, Milli Pamuk” ana temasıyla 4. Ulusal Pamuk Zirvesi gerçekleştirildi. Ulusal Pamuk Konseyi’nin düzenlediği zirvede pamuk sektörü bütün yönleriyle ele alındı. Sorunlar, çözümler ve beklentiler ortaya konuldu.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik son anda toplantıya katılamayınca, Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş katılarak bakanlığın pamuk konusundaki çalışmalarını anlattı. Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Barış Kocagöz, ev sahibi olarak zirvenin açılışında pamukta durumumuzu çok iyi özetledi. Durum şöyle:
“Bu denli stratejik bir tarım ürünü olan pamukta bir dönem ne yazık ki üretimimiz 930 bin tonlardan 400 bin tonlara kadar düştü. Bunun en büyük nedeni; üretimin rakip ülkelere göre çok daha olumsuz koşullarda yapılmasına bağlı olarak maliyetlerin yüksek olmasıdır. Bu nedenle üreticimiz; üretimi daha kolay, geliri daha yüksek alternatif ürünlere kaydı. Bunun yanında, Türk üreticisi destekleme primi ile desteklenmese,bırakın 400 bin tonu 1 kilo dahi üretemez.
Ne mutlu ki, son yıllardaki olumlu uygulamalar ile üretimimizi tekrar 800 bin ton seviyelerine yaklaştırdık. Buna rağmen, bu stratejik üründeki açığımızı her yıl 800-900 bin ton ithalat yaparak karşılayabiliyoruz . Bunun için her yıl 2-2,5 milyar dolar yurt dışına, diğer üreticilere ödemek zorunda kalıyoruz. Halbuki önceki yıllardaki ekim alanlarına dönebilirsek, bugünkü verimlerimiz ile 1 milyon 400 bin ton üretim rakamlarına ulaşmamız hayal değil.”
Pamuk Zirvesi’nde açılış konuşmalarından sonra, “Türk Pamukçuluğunda Yeni Gelişmeler”, “Türk Tarımında Yeni Açılımlar ve Pamuk”, “Üretici, Tüccar ve Sanayiciler Açısından Pamuk” başlıklı 3 teknik oturum gerçekleştirildi. Bu oturumlarda 10 sunum yapıldı. Hepsini ilgi ile izledik. Yemek ve kahve aralarında bürokratlarla, üretici ve sanayicilerle, pamuk tohumu üreticileriyle, finansman sağlayan bankacılarla, ekim ve hasat makinesi temin eden makinacılarla, pamuğun işlem gördüğü borsa yöneticileri ile yaptığımız konuşmalardan pamuk sektörünün geleceğine ilişkin şu tespitler ortaya çıktı:
1- Pamuk ekim alanları son 15 yılda yarı yarıya azaldı. Buna bağlı olarak lif pamuk üretimi 900 bin tondan 400 bin tona kadar düştü. Pamuk ihraç eden Türkiye, pamuk ithal eden ülke konumuna geldi. 2010 yılında dünya pamuk fiyatlarındaki yükselmenin etkisi ve son yıllarda pamuk üreticisine yapılan destekleme primindeki artışa bağlı olarak çiftçi tekrar pamuk ekimine yöneldi. Ancak, pamuk ekimi henüz istenen seviyelerde değil.
2- Türkiye’nin pamuk üretim deseninde de ciddi bir değişim oldu. 2000’li yılların başına kadar Ege, Çukurova ve Akdeniz Bölgesi’nde yoğunlaşan pamuk üretimi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne kaydı. 2016-2017 üretim sezonunda 400 bin hektarlık üretim alanının yarısından fazlası 237 bin hektarı Güneydoğu’da gerçekleşti. Sadece Şanlıurfa’da pamuk ekim alanı 205 bin hektar oldu. Çukurova Bölgesi 65 bin, Ege Bölgesi ise 97 bin hektarda kaldı. 2015 yılına göre yüzde 20 üretim artışı ile Türkiye’nin bu yılki lif pamuk üretiminin 703 bin ton olması bekleniyor. Bu üretimin 422 bin tonu Güneydoğu’da gerçekleşecek.
3- Hükümetin 1 Ocak 2017 itibariyle uygulayacağı Milli Tarım Politikası çerçevesinde su ihtiyacı yüksek olan bölgelerde mısır ekimi destekleme kapsamının dışına çıkarıldı. Ayrıca mısıra verilen destekleme priminin düşürülmesi, üreticinin mısır yerine pamuk ekimine yönelmesi bekleniyor. Konuştuğumuz üreticiler bu yönde bir hazırlık olduğunu ve çiftçilerin pamuk ekimine dönmek istediklerini anlattı. Sektör temsilcilerine göre ise, özellikle Çukurova ve Ege’de bir nesil pamuk ekimini bıraktı ve tekrar geri dönmeleri çok zor. Ancak yeni bir nesil pamuk ekimine yönlendirilebilir. Örneğin, Manisa, İzmir Bergama, Adana Çukurova’da yeniden pamuğa dönerse Türkiye ihtiyacı olan 1.4 milyon ton pamuğu kendisi üretebilir ve ithalat gerek kalmaz.
4- Dünyada 2015 verileri ile pamuk ekim alanlarının yüzde 67’si, pamuk üretiminin yüzde 69’u ve ticarete konu olan pamuğun yüzde 56’sı Genetiği Değiştirilmiş Organizma’lı (GDO) pamuk. Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Avustralya, Brezilya gibi önemli üretici ülkeler GDO’ lu pamuk üretiyor. Türkiye, Yunanistan ve İspanya ise GDO’lu pamuk üretmeyen ülkeler. Hindistan, Çin, Burkina Faso gibi önemli üretici ülkelerde GDO’lu pamuk üretimi sorgulanıyor ve GDO’lu tohumlardan kaçış var. Türkiye, pazarlama stratejisinde GDO’suz pamuk üretimini kullanarak tekstil ve hazır giyimde önemli bir avantaj elde etmeyi hedefliyor. Ayrıca Better Cotton olarak bilinen iyi pamuk üretimindeki gelişmeler de umut verici olarak değerlendiriliyor.
5- Türkiye pamuk üretiminden uzaklaşınca tohumda da yerli çeşitlerini büyük oranda kaybetti. Pamuk tohumunda tescil edilmiş 95 çeşit var. Satılan pamuk tohumunun yüzde 72’si yurtdışında geliştirilmiş tohumlardan oluşurken, Türkiye’de geliştirilen tohumların oranı yüzde 28. Yerli tohum çeşitlerinin geliştirilmesi ve üretiminin desteklenmesi isteniyor.
Özetle, pamukta umut verici gelişmeler var. Hükümetin 2017’de uygulayacağı havza bazlı destekleme modeli ile pamuk üretiminin artması, ithalatın azalması bekleniyor. Bunun için üretim maliyetlerini düşürecek, üreticinin pamukta para kazanmasını sağlayacak stratejik bir politika uygulanması gerekiyor.