CEO, CFO ve diğerlerine soracağımız ilk soru
Bu bir üçlü denememe. İlkinde, istihbaratla ilgili genel bakışlara değinildi. İkincisinde, iş istihbaratının yöneldiği alanlar bağlamında önemi ve ihtisas medyasının sorumluluklarına değinildi. Denememizin bu üçüncüsünde de, özellikle ihtisas medyaları bağlamında sürdürülen bir çabanın verimini ilgilendiren başka bir boyut tartışılacak.
Yıl sonları yaklaştıkça, geride bırakılan yılın sonuçlarını, yeni yılın gelişme beklentilerini öğrenmek amacıyla bütün medya kanallarında CEO,CFO ve diğerleriyle yoğun görüşmeler yapılır. İş yerleri ve işletmelerde olup bitenleri birebir yaşayan, elleri taşın altında olan yöneticilerle görüşmeler yapılarak bilgi zenginliği yaratılmak istenir.
Gelişmiş toplumlarda CEO, CFO ve diğerleri ile görüşmeler, genellikle birden çok medya mensubunun uzmanlık alanlarına göre "çapraz sorgulamalarıyla" değerlendirilir. Yapılan sorgulamaların merkezindeki düşünce, sektörlerdeki gelişmeleri, ortaya çıkan eğilimleri, fırsat ve tehlikeleri açığa çıkaran analizlere ulaşmaktır.Yorumlar, "haber analizlerle" kitlelerle paylaşılır. Gelişmekte olan ülkelerde ise soru-yanıt şeklindeki aktarmalar ağırlıklıdır.
CEO, CFO ve diğerlerine sorular yönelten medya mensupları, öncelikle "eğilimleri" ve eğilimlerin ortaya çıkardığı "fırsat ve tehditleri" açığa çıkarmalıdır. Eğilimlerin yarattığı fırsatları ve tehditleri baskın hale gelmeden sezmek, onlar hakkında ön bilgi sahibi olmak, "yönetişimin" çok temel araçlarından biridir.
Bilgi toplumu sorgulanmalı
CEO, CFO ve diğerlerine sorulabilecek onlarca soru arasında, yönlendirici etkisi ve uzun dönemli sonuçlar yaratması nedeniyle, sorulması gereken ilk soru, "İş çevrenizde kararlarınızı etkileyen temel eğilimler hangileridir?" olmalıdır.
Kurum ve kuruluşları yönetenlerin bilgisini ve bilgiye dayalı fikirlerini yarar üretecek açık bilgiye dönüştürmek için "sanayi toplumu aşamasından, bilgi toplumu aşamasına geçiş sürecinin" yarattığı olası fırsat ve tehditlerin neler olduğunu sorarsak, doğru başlangıç noktası yakalayabiliriz. 2 Bilgi Toplumu aşamasının fırsat ve tehditleri akademik çevreler kadar, uygulamacıların da ilgi alanında ön sıralarda yer alıyor: Manuel Castells'ın "Ağ Toplumu" adını verdiği, Ulrich Beck' in "Risk Toplumu" diye nitelediği, son dönemde Jeremy Rifkin' in "Sıfır Marjinal Maliyetli Toplum" kavramıyla açıklamaya çalıştığı yeni oluşumlar ilgi menzilimizde yoksa, bildik ve beylik anlatımların tutsağı oluruz. Öte yanda, Michael E.Porter ve James E.Heppelmann'ın ortak makalelerinde "akıllı, bağlantılı ürünler" bağlamında irdeledikleri gelişmelerin de farkında olmalıyız. Gelişmeleri yaratan bileşenler kadar, bağlamlar, oluşan yapılar ve ortaya çıkan yeni işlevleri tanımlayanlar, değişim ve dönüşümlere daha etkin uyum sağlar. Sektörlerin yapı, işlev ve kültürlerinin ne yönde değişeceğine baskın hale gelmeden anlar ve açıklarlar, kendi olanaklarını da dikkate alarak, sağlıklı bir gelecek inşaa edilmesine katkı yaparlar.
Bir iş yeri yöneticisinden öğrenilmesi gereken bir başka eğilim de "ekonomide güç odağı kaymasının yarattığı dengeler ve bunun iş çevresine yansımaları" olmalıdır.Yönetici güç odağı kaymasına ilişkin bilgiye ve fikre sahip değilse, yeni rekabet koşullarında işini etkin biçimde yönetemez. Güç odağı kaymasının etkilerini analiz edemeyen bir iş yöneticisi, genel akışların seline kapılır; küçük bir köy haline gelen iş yaşamının küresel oyununu ihmal etmiş olur.
