CIF yüzde 1 cezasının KDV matrahına eklenmesi
AHMET HAKKI DÖNMEZ - GÜMRÜK MÜŞAVİRİ / ÇINAR GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ
Türkiye Cumhuriyetinin 10 Ağustos tarihinden itibaren girmiş olduğu ekonomik dalgalanmadan sonra ilgili geçici depolamada bulunup Gümrükçe onaylanmış bir işlem ve kullanım amacıyla Gümrük Beyannamesi verilip dalgalanma sebebiyle işlemi sonlandıramayan birçok işletme ve ithalatçı firma mevcuttur. Bu şekildeki işlemlere müteakip dalgalanmayı farklı yollarla yenmeye çalışan dış ticaret firmaları, bitiremedikleri beyanname işlemleri için 4458 Sayılı Gümrük Kanunu’nun 179. maddesine istinaden CIF kıymetin %1 oranındaki ve ceza olarak niteleyebileceğimiz bedeli ödeyerek işlemelerine devam etmek istemektedirler.
Bir hukuk devleti olan Türkiye, uygulanan cezalarda adillik ve eşitlik ilkesinden sapmadığı sürece evrensel hukuk kurallarının uygulandığını ispat etmiş olur. Cezaya ceza ilkesi bir suça iki ceza anlamını içerir. Mükellef/yükümlü kendisine tanınan hakkı ceza olarak nitelediğimiz bedeli ödeyerek mükellefiyetini yerine getirmiştir. Oysa uygulayıcı bu bedelin/cezanın KDV matrahına eklenmediğini beyan ile yeni bir yükümlülük doğurmuştur.
Firmaya/yükümlüye uygulanan cezaların dayanaklarından bir tanesi e KDV matrahıdır. Aslında ilgili matrah 3065 Sayılı KDV Kanunun 21. maddesinde açıklanmıştır. İlgili madde derki;
“Madde 21 - İthalatta verginin matrahı aşağıda gösterilen unsurların toplamıdır:
a) İthal edilen malın gümrük vergisi tarhına esas olan kıymeti, gümrük vergisinin kıymet esasına göre alınmaması veya malın gümrük vergisinden muaf olması halinde sigorta ve navlun bedelleri dahil (CIF) değeri, bunun belli olmadığı hallerde malın gümrükçe tespit edilecek değeri,
b) İthalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar,
c) Gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemeler.”
Görüldüğü üzere ilgili maddede yapılan atıflarda bu şekilde yapılan ve vergi olarak nitendirilmeyen ödemenin; KDV Kanunu 21. amir madde hükmünden de anlaşılacağı üzere ilgili beyanname için tescil aşamasından sonra yapılan ödemelerin KDV matrahına girmemesi gerekmektedir. Kaldı ki bu şekildeki ödemenin karşılığındaki ceza uygulaması; hakkaniyet kurallarına da aksi bir davranıştır.
Son dönemde yukarıda vermiş olduğumuz bilgilere daha muhalif olabilecek şekilde işlemin başlamasından sonra CIF %1 bedel için uygulanmış olan beyannamelere de bu KDV oranın eklenmesi istenmiştir. Lakin bu şekildeki görüş ve uygulama tüm dünyada geçerli olan hukuk anlayışına ters düşmektedir. Yine unutulmamalıdır ki; Gümrük vergi cezalarının kaynağı olan 4458 Sayılı Kanun’un 61/2 maddesi eşyanın vergilendirme süreci ile ilgili açık bir şekilde yazılmıştır. İlgili madde der ki;
“MADDE 61/2. Aksine hüküm bulunmadıkça, eşyanın beyan edildiği gümrük rejimine ilişkin tüm hükümlerin uygulanmasında esas alınacak tarih, beyannamenin tescil edildiği tarihtir. Bu şekildeki amir hüküm varken ilgili beyannameyi iptal edip KDV matrahını güncelleyip tekrar beyan vermek yükümlüye uygulanan haksız bir işlemdir. Gümrük idareleri; devletin ithalatta ceza müessesi değil de tahakkuk servisi olduğunu da unutmamak gerekir. Cezasını ödemiş bir firmaya, cezanın KDV matrahına girmesini istemektedir.”
İstenilen bu uygulama hem 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 21. maddesine hem de 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 61. maddesine muhaliftir.
Gümrük idarelerince bu şekilde yapılan işleyişe uymak demek, Beyannamenin tescili aşamasından sonra gerçekleşen ödemenin cezası uygulamasının da yürürlüğe girmesi; veya KDV matrahının ucu bucağı olmayan bir anlam taşıması demektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en rahat vergi toplama alanı olan Gümrük idarelerinde; ithalatı gerçekleştiren firmaların zarar görmesi, makro anlamda ihracatçı ve sanayicilere de zarar verileceği unutulmamalıdır. İhracatçı, almış olduğu ürünleri veya o ürünlerden ürettiği ya da o ürünler sayesinde üretilen eşyaları yurt dışına çıkarttığını ve ihracat potansiyelini artırdığı unutulmamalıdır.
Şu anda KDV matrahına beyannamenin tescil aşamasına kadar yapılan bütün ödemeler girmektedir. Ancak ilgili işlemleride KDV matrahına katılması demek bunun dışındaki inşa-kurma ve tescil sonrası mesaiyi de eklemeye gider ki bu da ithalatın yasaklanması anlamına gelir.
Türkiye Cumhuriyeti dışarı ile bağlantılı, serbest piyasa ekonomisi uygulanan büyük bir ülkedir. Dış ticaret işlemlerinin önüne bu şekilde engellerin konması İthalatçı firmalarının maliyetlerini artırır. Bu da serbest piyasa ekonomisi uygulanan ülkemizin dış piyasa da esen olumsuz rüzgarı daha fazla sert bir şekile dönüştürecektir.
Ayrıca aynı mantıkla hareket edersek;
1- KDV matrahı %8 olan bir ürünü biz beyan ettik analiz sonucuna göre %18 tarifeye gitti. Ve gümrük 4458 sayılı Gümrük Kanunu 234. maddeye göre ceza kesti. O zaman 4458 sayılı Gümrük Kanunu 234’e göre kestiği ceza kadar KDV matrahına ilave yapalım. Bürokrasinin mantığına göre böyle olması lazım.
2- Diyelimki kıymetten başka bir seveple 4458 sayılı Gümrük Kanunu 234’e göre ceza yedik. Vergi matrahı değişeceği için dolayısıyla KDV matrahı da değişecek bunda sıkıntı yok zaten. Ama bu 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 234. madde cezasını da ayriyeten KDV matrahına beyan etmemiz lazım Bürokrasinin hesabına göre.
Ülke olarak paradan faizle para kazanmanın değil de; üreterek ve piyasayı hareketlendirerek para kazanmanın daha önemli olduğunu bildiğimiz bu dönemde, uygulayıcılarımızın devletin amaçlarına uygun ceza ve uygulamalara gitmeleri gerekmektedir. Ancak bu şekilde gelecek yüzyıldaki Türkiye’ye ulaşabiliriz. Aksi taktirde firmalarımız, üretmekten çok günlük repo faizlerini kovalayarak, daha rahat para kazanmaları çok fazla cazibeli hale gelmiş olacaktır. Bu şekilde oluşan işlemler de devlete KDV’den kasıt kaynak ve getiri oluşturmaktan çok hantal ekonomi olma yolunda katkı sağlayacaktır.
***
(1) 4458 Sayılı Gümrük Kanunu 46. madde
(2) 4458 Sayılı Gümrük Kanunu 77 ila 80 maddeleri