Çevreyi plastikler değil, insanlar kirletmekte…
Geçtiğimiz günlerde Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından plastik atıklar konusunda hazırlanan bir raporda Akdeniz’in bir “plastik denizi” olma riski ile karşı karşıya kaldığı vurgulandı.
Sorunun ulaştığı boyutları örneklerle ve ülkeler bazında irdeleyen “Plastik Kapanından Çıkış: Akdeniz’i Plastik Kirliliğinden Kurtarmak” başlıklı raporda sorunun çözümü için uluslararası, ulusal, endüstriyel ve bireysel düzeyde neler yapılması gerektiğine de yer verildi.
- Akdeniz’deki atıkların %95’ini plastik maddeler oluşturuyor.
- Akdeniz’de yaşayan 134 tür deniz canlısı plastik atıkları yiyor.
- Akdeniz’de bir kilometre karede 5 milimetreden küçük 1,25 milyon plastik parça bulunuyor.
Raporda büyük plastik atıkların fok ve deniz kaplumbağası gibi büyük canlıları yaraladığı veya boğduğu belirtiliyor.
- Hayvanlara en çok zarar veren plastik atıkların %65’ini ise denize bırakılan misinalar oluşturuyor.
Misinalar denizde 600 yıl çözünmeden kalıyor.
- Plastik atıkların büyük çoğunluğu biyoçözünür olmadığı için çevreye bırakılan plastikler yüzlerce hatta binlerce yıl orada kalıyor.
- Plastik ürünlerden sigara izmariti, denizde 5 yıl süreyle çözünmeden kalıyor.
- Bu süre plastik torba için 20 yıl, plastik bardak için 50 yıl ve misina için 600 yıl.
- Rapora göre Avrupa Çin’den sonra dünyada en fazla plastik üretilen bölge, burada üretilen 27 milyon ton plastiğin sadece üçte biri dönüştürülebiliyor.
Rapordan alıntılarım bunlar…
Konu hakkında plastik geri dönüşümüne yönelik bir dizi çalışmanın koordinasyonunu yürüten Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Başkanı Sayın Selçuk Gülsün’le bir görüşme gerçekleştirdim.
Öyle görünüyor ki 2030’da plastik hammaddedeki cari açığımızı %35,1 oranında azaltma imkanı gibi sayısız fırsatlar sunan önemli bir gündem ile karşı karşıyayız.
“Bir master plana ihtiyaç var”
Bildiğiniz üzere döngüsel ekonomi yakın geleceğin ekonomik modeli olarak dünya gündeminin üst sıralarında yer alıyor. Geçmişte sürdürülebilirlik, çevre, döngüsellik gibi kavramlar sınırlı bir kitlenin gündeminde yer alır, mevcut ekonomik sistem ise sürece daha fazla üretim, daha fazla “kaynakları tüket-üret-at” şeklinde odaklanırdı. Şimdi dünya 2030 ve 2050’ler için yeni modeli gündemine alıyor.
Pekiyi Türkiye olarak biz bu sürecin neresindeyiz? Bir tarafta Sanayi 4.0 gibi modeller söz konusu iken diğer tarafta döngüsel ekonomi açısından Türkiye hangi çalışmaları hayata geçiriyor? Yoksa sık sık şikayet ettiğimiz plansızlık, geleceğin bu modelleri için de geçerli mi olacak? Bu soruları sormanın vakti gelmiş de geçiyor olabilir. Konu ile ilgili “Döngüsel ekonomi için bir master plana ihtiyacımız var” diyen PAGDER Başkanı Selçuk Gülsün; şunları söyledi; “Dünyadaki trendin gerisinde kalmamalıyız, gün geçmiyor ki okyanuslarda, denizlerde ve akarsulardaki plastikleri konu edinmiş bir haber ile karşılaşmayalım. İçlerinde abartılı, çarpıtılmış sayısız haber de bulunmasına rağmen bu yayınların pozitif katkılarından biri geri dönüşüme olan ihtiyacı insanların ve devletlerin gözlerinin içine sokması. Burada öncü olan yapılardan biri kuşkusuz AB’den dünyaya yayılan politikalar.”
Avrupa Birliği’nin son 10 yılda geri dönüştürülen materyal miktarını %80’den fazla arttırdığını belirten Selçuk Gülsün, şöyle devam etti; “AB, ‘İklim, Çevre, Etkin Kaynak Kullanımı’ başlığındaki Ar-Ge çalışmaları için 3 milyar euro bütçe ayırdı. Ürün dizaynlarının ve ambalaj tasarımlarının geri dönüşüme uygun olması zorunluluğu, üretimde geri dönüştürülmüş materyal kullanım oranlarında zorunluluklar, birincil plastik hammaddelere 1 euro/kg vergi konulması ve 2030 yılı itibariyle katı atık depolamanın tamamen kaldırılması gibi birçok konuyu gündemlerine almış durumdalar. Bizler de bu trendi takip etmeli ve döngüsel ekonominin başat aktörlerinden biri olmayı hedeflemeliyiz”. İKMİB’le ortaklaşa olarak plastik geri dönüşüm endüstrisinin mensuplarını strateji çalıştayı etrafında bir araya getirdiklerini dile getiren Gülsün: “Çalıştay sonuçlarına bağlı olarak İKMİB bünyesinde bir Plastik Geri Dönüşüm Komitesi’nin kurulmasına öncülük ettik. En önemli amacımız, geniş bir çerçeve sunan bu sektörün paydaşları arasında diyalog ve eşgüdüm sağlamak olacak. Ayrıca kamu otoritelerine sunulacak önerilerin sektör mensupları, akademisyenler, paydaş sivil toplum temsilcileri, ticaret ve sanayi odası meslek komitesi temsilcileri, medya temsilcileri gibi birçok paydaşın iştirak ettiği Komite’de öncelikli olarak ele alınması, kamu otoritesinin de işini kolaylaştıracak” diyor.
Selçuk Gülsün’ün verdiği bilgilere göre;
- Sektörün mevcut durumdaki yaklaşık büyüklüğü 1,3 milyar dolar.
- 2025 yılı itibariyle 3,25 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
- 2030 yılında ise plastik hammadde ithalatına ödediğimiz rakamları %35,1 azaltma fırsatı önümüzde duruyor.
- Türk plastik sektörü olarak bugün Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise altıncı büyük üreticisiyiz.
- Sektörümüz, 20 milyar dolara ulaşan dış ticaret hacmiyle dünya plastik dış ticaretinden yaklaşık yüzde 2 pay alıyor.
- 2023 yılı ihracat hedefimiz 17 milyar dolar.
- 125 bin kişiye ilave istihdam sağlama potansiyeli mevcut.
- Avrupa’nın birinci büyük üreticisi olma yolunda da hızla ilerliyoruz.
“Anlaşılan o ki, geçmiştekinden farklı bir yaklaşım geliştirip, geri dönüşüm sektörünü planlı ve hedefleri olan bir yapıya kavuşturabilirsek, Türkiye’nin ekonomik geleceğinde söz sahibi olacak bir sektörün doğumuna şahit olabileceğiz “ diyen PAGDER Başkanı Selçuk Gülsün, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin geri dönüşüm tesisleri ve teknolojileri konuşulacağını vurguladı.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nı hazırladığı rapor ve rapora ilişkin Başkan Selçuk Gülsün’ün verdiği bilgiler özetle bunlar…
Son sözüm” Çevreyi plastiklerin değil insanların kirletmekte olduğunu" insanlar unutmamalı…