Küçük ve orta ölçek işletmeler kadar, çok odaklı üretim yapan ve çok kültürlü yönetime sahip olan küresel ölçekli büyük işletmelerin yönetimleri de ekonomideki güç odağı kaymasının etkilerini dikkate almadan tam ve doğru kararlar üretemez.
Kurum ve kuruluşların yöneticilerinden bilgi alırken, bilgi toplumu yapılanması ve etkileri kadar, güç odağı kaymasının etkilerini de gerektiği kadar sorgulanmalı.
Refah arayan insanların kendi ülkelerinde bir bölgeden başka bir bölgeye, bir kentten diğerine; küresel ölçekte bir ülkeden başkasına "göçlerinin hızlandırdığı kentleşmenin, aile yapısındaki değişmelerin, kadınların konumundaki farklılaşmanın, insanlar arasında artan bağımlılıkların ve benzeri eğilimlerin" etkilerini sorgulamak da iş hayatının gerçeğini kavramayı kolaylaştırır. Göç ve etkilerine ilişkin bilgileri netleştirmeyen, örtük bilgileri de açığa çıkarmayan değerlendirmeler, "idare et gitsin" anlayışının tuzağına düşer.
Değerler ve kaynaklar
Üretimin "emek-sermaye ekseninden, yaratıcı-girişimci eksenine kayışı" hakkında bilgisini öğrenmediğimiz bir yöneticinin, günümüzdeki gelişmeleri doğru okuyup okuyamadığını anlayabilir miyiz? Üretimin, hızla,"alın teri aşamasından akıl teri aşamasına geçişinin olası etkilerini" öğrenmediğimiz bir yönetici sorgulaması eksik kalır.
"Dönüştürücü inovasyonun iş yerinde nasıl kavrandığını" anlatamayan bir yönetici, günün değişen koşullarına "uyum sorununa" doğru yanıtlarını veremez. Sadece üretimde, ciroda, karda büyüme rakamlarına bakarak, iç ve dış pazarda büyümeyi izleyerek, yatırım uygulamalarını ve isteklerini anlatarak işyerinin ürettiği değerleri anlayamayız. Kalkınmanın temeli olan "değerler ve kaynaklar sistemine" ilişkin doğru düşüncelere erişemeyiz.
Sanayileşmenin değişik aşamalarında üretim, iletişim ve ulaşım teknolojilerinin iç bütünlüğünün yarattığı karar ve kurumlar, değişmenin temel dinamiklerini oluşturur. Bu dinamiklerin somuta yansımasını"orta sınıfın konumlanması" belirler. CEO, CFO ve diğerlerine "orta sınıfın yükselişinin" işyerinde hangi etkileri yarattığını; bugün üçüncü yükseliş dönemini yaşayan "orta sınıfın değer, beklenti ve davranışlarının iş çevresini nasıl etkilediğini" sormamışsanız, analiziniz tutarlı bir bütüne erişemez. Orta sınıf analizi olmayan bir iş yeri yönetimi, kendi ufkunu belirlememiş olur.
Belirsizliklerin arttığı, dalgalanmaların hızlandığı, karmaşıklığın yoğunlaşıp derinleştiği, muğlaklığın karar çerçeveleri oluşturmayı zorlaştığı günümüz ortamında, kurum ve kuruluş yöneticilerinin "risk alanı belirleme" konusunda düşünceleri önem taşır. Okuduğum sorgulamaların büyük çoğunluğu, risk alanı analizini kapsam dışı bırakabiliyor. Yöneticilerin risk alanıyla ilgili düşüncelerini sorgulamadan, risk ve belirsizlik sınırları hakkında bilgi edinmeden yapılan analizler, "yasak savma" sınırları içinde kalır.
"Emtia, yani mal kapitalizminin entelektüel kapitalizme dönüşmesi, eğitim güçlerinin sermayeye dönüştürülmesinin temel eğilimlerden biri haline gelmesi" bugünkü aşamada temel eğilimlerden bir başkasıdır. İşyerlerinde "işgücü profili sorunlarını" açığa çıkaran sorular yönetmemişseniz, alınması gereken bilgi konusunda kendi kendinizi sansürlemiş olursunuz. Bilgi yetersizliğinden, korkudan ya da başka bir nedenden ötürü "uzmanlık alanında" sansürlü düşünce, profesyonel bir yetersizliğin ve korkaklığın da kanıtıdır.
