Çelişkiler ve pamuk ipliğine bağlı kırılgan hesaplar!
Geride bıraktığımız hafta genelinde yaşanan gelişmeler, olduğumuzdan farklı görünmenin çok zorlaştığı ve artık gizlenemeyen çelişkilerin belirsizlik algısını olağandışı seviyelere sıçrattığı bir dönemden geçiyoruz.
Finansal piyasalar kaynak sıkıntısı olmadığını ve görünür gelecekte olmayacağını fiyatlamaya çalışıyor; bu yılın ilk yedi ayında 1,3 milyar Türk Lirası fazla verdiği açıklanan bütçe dengesi bu durumu teyit ediyor. Fakat para otoritesini faiz düşürmeye zorlayan eğilimler, BDDK’nın üzerinde çalıştığı makro ihtiyati önlem tasarımları, Mayıs ayı işsizlik ve istihdam verileri ile Ekonomi Yönetiminin kaynak yaratma konusundaki seferberliği tam aksi yöndeki beklentilerin belirleyici olduğuna işaret ediyor!
Finansal piyasalar riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesini ve gelişmelerin kontrolden çıkmasını engellemek adına, olduğundan farklı görünmek dışında bir seçenek üretemiyor; koşullardaki olumsuz değişimi ve dikkate alınması zorunlu gerçekleri iyimser varsayımlar ile ikame etmek zorunda kalıyor; siyasi irade ve ekonomi yönetiminden bu çizgiye destek bekliyor ve onlara zaman kazandırmaya çabalıyor.
Bu yılın Ocak-Temmuz dönemine ilişkin yedi aylık bütçe gerçekleşmesi konusundaki resmi açıklama ise gerçeği yansıtmıyor; bilançoları ve kredi itibarını korumak adına finansal piyasalara destek olma niyeti dışında bir anlam taşımıyor. Gelirlerin şişirilmiş tahakkuklar ve bir kereye mahsus kalemler sayesinde yüksek görünmesi, harcama tahakkuklarının da olduğundan düşük yansıtılması ve nakit açığının artık klasikleşmiş yöntemlerle gizlenmesi bu sonuçta belirleyici oluyor.
Eğer bütçe konusundaki açıklamalar gerçeği yansıtıyor olsa idi, kamu alacaklarının yeniden yapılandırılarak tahsil edilebilir hale getirilmesi için çaba harcanmazdı; denetlenemeyen harcama artırıcı ihtiyaçlar nedeniyle, Türkiye Varlık Fonu gibi bütçe dışı harcama olanakları yaratmak üzere alarma geçilmezdi! Azalan vergi tahakkuklarını yükseltmek ve tahsilat oranını artırmak üzere, para otoritesi ve BDDK acilen bir şeyler yapmaya zorlanmazdı! Devreye sokulan arayışlar, gerçeklerin belirleyici olmasının engellenemediğini, kırılganlık algısının güçlenmeyi sürdürdüğünü ve Merkez Bankası üzerindeki baskıların artmaya devam edeceğini düşündürüyor.
Para ve kredi politikası daha da gevşetilir, tüketim ve yatırım talebinin artması mümkün hale getirilebilirse olumsuz eğilimlerin geçici de olsa kırılabileceği varsayılıyor! Bu olasılığın gerçekleşme şansının küresel koşullar ve risk alma isteğindeki olumlu gelişmelere bağımlı olduğu ise çok iyi biliniyor; aksi takdirde yapılanların yan tesirleri belirleyici olacak ve ortalık karışacak!
Bu durumda öncelikle geleceğe yönelik dış piyasa eğilimlerini sorgulamak gerekiyor! Finansal piyasalar Mart ayından bu yana durumun düzelmeye başladığını, gelişen ekonomilere ilişkin risk alma isteğinin artış eğiliminde olduğunu söylüyor, acil ihtiyaçları nedeniyle böyle olmaya devam edebileceğini iddia etmek durumunda kalıyorlar! Yapay zorlamalar ile olumsuz eğilimleri durdurmak için yaratılmış eğilimleri, işlerine geldiği gibi yorumlamak dışında seçenek üretemiyorlar! Bu konudaki tüm gerçekleri bir anda açığa çıkarabilecek potansiyel taşıyan, Orta Doğu’da düğümlenmiş siyasi gelişmeleri görmezden geliyorlar!
Orta vadeli eğilimler, riskten kaçınma eğiliminin dalgalı bir şekilde ve küresel ölçekte belirleyici olmaya devam edebileceğini düşündürüyor. Makroekonomik beklentilerin yönü, gelişmiş ülkelerdeki para otoritelerinin etkisizleşmesi, jeopolitik gerginliklerin artmaya devam etmesinin uzlaşı olanaklarını sıfırlanmaya doğru koşması ile iyice ağırlaşmış sorunların belirleyici olması önlenemiyor. Yozlaşmış durumdaki finansal yapıya olan güvensizliğin büyümesi engellenemiyor. Bunları görmezden gelmeye ve fiyatlamamaya yönelik çaba gösterenlerin işbirliği ise kaçınılmaz olarak çözülüyor.
Özetlemeye çalıştığımız bağımlılıklar ve yapay zorlamalar, pamuk ipliğine bağlı hesapların her an çökebileceğini düşündürüyor! Gelişen ülke para otoritelerinin ise bu enkazı taşıyabilmesi pek olası görünmüyor! Sorunları ağırlaştırma pahasına günü kurtarma anlayışının destekçileri, oyun kuruculara yönelik güven erozyonu nedeniyle batmakta olan düzeni terk etmek için tetikte bekliyor olabilir! Bu konuların hiç dile getirilmiyor olması, bu olasılıkların güçlenmediği anlamına gelmiyor!