Çelişen beklentilerin gör dedikleri…
Sene başından bu yana Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerde keskin bir ayrışma yaşanıyor; yabancı sermayeyi yönlendiren kurumsal yapının kanaati giderek olumsuzlaşır ve bu durumu korur iken, siyasi irade ve Merkez Bankası söylemlerinde vücut bulan iyimser çizginin belirleyici olma şansı kademeli olarak azalıyor. IMF Raporu'ndaki tespitler ve Moody's'in kredi notu görünümünü negatife çevirmesine sebep olan gerekçeler, son haftalarda finansal piyasaları etkileyen eğilimlerin kalıcı olamayacağını düşündürüyor. İçerdekiler büyüme hedefinin yakalanabileceği, enfl asyondaki yükselişin yılın ikinci yarısında yerini gerilemeye bırakacağını, işsizlik oranında ciddi bir artış yaşanmayacağını iddia etmeyi sürdürüyor; yabancılar ise 2014 yılı tahminlerini kademeli olarak olumsuz yönde değiştirmeye devam ediyor. Durum finansal eğilimlere ilişkin beklentilerde ayrışıyor.
Bu farklılığı daha net ifade edebilmek adına enfl asyon beklentilerene odaklanmakta yarar var. Merkez Banka'mız ısrarla aynı şeyi söylüyor; enfl asyon mayıs-hazirana kadar yükseliş eğiliminin koruyabileceğini, fakat devamında gerileyeceğini iddia ediyor. Fakat yabancı sermayeyi yönlendiren kurumsal yapı belli ki bu söyleme itibar etmiyor; Türk Lirası'nın yüzde 15- 20 oranında değer kaybedebileceği konusundaki kanaatlerini korumaya devam ediyorlar. Eğer dolar kuru 2.40-2.50 seviyelerine doğru yolculuğuna devam eder ise enfl asyon yılın ikinci yarısında düşüşe geçebilir mi? Döviz kuru konusunda yabancıların kanaati değişmez ise Türkiye yeterli ve gerekli düzeyde yabancı sermaye çekebilir, faizleri düşürme şansı bulabilir mi?.. Enflasyonun dalgalı bir şekilde yükselmeye devam edeceğini öngörenlerin bugüne ve işsizlik beklentilerini olumsuzlaştırması, faizlerin ileride daha da yükselebileceğini düşünmesi normaldir. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda IMF Raporu ve Moody's gerekçeleri için önemi daha iyi anlaşılabilir. Belli ki siyasi irade ve kurumsal yapı kendi senaryosunu pazarlayamıyor, eski itibarını koruyamıyor. Sebebi ne olur ise olsun yabancı sermayenin olumsuzlaşan Türkiye beklentileri düzelmiyor; iyimser söylemleri her fırsatta tekrarlamak, finansal piyasa eğilimlerini yapay bir şekilde iyimserliğe zorlamak gibi çablar sonucu değiştirmiyor. Durum böyle olunca 2014 yılı için en kötünün geride kalmadığını hesaba katmak gerekiyor.
Ortada birbiri ile çelişen iki iddia var; yabancılar ne fiyat ne de finansal istikrarın korumayacağı önermesinde ısrar ederken, yerleşik kurumsal yapı ya aksini idida ediyor ya da susuyor. İçeride ise azaltılamayacak kadar büyük risk taşıyanlar mecburen iyimserlik maskesi takarken, diğerleri ise şimdilik ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor!.. Mevcut koşullar, bu yılın ikinci yarısında da enfl asyonun dalgalı bir şekilde yükselmeye devam edebileceği olasılığını güçlendirirken, aksini iddia edenlerin potansiyel kayıplarını büyütüyor. Galiba yerel seçim sonuçları yabancıların Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerinin düzelmesine sebep olamamış…