"Sensör ve aktüatörlerin maliyetindeki hızlı düşüş ile internet ve bulut bileşimle neredeyse sonsuz bağlantı imkanlarının yarattığı ortamda, makineler arasındaki iletişimin verimlilik potansiyeli, bazılarına göre yaşadığımız büyük sessiz devrim"asla ihmale gelmeyecek bir temel eğilimi tanımlar. Bu eğilimin olası etkileri, uyum sürecinin ihmal etmemesi gereken bileşenleridir. Alınması gereken önlemler hakkında bilgi CEO, CFO ve diğerleriyle yapılan söyleşilerde eksikli olursa, topluma yanlış bir yön verilir. Makineler arasında iletişimin olası etkilerini sorgulamamışsa beş ya da on yıl sonrasını düşünmeyen kısa dönemli bir bakışın tutsağı oluruz. Eksikli bilgi, strateji içeren bir konseptle düşünmediğimizin de göstergesidir.Yöneticilerin ulaşmak istediği hedeflerini açığa çıkarmaya gayret etmeyen bir sorgulama, gelecek inşasına ciddi katkı yapamaz. Kendimizi bir yıl öncesi ile bir yıl sonrasına ilişkin gelişmeler alanına hapsedersek, yasak savmış oluruz. Oysa ihtiyacımız, dün ve bugün değil, yarınların güven altına alınmasıdır. Yarının inşasına katkı yapacak değerleri ve kaynakları açığa çıkarmaktır.
Ekonomik gelişmelerin "yerel ve doğrusal ilişkiler ekseninden, küresel ve üstel büyüme ilişkileri eksenine" kayışı üzerine düşünmemiş, kaliteli bir fikre ulaşmamış bir yöneticinin işini iyi yaptığını söyleyemeyiz. Kurum ve kuruluş yöneticilerinden geleceği inşa etmeye dönük yararlı bilgi edineceksek, insanoğlunun ilk kez yüzleştiği üstel büyüme olgusuna nasıl yanıt vermesi gerektiğini sormalıyız.
Hangi akademik çalışma ya da uygulama analizine bakarsak bakalım,"ölçek ekonomisinin erişebilirlik olanakları ile küçük ve orta ölçek yapının esneklik ve hızını koordine etme yetkinliğinin belirleyici olduğunu saptarız. İletişim ve enerji interneti çok-odaklı, işbirlikçi ve yatay örgütlenmelere imkan yaratıyor. Bu imkan ölçek ekonomisinin erişebilirliğiyle, küçük ve orta ölçek yapının esneklik ve hızını koordine ederek rekabet gücü yaratmanın yeni koşullarını oluşturuyor." Gelecek 10 yılda bu çok temel yapılanma sürecinden nasıl etkileneceğimizi sorgulamamışsak, işimizi yarım yapma konumuna düşeriz.Yöneticilerin ne düşündüklerini öğrenmemişsek, kapı tokmaklarını çoktan gümbürdetmeye başlayan bir önemli gelişmeyi görüş menzilimizin dışına iteriz. Eğilimleri içselleştirmeden, doğru yapılar oluşturulamaz, doğru işlevler tanımlanamaz, doğru uygulamalara yönelim olmaz.
CEO,CFO ve diğerlerine sorulabilecek onlarca sorudan, sadece "eğilimler bağlamında" sorulması gereken birkaçını bu denemede tartışmaya açabildik. Eğilimler bilinmesi gerekenin yarısıdır; öteki yarısı da "kendi olanak ve kısıtlarımızı" bilmektir.
________________________________
(1) Sun Tzu, Savaş Sanatı, Çev. Sibe Özbudun- Zeynep Atamaman, Anahtar Kitaplar, Şubat 1992,s 197- 199
(2) Cenk Başlamış, " KGB'den MİT'e öneri" Milliyet, 6 Kasım 1990
(3) Benny Giald and Tamar Giald, "A System Approach to Businesss İntelligence" Businees Horizone, September/October 1985, Vol:28, Number 5.
(4) Jeremy Rifkin, Sıfır Marjinal Maliyet Toplumu/ Nesnelerin İnterneti ve İşbirliği Çağı, Çev. Levent Göktem, Koç Sistem Yayını, İstanbul,Kasım 2014
(5) Jan P. Harring, "Business İntelligence in Japan and Sweden: Lesson for US" Jornal of Business Strategy Marc- April 1992
(6) A.M.Celal Şengör, "Uygarlık ölçülebilir mi?" Bilim, Ocak 1994, Cilt:2,Sayı:5