Çevresel dönüşüm ve ekonomik dengenin kritik bağlantısı
İnsanlık adına geri dönülemez olarak adlandırılan küresel ısınmanın kritik eşikleri yavaş yavaş aşılırken, dünya liderleri ekonomik risklerle çevresel riskler arasındaki dengeyi kurmakta güçlük çekiyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Dünya Ekonomik Formu, bu konuya ilişkin, G20 ülkelerini yakın mercek altına alan bir çalışma hazırladı. Çalışma, ekonomik riskler ekseninde, G20 ülkelerinin endişe sıralamalarını vurguluyor. Rapora göre ekonomik dalgalanmalar, sosyal riskler ve enflasyon gibi konular liderlerin odak noktası olurken çevresel riskler, beklenenin ötesinde göz ardı ediliyor.
Enflasyon, iş gücü ve enerji arzı eksikliği gibi konular da öncelikli endişeler arasında yer alıyor ancak; çevresel riskler, özellikle iklim değişikliği adaptasyonunda başarısızlık gibi konular, endişe listesinde beklenenin altında bir yerde bulunuyor. Oysa ekonomik risklerle çevresel riskler arasındaki bağ öyle hassas ki birinin göz ardı edilmesi diğerini derinden sarsabilecek güçte.
Yeşil dönüşüm ve enflasyon ilişkisi
Bu durumun farkında olan Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmalar Derneği (SEFİA), geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin yalnızca güneş ve rüzgâr enerjisinden daha fazla yararlanması halinde bile tüketici enflasyonunu 7 puan aşağı çekme potansiyeli taşıdığını öne süren bir çalışmanın altına imza attı.
Daha da açacak olursak ülkemiz, Paris Anlaşması’nı kabul ettiği Ekim 2021’den bu yana fosil yakıt ithalatına 174 milyar dolar harcadı. Bununla birlikte güneş ve rüzgâr enerjisiyle üretilen elektrik, sadece 1 yılda 7 milyar dolarlık enerji ithalatını önledi. Enerji üretimindeki yerli kaynak kullanımı, kömürden tamamen vazgeçilirse, yüzde 60›tan yüzde 70›e çıkarılabilir.
Zira 2022’de çok taraflı kalkınma finansmanı kurumları tarafından sağlanan iklim finansmanı, 70,7 milyar dolar olarak gerçekleşirken iklim yatırımlarının yoğunlaştığı üç ana tema yenilenebilir enerji, enerji/kaynak verimliliği ve döngüsel ekonomi oldu. SEFİA’nın raporu da 2022’de planlanan güneş ve enerji projelerinin hayata geçirilmesi durumunda Türkiye’nin elektrik üretim maliyetinin yüzde 11,8 oranında düşebileceğini belirtiyor.
Yeşil projelerin güçlendirilmesi ve dengenin kritik önemi
Çevresel dönüşüm, iklim değişikliğiyle sınırlı değil; aynı zamanda kaynakların verimli kullanımı, doğal yaşamın korunması ve toplumsal refahın artırılması için de bir dizi kapsamlı stratejiyi içeriyor. Küresel ısınmanın tehditleri giderek artarken, ekonomik riskler ve çevresel tehlikeler arasındaki ince bağ, adeta iki yanı keskin bir hançer gibi. Doğanın hassas dengesi, ekonomik risklerin iyi analiz edilmesine bağlı.
Birleşmiş Milletlerin, yeşil projelere yönelik küresel iklim finansmanı desteğini artırmaya çalıştığı bir dönemde G20 liderlerinin bu dengeyi göz ardı etmeleri, uluslararası iş birliğinin iklim değişikliğiyle mücadeledeki güvenilirliğini sorgulanır hâle getiriyor. Sonuçların kâğıt üzerinde kalmasından ziyade yapılan yatırımların ve yeşil projelerin daha güçlü ve daha somut adımlarla desteklenmesi gerekiyor ve bu konuya duyulan ihtiyaç her geçen gün artıyor